ZUCCO

Ben normal ve makul bir çoçuğum beyefendi. Kendimi asla fark ettirmem. Sizin yanınızda oturmasaydım beni fark eder miydiniz? Sorunsuz bir yaşamı elde etmenin en iyi yolunun, bir cam kadar şeffaf olmakta yattığını düşünmüşümdür, taşın üstündeki, renksiz kokusuz bir bukalemun gibi, duvarlardan geçip gitmek… Öyle ki insanlar size bakarken, sizin içinizden geçip arkanızdaki insanları görmeli, sanki siz orada değilmişsiniz gibi… Şeffaf olmak zahmetli bir görevdir; bir meslektir; o eski, çok eski bir, görünmez olma rüyasıdır. Ben bir kahraman değilim. Kahramanlar suçludur. Bir tane kahraman yoktur ki üstü başı kan içinde olmasın ve kan, bu dünyada görünmezden gelinemeyecek tek şeydir. Dünyanın en görünür şeyidir. Her şey yıkıldığında, dünyanın sonu gelip yeryüzü tozla kaplandığında, mutlaka kahramanların kana bulanmış üst-başları orada olacaktır.

Yazan : Bernard Marie Koltes
Çeviren : Ezgi Coşkun
Yöneten : Kemal Aydoğan
Sahne Tasarımı : Bengi Günay
Işık Tasarımı : İrfan Varlı
Afiş Tasarımı: Özgül Oğuz
Yönetmen Asistanı: Ferhat Asniya

Oyuncular
Roberto Zucco: İnan Ulaş Torun
Anne, Mama, Rafine Bayan: Hülya Gülşen*
Baba, Amir, Yaşlı Adam: Murat Tüzün
Abla, Orospu: Ezgi Coşkun
Kız Çocuğu, Parktaki Çocuk: Deniz Elmas
Abi, Nöbetçi: Çağlar Yalçınkaya
Komiser, İriyarı Adam, Pezevenk, Nöbetçi: Hasan Demirtaş

Süre: 2 perde 120′

* Hülya Gülşen’ e bu oyunda oynaması için izin veren İstanbul Devlet Tiyatrosu’ na teşekkür ederiz.

PROVA NOTLARI

10.9.2014 – Çarşamba
gün on dokuz “kontraslar, sivriklikler ve noktalar.”
Provaya, Tutuklama sahnesini çalışarak başladık. Ka: “Deniz tüm rollerini ezberlemiş, bravo” dedi. Biz de kendisini buradan tekrar tebrik ediyoruz.

Sahne ile ilgili Ka,
1- İki kişinin kavuşmasında neler olabilir?
2- Seyirci burada ne seyretti?
3- Nasıl bir seyir hali var?
sorularını sordu. Sahneler ilerledikçe anlatılanların seyircide bir fikir oluşturduğunu, bu nedenle oyun devam ettikçe söylenen sözlerin başkalaşarak, başka bir anlama daha geldiğini konuştuk.

En politik söylemimize bile iktidar sızmış olabilir.
Oynanan karakterlerin simgeselliğini, her karakterin toplumun bir bölümünü simgelediğini konuştuk. Ka, oyunu nasıl oynarsak oynayalım, oyunun içindeki acının kaybolmayacağını, her şekilde oyunun göbeğinde var olacağını anlattı.
beyaz gergedanı takip et.
Ka: Puşt akıl oyunu!

9.9.2014 – Salı gün on sekiz
11.45’te provaya başladık. Önce tüm sahneleri “komik olacak derecede hızlı” bir şekilde ezber aldık. Ardından aynı sahneleri bu sefer hiç konuşmadan, sadece hareketlerle oynadık.

İnsan bela ile fark eder.

Koltes hakkında bir süre konuştuk. Belayı gösterme/defetme derdini, toplumun oluşturduğu irini nasıl çözümlediğini tartıştık. Park ve Gar sahnelerini çalışırken, Zucco’nun çıkmayı istediği yolculuğu ve Bayan ile kurduğu ilişkiyi Ka oyunculara aktardı. Oyundaki “komiğin” ve temponun artması gerektiğine karar verdik. Tüm bunların sonrasında Tutuklama sahnesine kadar akış aldık ve provaya son verdik.

beyaz gergedanı takip et.
Deniz: Bi’ susarsan Ulaş, şimdi ironi yapıcam.

Ulaş: Ben de yalandan ona bağırayım mı abi?
Ka: Bağırma.

8.9.2014 – Pazartesi
gün on yedi
12.15’te gardiyan sahnesini çalışarak provaya başladık. Dekorumuzun büyük bir kısmı da bugün bizlere katıldı. Gelen parçaların yerlerini belirledik. Sahneler ilerledikçe de dekor değişimlerini çalıştık. Sabiti irinlenmiş toplum hakkında konuştuk. Gardiyanların anlamsızlığın içindeki anlam arayışlarını ve bu yüzden aralarında gelişen konuşmaları çözümlemeye çalıştık.

Annenin katli ve Abi sahnelerini çalıştık. Ka, metnin oyuncular üzerinde nasıl çalışması gerektiğini ve her karakterin kendine has bir melodisi olması gerektiğini belirtti. Sık sık sahne çalışmalarını keserek karakterler ve sahnedeki değişik anlar ile ilgili konuştuk.

beyaz gergedanı takip et.
Ka: Babanın içinde Elvis çalıyor.
Ulaş: Anne, ayakta tedavi şansını kaçırmış.

4.9.2014 – Perşembe
gün on altı
Provaya 11.10’da ebelemece oynayarak başladık. Oyuncular hem ısındı hem de çocuklar gibi şendiler. Çalışmaya Tarık Daşgün döneminin Fenerbahçe’sinden kalma şortu ile gelen Ulaş büyük beğeni topladı. Yaklaşık 45 dakika ısınma çalışması yapıldıktan sonra sahne çalışmalarına geçtik. Tutuklama sahnesini iyice anlayana kadar tekrar tekrar okuduk. Ardından tüm ekip sahne hakkında fikir belirtti. Polislerin birbirleri arasındaki ilişki ile Zucco’nun Kız ile arasındaki ilişki hakkında Ka bizlere düşüncelerini aktardı. Araya kadar bu sahneyi tekrar tekrar çalıştık. Ara dönüşü Ka, ekipten, bu hafta sonu bir polisiye roman okumalarını istedi.

Georges Simenon:
Fransızca yazmış Belçikalı yazar. Kahramanı dedektif Maigret olan polisiye romanlarıyla tanınır. Yaklaşık 450 eser vermiş olan Simenon, dedektif Maigret romanlarıyla 550 milyon okuyucuya ulaştı. Simenon günde 60 ila 80 sayfa yazma kapasitesiyle 20.yy’ın en üretken yazarlarından biriydi. Yaşamı boyunca 200 roman, 150’nin üzerinde novella, sayısız otobiyografik çalışma ve makale yayımladı, iki düzineden fazla takma adla çok sayıda “ucuz roman” yazdı. Yazılarının toplam 550 milyon kopyası basıldı.

beyaz gergedanı takip et. Çağlar/Polis: Herkes sekssiz sakin etrafta geziniyor.
Ulaş: İşte Deleuze’ün bahsettiği bilinçdışı bu.

3.9.2014 – Çarşamba gün on beş
ileri bir tarihe ödev: Gardiyanlık mesleği nasıl yapılır?
Ka, provanın hemen başında oyunculara teksten kopmalarını ve role ait bir melodi bulmaları uyarısını bir kez daha yaptı. Gardiyanlık kavramının içerimlerini ve sanat dallarında kullanım hallerini bizlerle konuştu. Gardiyanlar “firar” sahnesini çalışırken Çağlar ve Onur’a, diğer oyuncular, rolleri hakkında sorular sordular. Ka, firar sahnesini çalışırken Çağlar ve Onur’dan rollerinin taklidini yaparak oynamalarını istedi. Sahneyi çeşitli temrinlerle birçok defa tekrarladık. Dalila ve amirin hüznü sahnelerini çalışırken Ka, büyük oynamaktan korkmamaları gerektiğini oyunculara hatırlattı. Ayrıca tüm oyunculara dışsal bir zorlama ile değil, kendilerinin yaptıklarına inanarak oynamaları gerektiğini belirtti.

Antonio Negri:
Negri 23 yaşında Alman tarihselciliği üzerine hazırladığı bitirme teziyle felsefe diplomasını aldı. Yeni bir siyasal oluşum çevresi olan Potere Operairo’da Negri ön plana çıkan bir kuramcı oldu. Autonomia hareketi bu dönemde doğdu ve Negri bu ayaklanmanın sorumlularından biri olarak suçlandı. 1997’ye kadar Fransa’da yaşadı ve o yıl İtalya’ya geri döndü. Birçok önemli ve ses getiren kitaplara imzasını attı (Marx Beyond Marx, Empire). Özelikle Michael Hardt ile birlikte yazdıkları İmparatorluk kitabı yeni bir sol düşüncenin teorik olarak geliştirilmesinde köşe taşı olarak değerlendirildi. Postmodern durum içinde yeni bir iktidar ve direniş teorisi oluşturmak Negri’nin felsefî ve siyasal hedefi olarak belirtilebilir.

beyaz gergedanı takip et.
Murat: Nasıl yapalım abi burayı?
Ka: Güzel yapın.
bugün bu konuşuldu: Belirsizlik ilkesi

2.9.2014 – Salı gün on dört
Güne “yogalı ezber” çalışması ile başladık. Yoga hareketlerinin en zorlarından bir seçki oluşturan Ka, oyuncuların bu hareketleri yaparken sahneleri ezber geçmelerini istedi.

Çok ter aktı…

Geri dönme, anne karnına dönme, doğduğun şehre dönme, köklere dönme konuları günün öne çıkan konularıydı. Anne ile çocuk arasındaki ilişkiyi, “dışarıyı”, dışarıda yaşamayı/yaşayamamayı konuştuk.

Zucco’nun yaptığı bir arayışın performansı.

Bir süredir provalara katılamadığı için Hülya’nın olduğu gar, iki kız kardeş, amirin hüznü, annenin katli sahnelerini çalıştık. Ka, haftaya tüm dekoru marke de olsa görmek istediğini söyledi. Müfettiş sahnesinde İrfan Varlı’nın getirdiği ışıklar ile prova yaptık ve ışık kullanımı üzerine Ka ve Varlı bir süre konuştular. Oyuncular da bu tür bir ışık kullanımı karşısında nasıl hissettiklerini söylediler.

beyaz gergedanı takip et.
Kendilik nesnesi
Entropi kanunu
Çağdaş söylemler
Biçem alıştırmaları

 

1.9.2014 – Pazartesi
gün on üç
“bir yazlığım olsun fikri ile devrim fikri aynı noktadan ortaya çıkıyor.”
Ka
Çalışmaya Murat ve Hülya olmadan başladık. Önce oyuncular ısınmak için ip atladılar. İp atlamada artık “word class” seviyesine ulaşan ekip, bu çalışmanın ardından Çağlar’ın abi rolü ile ilgili getirdiği fotoğraflara baktı. Fotoğraflar üzerinden çevremizdeki “ağır abi” tiplerini konuştuk.

Seri katil: her gördüğün sakallıyı deden sanma.

Koltes’in dili kullanım şekli hakkında Ka bizlere uzunca bir anlatıda bulundu. Zucco’nun dille yaptıklarını/yıktıklarını, deneyimleri ile geldiği noktayı, burjuva tarafından kurulmuş öznelerin Zucco ile nasıl çarpıştığını açıkladı.

Film çekimleri nedeniyle bir süredir aramızda bulunamayan Hülya, prova devam ederken bizlere katıldı. Ancak hemen ardından Bengi ve Ezgi ile kostüm bakmaya gittiler. Biz de bu sırada firar ve masanın altı sahnelerini çalıştık. Ka, üç günlük aranın ardından oyuncuların çalışılan bazı noktaları unuttuğunu ve tatil günlerinde de oyun üzerine düşünmeyi ve çalışmayı bırakmamaları gerektiğinin uyarısında bulundu.

Ve haftaya 5 gün prova olacağının müjdesini verdi.

beyaz gergedanı takip et.
Ulaş: Bir süre sonra sahnenin başka tarafına yürümeyeyim mi? Çok durmadım mı burada?
Ka: (…)
Ulaş: Tamam ben anladım.

28.8.2014 – Perşembe
gün oniki
11.45’te provaya başladık. Hülya Gülşen’in film çekimleri, Ulaş ve Onur’un ise Janbi Ceylan ile dövüş koreografi çalışması nedeniyle provayı Murat, Ezgi, Deniz ve Çağlar ile yaptık. Ka’nın getirdiği Kovulanın izi adlı kitaptan ev bölümünü Murat ekibe okudu. Ardından masanın altı sahnesini çalışmaya başladık. Erkek aklı – iktidar aklı ile ilgili konuştuk. Ağabey sahnesini çalışırken Ka, Çağlar’dan kendisine bir yürüme şekli bulmasını istedi. Bu ekiple çalışabileceğimiz diğer iki sahne olan iki kız kardeş ve ofelya sahnelerini de çalıştık. Sahne çalışmalarının ardından Ka, asistan ve stajyerlere oyun ile ilgili düşüncülerini sordu. Onlar sahnede biz masanın etrafında oturarak bir süre oyun ve prova süreci ile ilgili konuştuk ve fikirlerimizi belirttik. Tüm bu konuşulanların ardından Ka, kendi fikirlerini belirtti, neredeyiz, ne durumdayız, nereye doğru gideceğiz soru cümlelerine karşılık gelecek bilgilendirmelerde bulundu ve pazartesi tekrar toplanmak üzere provaya son verdik.

 

27.8.2014 – Çarşamba gün onbir
Ka’nın özel notu: FFBNK13 – mayıs, 1985 / munich
Provaya 11’de başladık. Ka provaya gündelik kıyafetlerle gelinmemesini istedi. Bunun üzerine Ulaş “hocam benim prova kıyafetlerim yanımda.” Dedi ve gidip üzerini değiştirdi. Bu hareketi ile takdirleri topladı. Şizofreni kavramı hakkında konuştuk. Ka, Deleuze’den örnekler vererek kavramı bizler için “daha anlaşılır” bir noktaya getirdi. Ardından oyuncular matlarını alarak sahneye çıktı ve masanın altı sahnesini çalışmaya başladık. Yoga çalışmalarından öğrendikleri bazı hareketleri uygularken aynı anda okuma çalışması yaptılar. Çalışma bittiğinde Ka, laflara alışılması gerektiğini aksi takdirde oyun oynama işinin zorlaşacağını anlattı. Firar ve iki kız kardeş sahnelerini de aynı şekilde çalıştık.

Bazı kitaplardan söz ettik:
Sürekli Kriz Politikaları – Metis Yayıncılık
Postmodern Toplumda Kriz ve Siyaset – Yaşar Çubuklu
Çağdaş Söylemler – Roland Barthes
Marx’ın Kapital’i için Klavuz – David Harvey
Ka, pazartesiye kadar oyunculardan, oynadıkları sahnelerde kullanacakları eşyaların neler olacağının/olabileceğinin listesini yapmalarını istedi.

Columbo:
Columbo veya Komiser Columbo, 1971 ile 1978 yılları arasında NBC televizyon kanalında yayınlanmış bir dizidir. Başrolünde Peter Falk’ın yer aldığı Columbo, Türkiye’de TRT’de yayınlanmıştır. Türkiye’de Komiser Columbo’yu tiyatro sanatçısı Savaş Başar seslendirmişti.

26.8.2014 – Salı
gün on
bi’şarkı: kazancı bedih – tükendi nakdi ömrüm

Provaya 11.20’de büyük salonda başladık. İlk olarak masanın altında ardından, ağabey ve sözleşme sahnelerini çalıştık. Ka, bu sahnelerde rolü olan ve ekibe yeni dahil olan Çağlar ile sahne üzerindeki hareketlerle ilgili ayrıntılı olarak çalıştı. Bununla birlikte rolü ve sahneleri ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu.

her-şey cehaletin kelimesi olabilir.

Başta abi karakteri olmak üzere, karakterlerle Zucco’nun söylem benzerliklerini, fakat ortaya çıkan anlamların nasıl farklılaştığını konuştuk.
Ka’nın daha önce ekibe okuması için önerdiği Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı kitabından bir bölümü Onur Uysal ekibe okudu. Ardından Ka, birinci sahne olan “firar” sahnesini Ezgi ve Deniz’in oynamasını istedi. Sonra aynı sahneyi Murat ve Ulaş da oynadı. Sahneyi bu şekilde çalıştıktan sonra Hamlet’in ilk sahnesini okuduk ve üzerine Ka bazı açıklamalarda bulundu.

bi’ şiirden bi’ parça
(…)Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85’indeyim ve biliyorum
ölüyorum.
Arjantin-1985
JorgeLuisBorges
beyaz gergedanı takip et.

Ulaş: Abi bir şey mi diyecektin?
Ka: Tuvalete gidip geleceğim.

(Ezgi -Deniz gardiyanları oynarken)
Ezgi/Gardiyan: Biz niye burada duruyoruz, bu çok anlamsız.
Ka: Yazar o kadar haklı ki.
Le sözlük: İkarus

25.8.2014 – Pazartesi
gün dokuz
“İyi yazarların tümü ana dillerinin içinde başka bir dil yaratırlar.”
Gilles Deleuze
Güne üzücü bir haber ile başladık. Hasan’ın, annesinin hastalığı nedeniyle oyundan ayrılmak zorunda kaldığını öğrendik. Hasan’ın yerine ekibe katılan isim ise Çağlar Yalçınkaya oldu.

Ka’nın isteği ile yogayı sabah provaya başlamadan yaptık. Yoganın ardından Ka, oyun broşüründe Succo’nun hayatının ve Koltes’in röportajlarının olmasını istediğini söyledi. Ancak metinler fransızca olduğu için çevirmenimiz de olan Ezgi’den bu konuda da bize yardımcı olmasını istedik. Olumlu sonuçlanan görüşmelerin ardından provaya geçtik. Oyuncuların oynadıkları büyüklüğe inanmalarının çok önemli olduğunu ve oyundaki can sıkan karakterlere dönüşmeden, onları sadece gösterip, izleyenin gözünde bu karakterleri küçültmemiz gerektiğini konuştuk.

Suç nedir?
Firar sahnesini çalışırken, gardiyanların nasıl kimseler olabileceğini, içinde bulundukları yapının ne olduğunu ve gardiyan – suçlu ilişkisi ile ilgili konuştuk. Ka, marke de olsa dekorların gelmesini istediğini, artık dekor değişimlerinin sahne çalışmalarında önemli bir yer alacağını belirtti. Ardından firar sahnesini Ka’nın yönlendirmeleriyle olabildiğince komik ve serbest oynayarak tekrar çalıştık.

hızla giden bir trenin imdat frenini çekmek

“Ölüme ramak kala” sahnesini çalışırken, şiir okuma üzerine konuştuk. İstanbul Türkçesinin ne yazık ki çok düz olduğunu bu yüzden sahnede bir melodi bulmak gerektiğini Ka oyunculara hatırlattı. İnsanın geriye, köküne dönme isteğini konuşurken, günümüzde, doğduğumuz yerlerin değiştiriliyor, tahrip ediliyor olmasının bizde uygulanan bir çeşit şiddet olduğu konusu üzerine tartıştık.

hülasa
Hasan arkadaşımıza ve annesine tekrar geçmiş olsun. En kısa zamanda güzel haberlerle aramıza döneceğine inanıyoruz.
Çağlar Yalçınkaya’ya ekibe hoş geldin diyoruz.
Bugün doğum günü olan Ulaş’a da nice Zucco’lu seneler…
beyaz gergedanı takip et.
Ka: Sahnede düzgün konuşulmaz.

24.8.2014 – Pazar
gün sekiz
“Hayat dar alanda trajedi, geniş açıda komedidir.” Charlie Chaplin

Provaya 11.45’te başladık. Önce ısınmak için tüm ekip birlikte ip atladık. Gün geçtikçe ekibin ip atlama konusunda uzmanlaşmaya başlaması görünen bir gerçekti.

strateji – taktik
Sahne çalışmasına, 10. Sahne olan “rehine” ile başladık. Zucco’nun ve çevresindekilerin yaşamlarını kurarken izledikleri yolları, verdikleri kararları Ka ve oyuncular bir süre konuştu. Rehine sahnesinden sonra yine Hülya’nın olduğu sahneleri çalışmaya devam ettik. Gelecek hafta aramızda olamayacağı için bir çok defa tekrar ederek Hülya’nın olduğu sahneleri çalıştık. Ka sık sık ritimli ve melodili konuşmaları gerektiği konusunda oyunculara hatırlatmalarda bulundu. “Masanın altı” sahnesini çalışırken Ka, Ulaş başta olmak üzere ekibe birkaç Chaplin videosu izletti. Ekipçe Chaplin’in ne kadar büyük bir oyuncu olduğu konusunda fikir birliğine vardık ve provaya devam ettik.

Charlie Chaplin:
“Slapstick” yani vücut dilinin ön planda olduğu, oyuncuların yaptığı hareketlerle izleyiciyi güldürmeye çalışan bir komedi türü olan hareket komedisinin başarılı oyuncularından olan Chaplin, sinema dünyasına yeni bir bakış açısı getirmiştir. Filmlerinde politik mesajlarını komedi ile birleştirerek sert bir biçimde vermiş ve bu yüzden Amerika’dan sınırdışı edilmiştir.

film arası: Delicatessen, The Gold Rush
beyaz gergedanı takip et.
Ka: Ulaş’ın kafası karışmış. Bunda fayda var.

Murat: Giyiniyorum değil mi ben burada?
Ka: Bence evet.
Ulaş: Klasik Murat Tüzün sahnesi yani.

 

18.8.2014 – Pazartesi
gün 7
“Yaşamak izler bırakmaktır.” Walter Benjamin

Güne Ka’nın yeni bir kitap önerisi ile başladık: Geriye kalan devrimdir.
– Bülent Somay. 2. sahneyi çalışmak için hareketlendik. Tam başlıyorduk ki çeviri ile ilgili konuşmaya giriştik. Bir süre birkaç replik ile ilgili ekip olarak konuştuk. Mutabakata varıp, sahneyi çalışmaya başladık.

Kamuflaj
Sahne çalışmasının ardından, başta Zucco olmak üzere birkaç karakterin kostümü ile ilgili, Ka ve Bengi fikir paylaşımında bulundu.

Karakterlerin kaç sahnede göründüğüne baktık ve bununla ilgili olarak Zucco ile diğer karakterleri karşılaştırdık. Kent sorunlarını, kapitalizmin kentlerini nasıl yapılandırdığını, bunlara paralel üçüncü sayfa haberlerini ve sınıfsal farkları konuştuk.

Flauner:
Charles Baudelaire ve Edgar Alan Poe tarafından dikkat çekilen ve özelde Walter Benjamin ve Siegfried Kracauer tarafından kullanılan, modern yaşamın kalıplarına ve toplumsal ilişkilerine sıkışmama çabasıyla dönemin olağan yaşam formlarının pek çoğunu reddeden 19. yüzyıl pasajlarının aylak (gezgin) figürü.

Flâneur kavramının genellikle aylakça gezinmek, yavaş yavaş dolaşmak anlamına gelen flâner (flanner) fiilinden türediği kabul edilmekle beraber, Elizabeth Wilson’a göre bu kavramın kökeni belirsizdir, ancak onun aktardığı bilgilere göre 19. yüzyıl Larousse Ansiklopedisinde kavramın kökeni İrlanda dilindeki “libertine” sözcüğüne dayandırılmakta ve ancak büyük şehirlerde, metropollerde var olabilen, şehir manzaralarını, alışveriş ve kalabalığı izleyen kişi anlamlarına geldiği belirtilmiştir.

 

17.8.2014 – Pazar
gün 6
“insan cellat rolüne girince, kurban olmaya son verir.” J. Allendy

Provaya 14.26’da, izin gününün ardından enerji ve neşe dolu olarak başladık. Sahne çalışmasına geçmeden önce oyun hakkında uzunca konuştuk. Zucco ile diğer karakterler arasındaki dil kullanımı ve davranış farklılıkları üzerine çözümlemelerde bulunduk.

Birinci sahneyi çalışırken, salonun tüm ışıklarını kapattık. Onur ve Hasan telefon ışıklarının da yardımıyla ( hem marke, hem de teksti okumak için ) sahneyi çalıştılar.

Gün içerisinde konuşulan konulardan biri de Unabomber’dı.

Unabomber:
Kaczynski Berkeley üniversitesindeki yardımcı profesörlük görevinden istifa ettikten sonra ormanın içinde bir kulübede yaşamaya başlamış, yaşamını tamamen kendi kendine sürdürmenin yollarını aramıştır. Ancak endüstriyel gelişmenin yaşam alanını gittikçe daha çok daralttığına ve çevresindeki doğanın sürekli olarak tahrip edildiğine şahit olması, kendisini önce ufak tefek sabotaj eylemlerine, daha sonra ise kararlı ve planlı bombalamalar yapmaya itmiştir. Unabomber adı, Üniversite ve Havayolları Bombacısının kısaltmasıdır.

beyaz gergedanı takip et.
Ka: Metin, kötü entelektüel tiyatro olma tehlikesi barındırıyor.

 

15.8.2014 – Cuma
gün beş
“RagleGumm dünyadaki en önemli kişiydi – fakat bunu öğrenmesine asla izin veremezlerdi.”
Philip K. Dick / çığrından çıkmış zaman

Saatler 12.00’yi gösterdiğinde büyük salonda toplandık. Müzikle ısındık. Hemen saymacanın gücünü, tiyatronun tiyatro olduğunu göstere göstere yapmayı konuştuk. Ardından biraz siyasete daldık. Yarı muhabbet havasındaki konuşmalardan çıktığımızda 10. sahne olan rehine sahnesini çalışmaya başladık. Hülya’nın kostümüne cep gerekebileceğini fark ettik. Bu sahneyi birkaç defa tekrarladık. Ka zaman zaman oyunculardan marke eşyalarla ve yönergelerle çeşitli şeyler yapmalarını istedi. 11. ve 12. sahneleri çalışırken hafıza, ahlak kuralları üzerine tartıştık. Ofelya sahnesini (12) çalışırken Ka oyunculardan tren sesi yapmalarını istedi ve oyuncular Ezgi’ye bu şekilde eşlik ettiler. Çufçuf seslerinin ardından tutuklama sahnesini de çalıştık ve provayı bitirdik.

Yoga:
Geçen gün siz sevgili modasahnesi.com okurlarına dışarıdan gözlemlerimi aktarmak için katılmadığım yoga çalışmasına, bu sefer olayın içinden tecrübelerimi aktarmak için matımı serdim ve yoga çalışmasına katıldım. Ka ve Deniz’in arasında konuşlandırdığım matım ile çalışmaya hazırdım. Fulya hocamız önce hafif hareketlerle başladı. Bu insanda bir özgüven oluşmasını ve ben bu işi zaten yapacağımı biliyordum havası uyandırıyor. Ancak gittikçe işler zorlaştı ve kaslarımızdan utandık. 1,5 saate yakın süren çalışmanın ardından iyi yorulmuştuk. Çalışmanın son evresinde hocamızın yarı meditasyon tadında yaptığı çalışmada gevşedik, gevşedik, hatta uyuyanlar oldu, ardından buna gülenler oldu. Çalışma bittiğinde yorgun ama gururluyduk. Matımı topladım başım dik yukarı çıktım ve çayımı içerek bahariye caddesini izlemeye başladım. İşte yoga bu.

beyaz gergedanı takip et.

Ezgi: Ay yapamadım!
Ka: Zaten tam yapamama alanındasınız. İlk haftadan da yapmamanızı rica ederim. Sonra 1,5 ay boyunca ne provası yapacağız?
Le sözlük: Ofelya, Venedik’te ölüm

 

14.8.2014 – Perşembe gün 4 –
“yine dene, yine yenil, daha iyi yenil” Samuel Beckett

11.30’da büyük salonda toplandık. Provaya geçmeden önce Ka ve Ulaş, Testosteron; Hülya da Göz-Kap günlerinden kalan anıları bizlerle paylaştılar. Klasikleşmiş ebelemece oyunumuzu da oynadıktan sonra sayko adlı oyunu oynamaya başladık. Ebe olan ve oyunun kuralını çözmeye çalışan Ulaştı. Uzun uğraşlar ve kafa karışıklığının ardından, sonunda oyunun kuralını buldu ve provaya geçtik. Ka dün ekibe verdiği fotokopileri okuyup okumadıklarını sordu. Çalışkan bir izlenim oluşturan ekip, okuduklarını söyledikten sonra başlık başlık Güzin Yamaner’in Postmodern Sanat yazısını konuştuk. Başlıklar arasında yer alan metafor ve metonomi konuları üzerinde daha ayrıntılı şekilde tartıştık.

Abla kardeş sahnesini çalışmaya geçtiğimizde masalardan marke kapı yaptık. Ölüme ramak kala sahnesini çalışırken, Beckett’in diline aklımız gitti ve sahne ile beckett arasında gidip gelen konuşmalar yaptık.

beyaz gergedanı takip et.

Hasan: Kemal abi burada sanki biraz Prometheus’a….
Ka: Gönderelim mi diyorsun?

Ka: Burada tam tripte, badtrip.
Ulaş: Ben gelirim bir ara öyle.

(Ulaş okurken)
Ka: No. No diyorum çünkü baştan alalım. Sen de yapamadığını düşün, moralin bozulsun diye.

Ka: İyi yaparsanız ay çöreği yiyip çay içeceğiz.
Hülya: Ama zor sahne.
Ka: O zaman hepsini ben yicem.

 

13.8.2014 – Çarşamba
gün üç
“Hiçbir şey, şeylerin akışını değiştiremez.”Bernard-Marie Koltés

Provaya başladığımızda saatlerimiz 11.20’yi gösteriyordu. Güne klasikleşmiş ebelemece oyunu ile başladık. Ka, salıya kadar aralıksız prova yapacağımızı ve prömiyer tarihini 9 ekime çektiğini söyledi. Güne 5. sahneyi çalışarak devam ettik. Toplum içinde bireye yüklenen görevlerini, bilinçli olmayan kötülükleri, ahlakçılığın ürettiği negatiflikleri, sahne çalışması sırasında konuştuk ve tartıştık. 6. sahneye geçtiğimizde Murat Tüzün provada olmadığı için onun yerlerini Onur okudu. Ardından oyunumuzun çevirmeni Ezgi’nin de aramızda olmasının verdiği şansı kullanarak sahnenin çevirisine tekrar baktık ve bazı küçük değişikliklerde bulunduk.

Sahne ile alakalı kitap önerisi: Faucault – Kelimeler ve Şeyler

Yemek arası sonrası çeşitli işlerinden dolayı Hülya ve Onur da aramızdan ayrılınca, kalan ekiple oyun üzerine konuştuk.

Son olarak iki kız kardeş sahnesini. Ezgi ve Deniz ile çalışarak provayı bitirdik.

Yoga
Son günlerin çok tartışılan işlerinden olan yoga çalışmasını yapmak için ekip olarak prova sonrası hazırdık. Onur Ünsal’ın ve Öznur Serçeler’in de yoga çalışması için ekibe katılmasıyla sahneye matlar serildi ve çalışma başladı. Çalışma yaklaşık 1,5 saat sürdü. Ka’nın Yoga hocamız Fulya’ya olan saygısı ve “öğretmenim” ile başlayan cümleleri, Onur Ünsal’ın sınıfın en önünde oturan, hocasını dikkatle dinleyip her ödevini yapan ancak sınavlarda hep başarısız olan öğrenci profili, Ezgi ve Hasan’ın başarılı çalışmaları yoga çalışmasından göze çarpan noktalar oldu.

beyaz gergedanı takip et.

Ka: Her kızın telefon rehberinde olmayan bir Merve ve bir Aslı diye arkadaşı vardır.
Ulaş: Bu yalan büyüdükçe değişmiyor mu, önce aileye sonra sevgiliye.

Ka: Belki bu sahnede Murat’a mızıka ile küçük bir şey çaldırabilirim. Ben de amma seviyormuşum mızıkayı.
Ulaş: Amerika’da olsan country şarkıcı olurmuşsun.

“Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür.” Can Yücel

Le sözlük:kitchensink drama

12.8.2014 – Salı
“gerçek yolculuk geri dönüştür” Ursula K. Le Guin

gün iki
Provaya 11.00’de başladık. Bugünün çocuk oyunu oynatma gönüllüsü olan Ulaş, bulduğu oyunları ekibe oynattı. Bu sayede çocuklar gibi şen provaya başlamış olduk. Oynanan oyunların ardından, geç gelen Hülya Gülşen’in de katılımıyla, tüm ekip birinci sahnenin provasına başladık.

Cıva gibi olmak: Düşünce ve madde kavramları üzerinden Zucco’yu tanımlamaya çalıştık.

Ka, Onur ve Hasan’dan birinci sahneyi anlatmalarını istedi. Bu sırada oyuncular Ka’nın yönergeleri doğrultusunda eş zamanlı olarak beden çalışması yaptılar. Ardından Onur ve Hasan tekstlerini alarak birinci sahneyi hızlıca okudular. Yavaş beden hareketlerinin hızlı okuma ile birleştiği bu çalışmadan sonra bu sahne ile ilgili gözlemlerimizi konuştuk.

Freud-sonrasında özgürleşmek:
İkinci sahne için bu sefer Hülya ve Ulaş, ilk sahnede Onur ve Hasan’ın yerlerini alarak çevreyi tanımlama ve sahneyi öyküleme işlerine giriştiler. Daha sonra Ka, ikinci sahnede olmayan diğer oyuncuların bu sahneyi anlatmalarını ve mekana ait özelliklerin neler olabileceğini söylemelerini istedi.

Baba: İktidar
Anne: Vatan

Mola dönüşü, ikinci sahneyi, Hülya’nın getirdiği şarkı eşliğinde tekrar çalıştık.
(bkz: birinci gün prova notu/ödev)

Safiyet:
Üçüncü sahneyi tüm ekip – hala devam etmekte olan beden çalışmaları eşliğinde – yorum katmadan düz bir şekilde anlattı. Oyunda es’lerin nasıl kullanılması gerektiğini ve dilde oluşturulacak melodinin oyuna katacakları hakkında Ka bazı açıklamalarda bulundu.

Mistifiye:
Dördünce sahneyi çalışırken Ka oyunculara okumaları için kitap önerisinde bulundu: Jean Genet– Balkon.

Prova genelinde, başta Hamlet olmak üzere sık sık Shakespeare’in oyunları üzerinden metni düşündük ve yorumladık. Koltes’in ve Succo’nun hayatı hakkında kısa kısa konuşmalar yaptık. Beliz Güçbilmez’in ironi ve dram sanatı kitabı, Ka tarafından ekibe önerildi.

beyaz gergedanı takip et

Ulaş: Cıvayı bilmeyen biri gördüğünde katı der. Eline alıp tutmaya çalışınca anlarsın ne olduğunu.
Ka: İşte, arkadaş Balıkesir Fen Lisesi, birinci sınıf terk.

Hülya: 24 yıldır….. Tekstimi kapatma!

Deniz: Tuvalete gidebilir miyim?
Ka: Sana ayrılan zamanda gidecektin. Bir saat ara verdik…. Git tabi.
Le sözlük:Fallus’un anlamı, Freud, Çağdaş Söylemler, Chicago, Succo, Koltes

11.8.2014 – Pazartesi
gün bir
Kötülük, Bataille’ye göre bir ahlaktan yoksunluk durumu, ya da ahlak yetersizliği değil, tam tersine verili ahlakı yadsıyan başka tür bir ahlakın koşuludur. Böyle alındığında, kötülük, yasakları aşmanın ve kuralları ihlal etmenin bir yoludur ve “yüksek ahlak” bunu gerektirir.

Provaya saat 12.10’da büyük salonda başladık. Hasan Demirtaş hariç tüm ekip tamamdı. Ka, prova takvimini açıkladı. Buna göre prova için 6 haftamızın olduğunu ve prömiyer tarihimizin 25 eylül olduğunu öğrendik. Parkta güzel bir gün adlı oyunumuzun da aynı zaman dilimi içinde provaları olacağı için RobertoZucco provalarının pazartesi ile perşembe günleri arasında yapılacağı Ka tarafından bildirildi. Ayrıca provaların ardından yoga çalışmasının da yapılacağını öğrendik. Günün güzel haberlerinden biri ise ilerleyen zamanlarda ödevlerin olacağıydı. Hatta Ka hiç gecikmeden oyunculara ilk ödevlerini verdi: 1- Her prova öncesi bir oyuncu, bir çocuk oyunu bulup bunu ekibe oynatacak. Gelecek prova için gönüllü olan ise Ulaş Torun oldu. 2- Her oyuncu oynadığı sahne ile ilgili, sahnenin duygusuna ve temposuna uygun müzik bulacak. Bu ödev için bir hafta süremiz var.

Oyun ile yoğun şekilde ilişkide olunması gerektiği, oyun üzerine konuşmaların masa başında değil oyuncular ayakta temrinlerini/provalarını yaparken olacağı, herkesin kendi ile meşgul olması ve kimsenin, diğerlerinin oyunu ve oyunculuğu hakkında yorum yapmaması gerektiği ( bu klasikleşmiş bir uyarıdır ) hakkında konuştuk.

Çeviri hakkında tüm ekip olumlu geri bildirimlerde bulundu ve Ka çeşitli altın makas darbeleriyle oyunda küçük budamalar yapabileceğini söyledi. Dekor ve ışık ile ilgili – oyuncuların da çok fazla işin içinde olacağı belirtilerek – düşünceler Ka ve Bengi Günay tarafından paylaşıldı.

Tüm bunların ardından oyun okumasına geçtik. Hasan bugünlük aramızda olmadığı için onun yerlerini Murat Tüzün okudu.

Asla seyirciye parmak sallayan bir tiyatro olmayacağımızın altını çizerek provayı bitirdik.

beyaz gergedanı takip et

Ulaş: Bu oyun yağlı direğe bikini ile tırmanmak gibi.
Hülya: Ne kadar felsefî bir yorum.
le sözlük: bilinç akışı, Jean Genet, lacan, deleuze, barthes, foucault, 68, hamlet,ranciere

BASINDA ÇIKANLAR

28.3.2017 – Salı
cacacadunya.wordpress.com

https://cacacadunya.wordpress.com/2017/03/28/roberto-zucco/

21.10.2016 – Cuma
karanliktakizenci.wordpress.com

https://karanliktakizenci.wordpress.com/2016/10/20/roberto-zucco-tel-ustundeki-tel-canbazi/

22.3.2016 – Salı
vesaire.org – Yağmur Dolkun

http://vesaire.org/kahraman-sizseniz-ben-katilim-roberto-zucco/

FRAGMAN