MACBETH
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Emine Ayhan
Yöneten: Kemal Aydoğan
Oyuncular:
Barış Atay : Macbeth
Ezgi Çelik : Leydi Macbeth
Aybanu Aykut :Cadı
Deniz Elmas : Cadı
Melek Ceylan : Cadı
Gözde Kısa : Cadı
Özge Öztürk : Cadı
Sahne tasarımı: Bengi Günay
Işık tasarımı: İrfan Varlı
Müzik ve Ses Tasarımı: Mustafa Avcı
Koreografi: Dilan Yoğun
Korrepetitör: Damla Pehlevan
Prova dönemi kondisyon çalışması (Chekov yöntemi): Mehmet solmaz
Afiş Tasarımı: İlknur Alparslan
Oyun Fotoğrafı: Orçun Kaya
Asistanlar: Ayşe Sinem Kayır, Mesut Karakulak
Sahne Tasarımı Asistanı: Cansu Uygun
Stajyerler: Burak Osman Karaca, Doğa Altun, Sevda Yeliz Nar, Azra Uçan
PROVA NOTLARI
12.08.2024 – Prova Günlüğü
Yeni bir ekiple yeni bir oyun heyecanı! Siz de bizim kadar heyecanlı mısınız bu habere? Cadıların da dediği gibi; “Ölümcül işlere giriyoruz Macbeth’le!” Bu başladığımız güzel yolculukta neler bizi bekliyor hep birlikte göreceğiz 🙂
Bugün ilk prova günümüz. Enerjimiz tam ve başlamaya hazırız! Ama önce biraz oturup oyunun yazıldığı zamanda İngiltere’de ve dünyada neler oluyo bir tartışalım. Sonra bir de günümüz Türkiye’sinde ve dünyada olanlara bakalım ekipçe. Hiç de günümüze benzemiyor gerçekten. Dünyamız ne kadar değişmiş şu 400 yılda değil mi?
Bugün kısa ama çok yararlı bir prova oldu bizim için. Yarından itibaren oturmak yok! Bakalım yarın bizi nasıl bir prova bekliyor 😉
“Bu oyunda, ihtiras, cinayetin amacı ve planı, şiddet, işlenen cinayetlerin hatırlanması ve kaçınılmaz yeni suçların korkusu demektir. Hikâye, bir kralın öldürülmesini gösterecek olan, gerçek ve büyük bir cinayet sahnesiyle başlar. Ondan sonra insan, katilin kendisi öldürülünceye kadar, öldürmek zorundadır…Tarihin muazzam silindiri, sırayla herkesi içine almış, ezip geçmektedir.”
(Jan Kott, “Çağdaşımız Shakespeare”.1999, MitosBoyut)
13.08.2024 – Prova Günlüğü
Provanın ikinci gününden herkese merhaba! Aybanu bize lokum getirmiş. Çok teşekkür ederiz!
Dün oturmak yok demiştik. O yüzden hız kesmeden Mehmet Solmaz’la Chekhov yöntemiyle yaratıcı ısınmamıza başlıyoruz.
Önce sıfır noktamızı bulmakla başladık. Bulduktan sonra çalışma alanına tam olarak giriş yaptık. Biraz yürüdükten sonra tekrar sıfır noktasına gelerek önce bedenimizi, sonra bu binanın dışındaki yani sokaktaki havayı dinledik zihnimizde ve son olarak da bulunduğumuz mekanın havasını hissettik, dinledik. İçerdeki havayı büyük hareketlerle tazeledik, temizledik.
Staccato (keskin) ve legato (akıcı) şekilde vücudumuzu kullanmayı öğrendiğimiz egzersizden sonra sıra geldi alma -verme egzersizlerine. Çember kurup önce birden fazla topla, sonra da aynı egzersizi sopalarla yaptık. Birisine bir cismi fırlatma veya sadece atma amacı taşımadan ona nasıl o cismi verirsin?
Isınmamızın son çalışması bir nefes çalışmasıydı. Tam olarak 30 kere hiç durmadan ağızdan nefes alıp verdikten sonra sonuncu alışımdan sonra biraz durup sonra havayı bıraktık. Bir süre sonra tekrar bir hava alıp 15 saniye o havayı tuttuk ve bıraktık. Bunu üç kez yaptıktan sonra bütün ekipçe olduğumuz yerde gülmeye başladık. Bulunduğumuz durumun ne kadar saçma olduğunu Mehmet bize söyleyince zaten kontrolsüz olan kahkahalarımız daha da arttı.
Oyun başlamadan önce neler yaşanmış? Bizim oyunun birinci sahnesine gelebilmemiz için geçmişinde neler olmuş? Dün yönetmenimiz tarafından verilen ödev sorularımızla başladık provamıza. Hem o dönemin tarihinden hem de oyunun geçmişinden bildiğimiz, Lady Macbeth’in öncesinde bir bebeği olup ve onu kaybetmiş olması, gibi daha bir çok şey konuştuk.
Sonrasında birinci perdeden üçüncü perdenin sonuna kadar teker teker okuma yaptıktan sonra her perdede neler yaşandığını konuştuk. Lady Macbeth ile Macbeth’in verdikleri büyük oyunculuk performansını, Macbeth’in girdiği paranoyak hal ve her şeyin kontrolünü elinde tutma istediğini konuştuk.
Cadılarımızın şan ve dans dersleriyle devam ediyoruz provamıza. Daha biraz erken olsa da harika şeyler çıkmaya başladı bile! Bugünü de böyle noktalıyoruz böylece. Yarın görüşmek üzere!
“Shakespeare trajedileri toplumsal ve evrensel düzenin bozulduğu her tarihsel dönem için geçerli birer ileti oluşturur. İnsanın, yok etme gücünün, kendisinden büyük güçler karşısında sınayarak toplumu ve yeryüzünü denetim altına alma tutkusu hep ön düzeydedir çünkü. İnsanoğlu bu tutku bağlamında kendisine sınırsız haklar tanır. Dahası, ölümü de göze alır ve sıradan insanların ötesine ulaşır. Ne ki toplum ve dünya düzenini, dahası, doğa düzenini de altüst ettiği için sonunda yenik düşer.”
(Ayşegül Yüksel, “William Shakespeare Yüzyılların Sahne Büyücüsü”.2017, Habitus Kitap)
14.08.2024 – Prova Günlüğü
Günaydın! Bugün provamıza dün de olduğu gibi Mehmet Solmaz’la başladık. Güzel bir Chekhov yöntemiyle yaratıcı ısınıma sonrası provamıza geçtik.
Dün üçüncü perdenin sonunda kalmıştık. O zaman dördüncü perdeden devam edelim. Macduff kaçmıştır ama karısı ve çocuklarını arkasında bırakmıştır. Bunu yaparak iyi bir tercih yapmış mıdır hep birlikte göreceğiz. Beşinci perdeyi de aynı şekilde okuyup neler olduğunu aramızda konuştuktan sonra, artık geldik sahne sahne çalışmaya.
Kral endişeli ve gergindir. Savaşı kaybederlerse toprak kaybedebilir, iktidarı/otoritesi sarsılabilir, kudretini ve tanrısallığını kaybedebilir, veliahtını kaybedebilir, soyu devam etmeye bilir ve hatta tükenebilir. Ne çok endişesi var aslında kafasında değil mi? Peki ya savaştan son yaşananları anlatmak için gelen haberci?! Yaralarından dolayı ayakta zor duruyor ve başka insanların da kanıyla boyanmış bütün vücudu. O halde iken onu tanımak biraz zor olsa da Malcolm tanıyor kendisini kurtaran adamı.
Öğle arasında Bengi’nin yaptığı nefis gulitensiz browniyi ekipçe yalayıp yuttuktan sonra geldik tohumun bilinç altına atıldığı sahneye. Banquo’yla Macbeth önce inanmasalar da cadıların söyledikleri kehanetlere, bir yandan da düşünür cadıların ona vadettiği ünvanları. Kaçamak dilliler yok olmasalardı birden, az daha kalsalardı, daha da sorusu vardı Macbeth’in. Banquo’ya çocuklarının kral olması vadedilmişti ama Macbeth hem Cawdor beyi, hem de kendisi kral oluyordu ona bakılırsa. Tam gülüp geçicekken bu yaşanan tuhaf olaya, Ross yeni ve güzel haberlerle gelir yanlarına. Vaki miydi şeytanın doğru söylediği yoksa?
Cadılarla şan ve dans provamızın da ardından bu günü de böylece bitirmiş olduk. Yarın ısınmadan sonra ilk işimiz, bugün yönetmenimizin verdiği ödevi yanıtlamak olacak. Ödevin ne olduğu da size sürpriz olsun o zaman 😉
“Macbeth’teki cadılar görüntünün bir parçasıdır. Onlar da dünyayla aynı malzemeden oluşmuşlardır. Kavşaklarda haykırır, cinayete teşvik ederler. Toprak, hummalı gibi titrer, bir baykuş, uçmakta olan şahini gagalayarak öldürür, atlar dörtnala giderken, çitleri kırar, birbirlerini ısırır, birbirleriyle dövüşürler.”
(Jan Kott, “Çağdaşımız Shakespeare”.1999, MitosBoyut)
15.08.2024 – Prova Günlüğü
Herkese yeni bir prova gününden günaydın!Bugüne Aybanu’nun evde bizim için yaptığı dolmalar ve poğaçalarla başladık. Çok ama çok teşekkür ederiz, ellerine sağlık🙏🏼
Mehmet’le yaptığımız Checkov yöntemiyle yaratıcı ısınma sonrasında provamıza başladık.
Bugüne verilen ödev oyunda olan mekanların görsel olarak anlatımıydı. Önce oyunun başında karşımıza çıkan ilk mekanımız karargâhla başladık. Sonrasında Banquo ve Macbeth’in cadılarla karşılaştığı mekanla devam ettik. Metinde bu alanla ilgili açıklık ve çalı kelimeleri geçiyor. Cadılar için de çalıların içinden kaybolmak be kadar zor olsa da, onlar bunu kolaylıkla yapıyolar gibi. Sonucunda bozkır olması daha doğru geldi hepimize. Savaşın hakim olduğu, askerin ezdiği, derelerinden kan akan, ceset, kan ve ter kokan bir bozkır.
Biraz da Macbeth’in şatosuna bakalım o zaman. Belki orası daha parlak bir yerdir de kralın da dediği gibi gözümüz gönlümüz şenlenir. En az 40-50 çalışanı olan ama iç dekorasyonu çok şaşalı olmayan mütevazı bir şato. Çalışanların hepsi Lady Macbeth tarafından özenle seçilmiş. Bu şatı dışında başka bir şatomuz daha var oyunda. Macduff’ın şatosu Macbeth’inkinden de mütevazı ama genel görünümü çok da farklı olmayan bir şato diye düşündük.
Geldik cadıların mağarasına. Deniz’in internette bulduğu “Rahim Mağarası” hepimizin çok ilgisini çekti. Bulgaristan’da olan bu mağaranın için aynı bir anne rahmine benziyor. Özge’ye göre ise su birikintileri, sarkıkları ve dikitleri olan geniş bir mağaraymış. Belki de duvarlarında resimleri ve burnu yakan bir kokusu olan bir mağaradır kim bilir.
Oyunumuz zamansız bir yerde geçiyor. Zamansız olmasının bir sebebi de tarihin her döneminde Macbeth gibi insalar olduğu içindir belki dünyada.
Damla ve Dilan’la yaptığımız şan ve dans dersimizden sonra bugün de provamızın sonuna gelmiş olduk. Cadılarımızın size güzel sürprizleri var. İskoç oyunumuza hepinizi bekliyoruz!
“Cadılar bu vahşi düzenin sürgünleridir; bu düzenin sisli-puslu sınırlan üzerindeki kendilerine ait kızkardeş cemaatinde ikamet eden, onun kabile çekişmeleri ve askerî payeleriyle her türlü alışverişi reddeden sürgünler. Bu yapıyı altüst etmeyi vaat eden onların bilmecemsi, çift anlamlı konuşmalarıdır (‘iki anlamda da bize oyun ederler’): Onların tacizkâr söz oyunları, Macbeth’te, onun varlığının içini boşaltıp arzuya dönüştüren bir eksikliği açığa çıkararak, Macbeth’in içine sızar ve onun altını oyarlar.”
(Terry Eagleton, “William Shakespeare”.2010, Boğaziçi Üniversitesi)
16.08.2024 – Prova Günlüğü
Geldik haftanın son gününe. Ne kadar çabuk geçti ilk haftamız!
Mehmet’le yaptımız Checkov yöntemiyle yaratıcı ısınmamızda bize bazı kağıtlar dağıttı. Üstünde sembollerin olduğu bu kağıda bakınca ne hissediyorsak ilk aklımıza gelen hareketleri bizden uygulamamızı istedi. Kendi deneyimimle anlatmam gerekirse, düşünmeden hareket ettiğimiz bu sırada çok yoğun bir sıkışmışlık ve kaybolmuşluk hissine kapılmış buldum kendimi. Sonuna doğru kontrolsüz bir şekilde ağlamaya başladığımı fark ettim ama bu deneyimi bırakmak istemediğim için devam ettim. Sonucunda Mehmet’in bana verdiği sembolün otizmi temsil ettiğini ve her verdiği fotoğrafın başka psikolojik bir anlamı olduğunu öğrendim.
Bize şok etkisi yaratan bu çalışmanın ardından provamıza geçtik. Bugün birinci perde üçüncü sahneye odakladık. Macbeth ile Banquo’nun cadılarla karşılaştığı sahnedir bu. Cadılar, laflarının Macbeth’in üstünde bir etki bırakacağını bilerek konuşmalıdır. Söylediklerinin gerçeğe dönüşeceğini biliyorlardır. Macbeth’in “Söyleyin, emrediyorum!” sözü ile cadıların yok olmaları da, onların Macbeth’in emirlerini dinlememeleri anlamına gelir. Sözlerinin etkili olmasının bir nedeni de vokal olarak güçlü bir yerden konuşmalarıdır. Bu sahnedeki rüya ve kabus etkisi bütün oyun boyunca devam ediyor.
Peki cadıların söyledikleri kara, ak, kızıl ve kurşuni ruhlar kimlerdir? Bunu da haftaya öğreniriz artık.
“Macbeth’teki tarih, kâbuslardaki gibi karışıktır. Bir kâbusta olduğu gibi herkesi içine alır. Mekanizma bir kez harekete geçmeye görsün, insanı mahvetmemesi mümkün değildir. Kişi kâbusu zorlukla tamamlar, kâbus insanın boğazına yavaş, yavaş tırmanır.”
(Jan Kott, “Çağdaşımız Shakespeare”.1999, MitosBoyut)
19.08.2024 – Prova Notları
İkinci haftamıza güzel bir giriş yaptık bugün. Leydi Macbeth’imizin yanımızda olamaması moralimizi bozsa da, provaya başlayacaktık enerjimizle ve çok etkili bir ısınmayla.
Mehmet Solmaz’la, her gün olduğu gibi, Checkov yöntemiyle yaratıcı ısınma yaptık. Her gün yeni bir aydınlanma yaşadığım bu çalışmada, bugün de yeni şeyler öğrendik! Yaptığımız bir saatlik çalışmanın her detayını yazamam ama bazı noktalarına değinebilirim. İngilizce’de oyunculuk yapmaya “Acting” deriz. Bu kelime “to act” yani harekete geçmeden gelir. Eylemi harekete geçirmek. Yapmaktır oyunculuk. Peki beni o eyleme götüren ne? İsteklerim. İsteklerimi bulursam nasıl gerçekleştireceğimi de bulurum. İstek merkezi karındadır. O zaman karakterlerimizin isteklerini bulmaya yoğunlaşalım biraz.
Mehmet’in çalışmasının ardından on beş dakikalık bir ara verdik ki bir soluklanalım. Aranın ardından yönetmenimizle provamıza başladık. Her hafta oyunumuzdan başka bir perde çalışacaktık fakat maalesef Leydi Macbeth’imiz Ezgi Çelik bugün rahatsız olduğu ve provaya gelemediği için geçen hafta çalıştığımız 1. perdenin Leydi Macbeth’siz olan sahnelerine odaklandık bugün.
“Bu kana bulanmış adam da kimin nesi böyle…” der kral karşısında gördüğü komutan için. Yaralı komutan belli ki isyanla ilgili son durumu bildirebilir Kral ve Malcolm’a. Son durumu anlatırken komutan nasıl hissediyordur peki? Kral komutanı nasıl görüyordur? Ya Malcolm? Komutan anlattığı olayda kimin tarafını tutuyordur? Kralın aslan kuzeni Macbeth’i mi? Anlattığına göre öyle. Neyse adamı ayakta daha fazla tutmayalım. Hemen bir cerrah bulun ona, ne de olsa güzel haberler getirdi saraya. Ross girer komutandan sonra. Zafer! Kraldan mutlusu yoktur. Neden bu kadar mutlu oldu ki? Çok mu umutsuzdu acaba, kaybedeceklerini mi düşünüyordu? Peki Ross nereden getiriyor bu haberi? Hangi koşullarda getiriyor? Ross için bu haber nasıl bir anlam taşıyor?
Bu soruları düşünerek çalıştık sahnelere. Ve daha da düşüneceğiz. Düşünmemiz lazım ki karakterlerin isteklerini bulalım. Aaa yemek saati gelmiş farkında değiliz. Hadi yemeğe gidelim.
Yemekten sonra Cadılara odaklandık bu kez. Cadılar hikayeyi bizim için oluştururlar, ortamı hazırlarlar. Seyirciye çalışıyorlar sanki. Oyunun finalinde olacakları en başından bilirler onlar. Peki biliyorlarsa neden engellemiyorlar?
Günü her gün olduğu gibi cadıların şan ve dans provasıyla kapattık. Daha yeni başlamamıza rağmen dılardan çok etkileyici görünen cadılarımız, bir de danstaki acıyı bulurlarsa süper olacak.
“Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi, diğer isimleri de söyletmek için terör ve işkence kullanılmış, böylece zulmün çapı giderek daha da büyümüştür. Yine de cadı avının amaçlarından biri olarak, cadıları toplumun geri kalanından yalıtmakta başarısız olunmuştur. Andh cadılar toplum dışına itilememişlerdir. Aksine, “comadres (ebeler) olarak hâlâ aranan kişilerdir ve resmi olmayan köy toplantılarında onlara ihtiyaç duyulmaya devam etmiştir, çünkü kolonileştirilen bu insanlar için, cadılık, kadim dinlerin muhafaza edilmesi ve siyasi direniş giderek iç içe geçmişti” (a.g.e.). “
(Silvia Federici, “Caliban ve Cadı”.2012, Otonom)
20.08.24 – Prova Günlüğü
Kara ve ak ruhlara selam olsun! Bugün tempomuz ve enerjimiz yerinde çünkü dekorumuz geldi. Sahneye iner inmez dekorla oynuyoruz, güzelliğine hayran kalıyoruz. Ardından buradan aldığımız heyecanla 10.30’da başlıyoruz ısınmamıza. Dün konuştuğumuz psikolojik jesti uzun uzun çalışıyoruz. İtme, çekme, yereçalma, kaldırma gibi fiilleri oyunla bağdaştırarak konuşuyoruz. Ufak bir aranın ardından birinci perdeyi çalışmaya başlıyoruz. Temel fiilleri buluyoruz karakterlerimizdeki. Örneğin kral içermeyi bir yöntem edinmiş kendine diyor ka. Herkesi kucaklamalı ki hiç düşmanı kalmasın diye düşünüyor olmalı. Ross kaldırıyor mesela; yüceltiyor Macbeth’i, kralı ve de kralın düzenini. Cadılar ne yapıyor peki? Çekiyorlar içlerine Macbeth’i; incelikli sözleri ve akıl almaz kehanetleriyle. Kehanet demişken kral olacaklardan habersiz Macbeth’in şatosunun güzelliğinden ve huzurdan mest olmakta. Burada seyirci ironiyi anlamaya başlayacak diyoruz, yuva ypmış kırlangıçlar ve kanlı planlar arka arkaya çünkü.
Akşamüstü dans ve şarkı provasında ise ka ve çalıştırıcılarımız eşliğinde bu dans ve şarkının anlamını konuşuyoruz. Cadılarımız bu şarkıyı tedavi olmak, bedensel ve ruhsal bütünlüklerini tekrar sağlamak için söylüyorlar. Bu bir ortaklaşma hali. Cadılar yeniden doğuyor, canlanıyor, bize bir hikaye anlatmak üzere güç topluyor. Kendilerini selamlıyor, bugünü de böylece uğurluyoruz. Son olarak 12 yaşındaki çok yetenekli arkadaşımız David’in Macbeth için yaptığı besteyi duymak için hepinizi oyunumuza davet ediyoruz. Yarın görüşmek üzere!
Günün Alıntısı: Cömertçe veren veya minnettarlıkla alan el, aynı zamanda vurabilen, tokatlayabilen ve yumruklayabilen eldir.
(Darian Leader, El, İthaki Yayınları, s.92)
21.08.24 – Prova Günlüğü
Günaydınlar, yaz yağmuruyla ferahlayan bu Çarşamba gününde içimiz huzur dolu başlıyoruz provamıza. Isınmada çok keyifli bir oyun oynadık bugün: Mendil bulmaca. Uzak bir mesafeye mendili koyduk, önce yerini iyice gördük, sonra gözümüzü kapatıp bedeni dinleyerek bulmaya çalıştık. Mendili bulmak bir istek diyor Mehmet, bu isteğin iki sonucu var diye de ekliyor. Ya kayıp ya da zafer. Bu anlar kendiliğinden ve gerçek olduğundan gözlemlemek de çok öğretici oluyor haliyle. Güldük eğlendik ısınmayı bitirdik, mendile yaklaşanlar zafer ile yaklaşamaynlar da kaybın burukluğuya çay molasına geçti. Biz bu oyunu çok sevdik, umarız yine oynarız Mehmet.
Aradan dönünce ikinci perdeyi çalışmaya başladık. Öncelikle oyunun genelinde bir yol üstü teması olduğundan bahsediyoruz. Çoğunlukla yolun bir anında ya da bir aralıkta gerçekleşiyor. Bu yol üstünde olma halinde ise bir taraf erketeye yatmış bekliyor, diğer taraf ise eylem halinde. Örneğin kralın geldiği gece Macbeth tetikte, herkesi izliyor, belki yanlışlıkla belki bilerek çıkardığı bir ses ile uyumaya gitmekte olan Banquo’yu yakalıyor. Eğer diyor ka, Macbeth bilerek kendini gösteriyorsa dostuna; bir oyun halinde, bir persona yaratmış kendine. Bu andan sonra Macbeth’te personayı, maskeyi, tiyatroya dair çoğu şeyi gözlemleyebiliriz diyor. Bunun yanı sıra, Macduff’ın uyanın diye feryad etmesinin ardından bir başka önemli temanın da uyku olduğundan bahsediyoruz.
Cinayet sonrasında Macbeth’i sayıklatan ise vicdan azabı. Bir değişim başlattın Macbeth, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, faili ise sensin bu değişimin. İşlediğin cinayet büyük bir kaos yaratmış doğada, oyun içindeki tasvirler bile cehennemi anlatır gibi. Bu da şeytani bir dönüşümün habercisi.
Şarkımızı dansımızı da çalıştıktan sonra 19.00’da paydos dedik, bugünlük bizden bu kadar. Yarın görüşmek üzere.
Günün Alıntısı: Başka hiçbir Shakespeare trajedisinde uyku hakkında bu kadar çok konuşma yoktur. Macbeth, uykuyu katletmiştir. Artık uyuyamamaktadır. Bütün İskoçya’da kimse uyuyamamaktadır. Ülkede uyku değil, yalnızca kabuslar vardır.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut Yayınları, s.75)
22.08.24 – Prova Günlüğü
Selamlar! Bu sabah da değerli İskoç halkını selamlayarak başladık günümüze. Tahammülü zor sıcaktan Macbeth’in karanlık ve soğuk dünyasına kaçtık. Bugün ısınmamızda üç ana şey araştırdık: Yerle ilişkimiz (güçlü veya hafif), mekanla ilişkimiz (doğrudan veya değişken) ve zamanla ilişkimiz (kesik kesik veya sürekli). Bütüün bunları eforlarla somutlaştırdık. Çalıştık çalıştık, bir çay içip provamıza başladık. Kralımız Leydi Macbeth’e bir elmas hediye etmiş, Macbeth uzun uzun bakıyor o elmasa. Öldürmese mi acaba? Gerçi Banquo ile konuşurken, daha cinayet gerçekleşmemişken bile tahtı koymuş başına Macbeth, belli söylediklerinden. Önceki gün vicdan azabından sayıkladığından bahsetmiştik, bugün bunu biraz daha açıyoruz. Macbeth delirmiş, dağılmış, adeta hançere gerek bile kalmadan kendisi cinayet delilinin ta kendisi olmuş. Bağlı olduğu değeri yıktı diyor ka, şimdi ise dımdızlak Macbeth.
Bir yemek yedik hemen döndük provaya, Macbeth’in performans anlarından bahsediyoruz bu sefer de. Kralın ölüm haberine ilk tepki ondan geliyor, kralın ölümünü münakaşa etmek için dağılırlarken de ilk o çıkıyor. Çünkü bu idrakı kolay bir durum değil, yeni öğrenenler için hareket etmek kolay da değil dolayısıyla. Ancak Macbeth o idrak sürecini yaşamadığından her yere en önden gidiyor.
Birinci ve ikinci perdeyi tekrar aldıktan sonra şarkı ve dans çalışmamıza geçtik. Damla ve cadılarımız bir koca saat çalışıyor. Ardından Dilan ile dansa geçiyoruz. Gün sonu yorgunluğu çöküyor cadılarımıza haklı olarak, sonra Dilan’ın önerisiyle bedenlerini sallıyorlar, yukarı aşağı hareket ediyorlar. Sonra bir bakıyoruz ki cadılarımıza müthiş bir enerji gelmiş. Dansın büyüleyici gücüne bir kez daha hayran kalıp dans koreografimize yeni bir hareket ekledik.
Bugünü de böylece kapattık, yarın haftanın son provasında görüşmek üzere!
Günün Alıntısı: Kralların kronolojik tarihi ve Macbeth’deki tarih, içinde şeytansı şeyler olan Büyük Mekanizma’dır.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut Yayınları, s.149)
23.08.24 – Prova Günlüğü
Selamlar! Günü derin bir nefes ve sonsuz bir üfleme ile başlattı Mehmet. Merak edenler için Wim Hof egzersizi. Cadıların büyüsünün etkisini arttırmak için müzik eşliğinde bedeninin her yerlerine sinyaller gönderdik. Ardından tek nefeste provaya geçtik, bu da güne ne kadar iyi başladığımızın göstergesi.
“-Eller yukarı, kim var orada?
-Bir dost
Aaa Macbeth sen miydin?” Banquo olmak ya da olmamak… İşte tüm mesele bu.
Kulağımda çınlayan sesler sağır eder oldu beni,
Baykuş mu bu çığırdayan?
Gecenin ıssızlığında tıkıyor kulaklarımı cırcır böcekleri
Kemiriyor düşünceler beynimin her zerresini
Rüyalarım kabusa dönüyor, hırslarım kara ruhlar gibi çöküyor üzerime.
Ölen uykumun peşinde
Ah Macbeth’çiğim, bu satırları yazarken hep seni düşündüm. Ne kadar tıkasan da kulaklarını nafile, seni ele geçirmiş bir Leydi var. Bir de peşine düştüğün itibar meselesi tabi. Shakespeare’in oyunlarında sıkça değinilen bu konudan bahsetmişken “İtibar kişinin ölümsüz yanı bir nevi.” diyen Cassio’yu hatırlamamak olmaz. Macbeth’in itibar kazanması kadar, itibar kazandırması da altın değerinde.Yine de dikkatli ol Banquo, itibarını artırayım derken kaybetme de. Barış’ın üzerindeki tişörtte bugün ‘trajectory’ (yörünge) yazıyordu. Macbeth için ne kadar manidar değil mi? Yörüngesini bulamayan Macbeth, yörüngesinde kaybolan Macbeth…
Haftayı kapatırken bir sorumuz var: “İnsan nasıl aynı anda hem sadık hem tarafsız olabilir?”
*Paranoya, aşırı endişe veya korkuyla karakterize edilen, sıkça mantıksız kuruntularla bilinen bir rahatsızlıktır.
Günün Alıntısı: Kadınları ‘cadılar’ olarak adlandırmak ve onlara zulmetmek, kadınların Avrupa’da ücretsiz ev içi emeğe kapatılmasının yolunu açtı. Ailenin içinde ve törende erkeklere tabi olmalarını meşrulaştırdı. Devletin, yeni işçi nesillerinin üretimini güvence altına alıp, kadınların üreme kapasitelerini denetlemesini sağladı. Böylece cadı avları, kadınların direnişine ve emek piyasasının değişen ihtiyaçlarına göre sürekli uyarlansa da günümüze kadar varlığını sürdüren özellikle kapitalist ve patriarkal bir düzen inşa etti.
(Silvia Federici, Cadılar, Cadı Avı ve Kadınlar, Otonom Yayınları, s.67)
26.08.24 – Prova Günlüğü
Yepyeni bir haftadan selamlar! Sabah güzelce ısınıyoruz, merkezleri çalışmaya başlıyoruz. Ardından üçüncü perdemizi çalışmaya başlıyoruz. Bugün Macbeth’imizle Leydimiz aralarındaki aşkı tarttılar. İki oyuncumuzun bu sohbetine ka da müdahil oldu. Macbeth ve Leydi Macbeth birbirine aşık ancak Macbeth’in kafası başka yerlerde. Bir cinayet yetmedi Macbeth’e, korkusuyla böyle mi başa çıkıyor acaba? O kadar korku ve paranoya dolu ki, herkese hakim olmaya ve herkesi kontrol etmeye çalışıyor. Kafasında dönen akreplerin sebebi de bu tutumu. Ah Macbeth, hakim olamazsın tüm dünyaya. Başka zamanlara ve başka mekanlara geçiyor, oradan konuşuyor, sonra Leydi sayesinde dönüyor bu dünyaya.Gidip gelen bir Kral Macbeth’e marke olarak kullandığımız asa ağır geliyor, tıpkı Macbeth’in krallığın yükü altında ezilmesi gibi diyoruz, bu denk geliş hoşumuza gidiyor. Yemek aramızın ardından akışa başlamak üzere hazırlanıyoruz vee sevgili Othellomuzun da akışımızı izlemeye geldiğini görüyoruz. Othello ile Mabeth’i yan yana gördük ya, daha da gam yemeyiz diyoruz. Akışın ardından dans ve şarkı çalışmamızla günü kapatıyoruz. Bakalım yarın neler olacak?
Günün Alıntısı: Macbeth’in dünyasında, aşka, arkadaşlığa, hatta arzuya bile yer yoktur. Şehvet dahi, cinayet düşüncesiyle zehirlenmiştir.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut Yayınları, s.76)
Adı meçhul bir iş yapıyoruz bugün ve her gün, Melek’in seçtiği üç şarkı ile ısınmaya başladık.
Evet, hazır! Don, fotoğraf, kayıııt, başla!
Dramaqueen ailesi sunar.
Gözümde nursun başımda TACIM muhtacım
Beni öldür öyle git. Leydim ley ley.4.haftaya gök gürültüsü ile başladık. Salonun içinde gürültü yankılanırken aramızda herkesin göremediği misafirlerimiz var. Bazıları bedeniyle bazıları ruhuyla. Gürültü en çok Macbeth’in kafasının içinde yankılanıyor. Herkes Macbeth’in üzerine geliyor yeter artık. Akreplerle dolu kafasının içi. En büyük akrep çok yakınında kukla gibi oynatıyor seni ama hadi neyse. Macbeth gerçekleri duymak istese de kendi gerçekliği içinden bir yerden bakıyor. Zihninde kendini doğrulaması için mekanizma var.
Ama sert kayaya çarpmak üzeresin Macbeth. Cadıların alanını kimse meşgul edemez. Macbeth de olsa ayar vermekten geri durmazlar. Otoritelerini kimse yıkamaz. Belki de hayatında ilk kez Macbeth’e haddini bildirenler onlar. Macbeth’i yönlendirecek güçleri var. Çünkü onlar gelecekten haberdarlar. Gelecek ise bir gün gelecek.
Ateş yansın, kazan fokurdasın.
Haydi vira vira…
*Cumberland, Kuzey Batı İngiltere’de tarihi kontluk.
(Peter Ackroyd, Bir Zamanlar Londra’da, Can Yayınları)
03.09.24 – Prova Günlüğü
Selamlar!
Bugün 4. perdeyi çalışmaya devam ediyoruz. İşte cadılar çıktı ortaya yine, Macbeth kehanetin gerisini öğrenmeye geliyor onlardan. Cadıların Macbeth’e söylediği bir lafın çok kritik olduğunu söylüyor ka: “Düşme daha fazlasını bilmenin peşine”. Macbeth kulak asmıyor bu sözlere, Birnam Ormanı ayaklanana kadar rahatta kendisi.
Mini bir aranın ardından Macduff, Malcolm ve Ross’un ortaklığı hakkında konuşuyoruz. Malcolm Macduff’ı test ediyor diyoruz, çünkü biliyor ki “İyi ve faziletli bir şahsiyet de sinip soysuzlaşabilir hükümdar buyruğu karşısında.” Macduff ise keskin bir karakter, veliahta karşı kendini savunabiliyor, işte tam da bu sebepten birbirlerine güvenip zorbaya karşı birleşebiliyorlar diyoruz. Ross geldiğinde Macduff’ın ilk sorusu ise memleketini sormak oluyor. Çünkü memleket başka bir anlam taşıyor onlar için, memleket iyi değilse sevdikleri de iyi değil çünkü. Bu imgeyi kuvvetlendirmek için memleket türküleri dinliyoruz, bizdeki hissine bakıyoruz. Bu hafta bu sahneleri çalışarak geçireceğiz zamanımızı. Yarın görüşürüz!
Günün Alıntısı: Egemenliğin ilk günahı, içinde aktığı tarihi kirletmekle tehdit etmesidir, o nedenle baskılanmalıdır.
(Terry Eagleton, Trajedi, Tellekt, s.93)
04.09.24 – Prova Günlüğü
Günaydın!
Bugün odağımız 5. perde. Bu perdede Macbethlerin yıkımını, bozulmasını görüyoruz fazlaca. Tiran Macbeth’in tüm anlam dünyası gitti, nihilizm dolu konuşmaları. Her şeye doymuş artık Macbeth diyoruz, kana ve dehşete doymuş olmanın korkunçluğu hakkında konuşuyoruz. Tüm dünya değerlerini yitirmiş artık. Öte yandan Leydi Macbeth’i iki uçta dolaşırken görüyoruz. Macbeth gittikçe katı, akılcı ve nihilist olurken Leydi ise daha duygusal, parçalanmaya doğru gidiyor diyoruz. Bir dağılma yaşıyor Leydi, bütün bunlar ise uyku halindeyken ortaya çıkıyor, sanki bilinçdışı her şeyi söküp kendinden dışarı atıyor gibi.
Birkaç gündür çalıştığımız sahnelerden ötürü Leydi Macbeth’imizi göremiyorduk, bugün geldiğinde onu çok özlediğimizi fark ettik. Dans provamıza geçerken ise roman havasıyla kurtlarımızı döktük, ısındık. Ardından koreografimizi çalışmaya devam ettik. Gün sonunda ise kostümlerimizi denedik, heyecanlandık. Sonra da paydos dedik, bakalım yarın neler olacak?
Günün Alıntısı: Unutkanlık yaratmayan, ama günle birlikte suçu düşündüren bu huzursuz uykuyla, yalnızca Macbeth ve Lady Macbeth savaşmaz.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut, s.75)
05.09.24 – Prova Günlüğü
Merhaba!
Bir haftanın daha sonuna yaklaşıyoruz. Bugün Shakespeare tiyatrosunda ölçünün ve ölçülülüğün öneminden bahsediyor ka. Hep ölçüsüzlükler ortaya koyuyor Shakespeare ve bunun sakıncalarını anlatıyor, bu dünyaya ölçü lazım olduğunun altını çiziyor. Belki de o sebepten krallık soyunu Banquo’ya veriyordur Shakespeare, diye de ekliyoruz. Macbeth özelinde bu ölçüsüzlüğün doğurduğu yıkımı, yani Macbeth’i Macduff’ın acısının üstünden görüyoruz diyoruz. Macbeth’in olduğu sahnelerde Macbethlik var ancak burada Macbeth var, açtığı kesiklerle, sebep olduğu acılarla Macbeth’in ta kendisi var. Bir yandan cadıların yardımıyla tanıyoruz Macbeth’i, cadılar iyi ki varlar.
Oyunun dünyası iyice belirginleşiyor, haftanın sonuna yaklaşırken sahnelerin kıymetini ve cümlelerin anlamını daha da bir kavrıyoruz. Bunun doğurduğu heyecanımızla da günü kapatıyoruz, yarın görüşürüz.
Günün Alıntısı: Cadı ile şeytan arasında yapılan anlaşmanın tıpkı köleler ile direnen işçilerin yaptığı anlaşmalar gibi conjuratio olarak adlandırılması (Dockes 1982: 222; Tigor ve Levy 1977: 136) ve de cadıları katledenlerin gözünde şeyta nın, insanın uğruna ruhunu satmaktan, yani her türlü doğal ve toplumsal kanunu çiğnemekten geri durmayacağı aşk, güç ve zenginlik gibi şeylerin bir vaadini temsil etmesi önemlidir.
(Silvia Federici, Caliban ve Cadı, Otonom Yayıncılık, s.253)
06.09.24 – Prova Günlüğü
4. haftanın son gününden merhaba!
Yine dördüncü ve beşinci perdeyi çalışıyoruz bugün. Bakalım neler keşfetmişiz. Öncelikle tabiat ve bütünlük Shakespeare’de bir başka önemli tema. İktidar isteği ise tabiata aykırı. Bu sebeptendir ki doktor, Leydi’nin tiradından sonra şu cümleleri kuruyor: “Tabiata aykırı dertler doğuruyor tabiata aykırı işler.”
Bir diğer konumuz ise bu oyunda hiçbir karakterin oyunu başladığı gibi bitirmediği. Herkesin bir dönüşümü var, diyoruz. Bir eşik durumu var, öncesi ve sonrası hali var. Bunu sanat eserinin kişi üzerinde yarattığı etkiye benzetiyoruz, bir sanat eseriyle karşılaştıktan sonra eski halimizde olmuyoruz, oyunda da karakterler yaşadıkları ve şahit oldukları şeyler sebebiyle değişiyor diyoruz. Bu bağlamı Ross karakteri üstünden düşünüyoruz. İktidarın başarılarını öven, iktidarı benimseyerek anlatan Ross; kırılan, bükülen, artık memleketi savunamayan Ross’a dönüşüyor. Aslında İskoçya’ya ne oluyorsa Ross’a da o oluyor, diyor ka.
Replikler üstüne konuşurken ise bunların yarattığı imgelere dikkat çekiyor ka. Örneğin “zorba” kelimesinin hepimizde canlandırdığı imgeler var, bu imgelerin de yarattığı bedensel etkiler var, bunları araştıralım diyoruz.
Dördüncü haftayı uğurladık, önümüzdeki hafta ka’nın deyimiyle “balans ayarı” yapacağız. Haftaya görüşmek üzere!
Günün alıntısı: Tarih acımasız olabilir, çünkü zorbalar acımasızdır. Ama dünya akılcı olarak düzenlenmiştir. Sonunda erdem ve mantık kazanır.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut, s.140)
09.09.24 – Prova Günlüğü
Beşinci haftadan selamlar!
Bugün kazanı sabah kaynattı cadılarımız. Onlar dans çalışmalarını yaparlarken Macbethler de Büyük Salon’da ka ile provadaydı. İkilinin birbirine çook aşık ancak öyle bir duruma soktular ki kendilerini, artık uyum içinde hareket etmelerinin mümkünatı yok, ikisi de başka yönlere doğru bir yolculuğa çıktı. Aralarındaki ilişki ise lokomotif-vagon ilişkisine benziyor dedik. Ardından yemek arasına çıktık, sonra oyumuzun bestelerini ve efektlerini yapan Mustafa akışımızı izlemeye geldi. Akışımızı aldık ancak bir gülme krizidir tuttu bizi bugün. Kahkahalarımız Büyük Salon’u çınlattı. Neşemiz bozulmasın diyelim, bu neşeyle de provamızı bitirelim. Yarın görüşürüz!
Günün Alıntısı: Macbethlerin bu özel birlikteliğinde çocuk yoktur, ya da ölmüştürler. Lady Macbeth erkek rolüne soyunmuştur. Macbeth’den erkekliğini kanıtlaması için cinayet isteminde bulunur, bu bir bakıma sevginin de kanıtlanması olacaktır.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut, s.76)
10.09.24 – Prova Günlüğü
Günaydın!
Bugün 11.00’de yine tüm ekip sahnedeydik. Felekten hemşirelerimiz dans ve şarkı provasındayken Macbethler de cinayet planlarına son sürat devam etmekteydi. Bakalım neler konuşmuşuz: Macbeth için kraliyet bir değerler dünyası. E kral da bunun bir temsili olduğuna göre, onu kolayca öldürmeye karar veremez. Karar vermek şöyle dursun bunu düşünmez bile. Evet, günün birinde kral olma hayali olabilir ancak bunun için eyleme geçmeyi kendi planlayamaz. Bu durumda devreye çok sevgili Leydisi giriyor, öyle hayran bırakacak bir plan anlatıyor ki Macbeth’e; Macbeth önce hayran, sonra ikna oluyor. Bunun yanında oyun içinde olayların, duygu değişimlerinin çok hızlı olduğuna dair konuşuyoruz; burada Shakespeare tipi ekonomi var, diyor ka. Seyircinin seyrinde bu aşamaların hepsi makul, montaj gibi de düşünebiliriz diye ekliyor.
Yemekten sonra ise sahnelerimizi çalışmaya ve cadıların kimliği, temsiliyeti, söyledikleri sözlerin ne anlama geldiği hakkında konuşuyoruz. Böylece günü kapatıyoruz. Yarın görüşürüz!
Günün Alıntısı: Shakespeare tiyatrosu, kendileri zaten fanteziyle dokunmuş gerçeklikleri yanılsamalarla karşı karşıya getirerek yahut baş döndürücü bir mise-en-abyme oyunu içinde hayali dünyaları birbiri içine istifleyerek sıklıkla kendi teatralliği üzerinde düşünür.
(Terry Eagleton, Trajedi, Tellekt, s.117)
11.09.24 – Prova Günlüğü
Selamlarrr!
Günü bir soruyla açalım. Tüm bu Macbeth hikayesi hangi zeminde, kimin zemininde kuruluyor? Cadılarımız, daha doğrusu felekten hemşirelerimiz, Macbeth’in dünyasına mı konuk oluyor dersiniz? Tam tersi, buradaki her şey cadıların dünyasına ait, Macbeth’i daha görünür kılmak, görünür kılarak bundan arınmak, tanıtarak bizleri fikir sahibi kılmak amacıyla düzlemlerine çıkarıyorlar Macbeth’i. Cadılar Shakespeare, cadılar yönetmen. Biz de onların sayesinde haberdar oluyoruz zorbadan. Neyse, düşmeyelim daha fazlasını bilmenin peşine, 25 Eylül ve sonrasında hep birlikte göreceğiz nasılsa.
Bugün teknik ile aldık provamızı. İşin içine ışıklar girdi, efektler girdi, kostümler girdi. Oyuna tam iki hafta kala, heyecanımızın doruklara çıktığı anlardayız artık. Yarın neler olacak bakalım, bugünü de böylece uğurlayalım.
Günün Alıntısı: Belki de yanılsamanın en saf hali iktidardır. Despot, dünyası kendisinin en ufak kaprisine göre dahi eğilip bükülebilen bir büyücüdür.
(Terry Eagleton, Trajedi, Tellekt, s.118)
12.09.24 – Prova Günlüğü
Merhabalar!
Laf dinlemeyiz, söz anlamayız, Macbeth’e ölümcül oyunlar oynayan işgüzarlarız! Cadıların bu kuvvetli sözleriyle başlatalım günümüzü. Macbeth iyi bir yönetici değil, peki rahmetli Duncan nasıldı? Duncan iyi bir insan, verici bir insan diyoruz. Ancak iyi bir yönetici değil. Kötü yöneticiliğin yumuşak ucu o, Macbeth ise sert ucu. İkisi de dengede değil. Bugün yine bir akış günündeyiz. Oyunun çevirmeni Emine ve oyun müziklerini yapan Mustafa da konuğumuz provada. Işıkların, efektlerin yerlerini bulduğumuz, giriş çıkışlara baktığımız bir prova oluyor. Haliyle biraz uzun çalışıyoruz, akşam yorgunluğunu da simit peynir ve çayla atıyoruz. “Ne ara hafta bitiyor yarın Cuma” sesleri eşliğinde provamızı sonlandırıyoruz.
Günün Alıntısı: Shakespeare, Puttenham ya da Sidney’in bayağı öğreticiliğinden çok uzaktır. Ona göre bir prens, her zaman, küçük balığın büyük balığı yuttuğu dünyada yaşayan Machiavelli’nin Prenslidir. Shakespeare, bir kralla bir soytarı arasmda aynm yapmadığı gibi, iyi bir kralla bir zorba arasında da ayrım yapmaz. İkisi de ölümlüdür.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut, S.260)
13.09.24 – Prova Günlüğü
Selamlarr!
Bugün ayın 13’ü ve Cuma. Bu denk geliş tam Macbethlik geliyor bana. Sabah erkenden başladık çalışmaya. Leydi Macbeth ve Macbeth sahnelerine bakıyoruz. Leydi’nin Macbeth’e planlarını anlattığı anlarda bir tuhaf cinsellik de var sanki. Macbeth ikna oldu olmasına ama cinayet sonrasında karısı olmasaydı nasıl sakinleşirdi acaba? Leydi üstün bir çaba sarf ediyor Macbeth’i dizginlemek için, özellikle seçiyor kelimelerini. Örneğin kıymetli beyim diyor, yüce kudretiniz diyor, bazen de dümdüz erkek olun biraz canım diyor. Bunları diyor ki Macbeth de kendine güvensin, sebatını takınsın. Böyle yapıyor yapmasına ama kendisi de bilse keşke, dayanamayacak bu azaba.
Öğle yemeğinin ardından haftanın çıktısını görmek üzere bir akış alıyoruz, sonrasında beşinci hafta fotoğrafımızı çekilip haftayı bitiriyoruz. Macbeth’in de dediği gibi “(…)günler böyle peşi sıra emekliyor işte küçük adımlarla (…)”, prömiyere ne kaldı şunun şurasında!
Günün Alıntısı: Macbeth suçluluk duymaz, protesto edeceği bir şey yoktur. Ölmeden önce tek yapabileceği kendisiyle birlikte, olabildiğince çok canlıyı hiçliğe sürüklemektir. Bu, dünyanm saçmalığının sonucudur. Macbeth dünyayı havaya uçuramaz, ama sonuna kadar cinayet işlemeyi sürdürebilir.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut, s.82)
16.09.24 – Prova Günlüğü
Son prova haftamızdan sevgiler!
Bugün cadılarımızla çalışarak başladık güne. Sonrasında ise akış alıyoruz. Artık her gün akış aldığımız haftaya gelmiş bulunmaktayız, çok heyecan verici.
Cadılardan beklediğimiz şey oyunsuluk, diyor ka. Ardından ironiden bahsediyor. İroni, bir tür büyük kötülükle karşılaşabilme gücü. Bizim cadılarımızın lafları ise kötülüğü yenmiş olmanın kuvvetiyle çıkıyor. Onlar bu haldeyken Macbeth kafasındaki akreplere saplanmış durumda. Öyle ki, vaktiyle iş ortağı olan Leydisiyle ortaklığını da bitiriyor bir noktada. Anlayacağınız işler çoktan sarpa sarmış durumda.
Akış sonrası notlarımızı konuşarak bitirdik bugünü. Ben de bugünün notunu ka’nın prova sürecinde sıklıkla tekrar ettiği Marx’ın şu cümlesi ile bitirmek istiyorum: “Tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekerrür eder.”
Günün alıntısı: Shakespeare’in trajedileri, diye devam eder Moretti, eylem ile anlam arasında yarılmıştır, böylece “trajik yapısında olaylar ekseninin (olay örgüsünün) kendine göre bir mantığı (örneğin irade, iktidar, tutku), değerler ekseninin […] başka bir mantığı vardır ve bunların biri öbürüne baskın çıkmaz ya da öbürünü geçersiz kılmaz.”
(Terry Eagleton, Trajedi, Tellekt, S.68)
17.09.24 – Prova Günlüğü
Günaydın!
Bugün hasta olduğumdan provaya katılamadığım için stajyerlerimizin notlarını inceleyerek yazacağım notu. Bu salgın havasında herkes kendine dikkat etsin diyerek geçiyorum bugün neler olduğunu anlatmaya. Güne yine cadıların dans çalışmasıyla başlanmış. Ardından akışa hazırlanılmış. İki akışın sonrasında ise ilk cinayetin Macbeth üzerindeki etkisinden, içinde bulunduğumuz paranoyalar evreninden bahsedilmiş. Kimsenin güvende olmadığı, kimsenin kimseye arkasını dönemediği bir evren burası denilmiş. İlk cinayetinde panik olan, korkan, sayıklayan Macbeth’in oyunun sonunda içi beton dolu birine dönüşmesine değinilmiş. Buna ek olarak metinde ufak değişiklikler yapılmış vee günün sonuna gelinmiş.
Yarın görüşürüz!
Günün Alıntısı: Macbeth kralı öldürmüştür, çünkü kralı öldürmekten korkan bir Macbeth’i kabul edememiştir. Şimdi, öldüren Macbeth kendini kabul edememektedir. (…) Macbeth için tutumların önemi yoktur. İnsan soyluluğuna artık inanmaz. Macbeth insan deneyiminin sınırlarına ulaşmıştır. Tüm geride bırak tığı aşağılamadır. İnsan kavramı parçalanmıştır, hiçbir şey kalmamıştır. Macbeth’in sonu, Troilus ve Cressida nm ya da Kral Learin sonları gibi katarsis üretmez; intihar, ya bir protesto ya da bir suçun kabulüdür.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut, s.77 ve s.82)
18.09.24 – Prova Günlüğü
Selamlar!
Bugün de yine stajyerlerimizin notları ile devam ediyoruz provaya. Gelin birlikte öğrenelim neler olmuş. 11.00’de toplanılıp ka’nın notları üzerine konuşulmuş. Ardından ezber alınıp akışa geçilmiş. Shakespeare’in hepimiz için tanıdık bir metin yazdığından bahsedilmiş, oyundaki tüm duygular bizim için tanıdık denmiş. Son olarak notlarda gözüme takılan bir cümleyi aktarıyorum buraya: Bugünün Türkiye’sinin cadılara ihtiyacı var!
Yarın repo, Cuma ve Cumartesi ise kaldığımız yerden devam edilecek çalışmaya.
Hoşçakalın!
Günün Alıntısı: Kuşkusuz, Caliban ve Cadı’dan çıkartabileceğimiz politik ders, bir sosyoekonomik sistem olarak kapitalizmin ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe zorunlu olarak taraftar olduğudur. Çünkü kapitalizm, toplumsal ilişkilerindeki yerleşik çelişkileri -özgürlük vaadine karşı yaygın bir baskı rejimi gerçeği, refah vaadine karşı yaygın bir aşırı yoksulluk gerçeği, sömürdüklerinin -yani kadınların, kolonyal öznelerin, Afrikalı kölelerin torunlarının, küreselleşmeyle yerlerinden edilen göçmenlerin “doğa’sını karalayarak aklamak ve gizemlileştirmek zorundadır.
(Silvia Federici, Caliban ve Cadı, Otonom Yayıncılık, s.31-32)
20.09.24 – Prova Günlüğü
Merhaba!
Bugün sonunda iyileştim ve katılabildim provaya. Yine bir akış günündeyiz. Öğlen buluşuyoruz, çayımızı kahvemizi içip salona geçiyoruz. Cadılarımız ısınıyor. Akışa hazırlanıyoruz. Bugün kuklalarımız geldi, kuklalarımızın sözlerini Macbeth’e duyurmak için heyecanlanıyoruz. Bir şeyler atıştırarak akışa enerji topluyoruz ve oyuna başlıyoruz. Oyunun sonunda notlarımızın üzerine konuşup günü sonlandırıyoruz. Bizim için hafta henüz bitmiş değil, yarın Orçun ile fotoğraf çekimi için buluşacağız.
Yarın görüşmek üzere!
Macbeth: Köken olarak Mac Bethad veya modern İskoçça MacBheatha ismi “yaşamın oğlu” anlamına gelir.
Günün Alıntısı: Sfenks’in bilmecesinde, insanlar iki ayaklan üzerinde dururlar ama yalnızca emekleme ve aksama arası kısa dönemde. Bir derece kendimize efendiliğin sefasını süreriz ama yalnızca daha derinden bir bağımlı lık bağlamı içerisinde. İşte trajik çatışmanın büyük bir kısmının kaynağı bu çifte belirlenimdir: Kendi eylemlerinin kaynağı olarak benlik ile onun içinden ve vasıtasıyla konuşan kehanetvari Öteki arasındaki gerilim. “Trajedide,” diye öne sürer Joshua Billings, “tanrıların sözleri her zaman bilmecedir, kahramanların bilgisi de hiçbir zaman cehaletten ari değildir.”
(Terry Eagleton, Trajedi, Tellekt, s.61)
21.09.24 – Prova Günlüğü
Selamlar!
Bugün fotoğraf çekimimiz var. Biz erkenden buluştuk; efektlerin, ışığın üstünden geçtik. Ardından cadılarımız sahneye geldi. Dilan ve Damla ile çalışmalarını gerçekleştirdiler. Sonrasında ise kulislere geçildi, hazırlanıldı ve akışa başlandı. Akışın sonunda birkaç poz daha çekildi, cadılarımız tam bir ateş böceği dendi. E hal böyle olunca koyduk şarkıyı, tüm ekip başladık dansa. Kovaladıkça kaçan ateş böceğim misin dedik, salonun duvarlarına yansıyan gölgelerimiziden dansımızı seyrettik. Neşemiz daim olsun diyelim.
Bugün de böylece bitti, günler günlere eklendi, haftalar haftalara. Oyun haftası geldi çattı. Prömiyere soooon 4!
Pazartesi görüşürüz!
Günün Alıntısı: Didi-Huberman’ın deyimiyle, Dante’nin dünyası modern zamanlarda altüst olmuş ve “ateşböcekleri” artık varlıklarını hedef alan tehdit ve hükümlerden kaçan, içinde yaşadıkları siyasi karanlığa karşı küçük ışıklarını ve parıltılarını yayarak etrafa sinyaller gönderen direniş ağlarına dönüşmüştür.
(Georges Didi-Huberman, Ateşböceklerinin Var Kalma Mücadelesi, Norgunk Yayıncılık, s.9-10)
23.09.24 – Prova Günlüğü
Selamlar!
Bugün artık iyice oyun düzenindeyiz. Öğleden sonra toplanıyoruz, ısınıyoruz. Cadıların bazı sahnelerine tekrar bakıyoruz. Ardından dans ve şarkı tekrarları derken italyan provamıza geçiyoruz. Hızlıca bir ezber akıttıktan sonra sıcacık çorbalarla kendimizi oyuna hazırlıyoruz. Akışımızın ardından notlarımızı tutuyoruz, çıkıyoruz tiyatronun önüne. Akışla ilgili konuşuyoruz, hepimizde tatlı bir yorgunluk ve büyük bir heyecan var. Yarın genel prova, gidip dinlenelim diyoruz. Günü de böylece bitiriyoruz.
Soooon 2!
Günün Alıntısı: Benjamin’in, Georg Lukâcs’ın Tarih ve SınıfBilinci adlı çalışmasının verdiği esinle siyasi koşullara tercüme ettiği bu projede, daimi olarak egemen güç lere kurban edilen günah keçisi konumundaki proletarya, o sefil ses sizliğini sürdürmeye son verecek ve sonunda kurban konumunun bilincine varacaktır. Böylelikle, yeni bir toplumun şartlarım biçim lendirecek ve kendini mitin, yani yeniden-adlandırılmasıyla ideoloji nin esaretinden kurtaracaktır.
(Trajedi, Terry Eagleton, Tellekt, s.81)
24.09.24 – Prova Günlüğü
Bugün 17.00’de buluştuk. Dünkü akış hakkında konuştuk, biraz da oyunun geneli hakkında. Giysi, giyinmek gibi şeyler Shakespeare’in dünyasında önemli dedik. Biraz bedenimizi açtık, sesimizi ısıttık. Bugün hem seyircilerimiz olacak hem de bir çekimimiz. Tempolu bir hazırlık sürecinin ardından her şeyi hallettik, tüm ekip koca bir halka olup birbirimize iyi oyunlar diledik. Böyle anlar çok duygusal oluyor.. Neyse efendim, işte seyircilerimiz gelmeye başladı. Akışımızı aldık, bir prömiyer provası yapıp heyecanımızı biraz attık böylece. Gelen herkese teşekkürler. Yarın büyük gün!
Günün Alıntısı: İlk sahnelerinden beri Macbeth kendini hiçlikle tanımlar, kendine göre o, var olan değil, var olmayan kişidir, Hiçlikteymişçesine dünyaya dalar. Yalnızca potansiyel olarak vardır. Macbeth kendini seçer, ama her seçim sahnesinden sonra, kendini daha korkunç ve daha yabancı görür.
(Jan Kott, Çağdaşımız Shakespeare, Mitos Boyut, s.79)
25.09.24 – Prova Günlüğü
Merhabalar!
İşte o gün geldi çattı. Bugün prömiyerimiz var! Aslında 17.00’de buluşacaktık ancak herkes erkenden tiyatroya geliyor heyecandan. Biraz sohbet edip sahneye geçiyoruz ve genel prova hakkında konuşuyoruz. Ardından ka hepimize prömiyer hediyelerini veriyor. Oyuncularımız ısınmalarını yapıyorlar. Dışarıda çok güzel bir kalabalık var. Fuayede seyircilerin toplanmasının ardından David’in Macbeth için yaptığı besteyi dinliyoruz. Veee oyuna geçiyoruz!
Bir prova sürecinin daha böylece sonuna geldik. Shakespeare ile, onun dünyasıyla hemhal olduğumuz bu altı haftalık serüven her birimiz için tarifsiz bir kıymette. Tüm ekibe sonsuz teşekkürler. Başka oyunlarda görüşmek dileğiyle!
BASINDA ÇIKANLAR
- Moda Sahnesi’nden Macbeth: İktidar hırsı ve erkekliğin yarattığı yıkım sahnede – Edanur Tanış – 26 Eylül 2024
- ‘Macbecth’: Kork Macbeth, kork! – Bahar Çuhadar – 27 Eylül 2024
- MACBETH, CADILAR VE ATEŞBÖCEKLERİ – Kübra Yeter – 3 Ekim 2024
- ‘Laf dinlemeyiz, söz anlamayız, Macbeth’e ölümcül oyunlar oynayan işgüzarlarız’ – Suha Çalkıvik – 1 Ekim 2024
- Ayrıksı ve etkileyici bir Shakespeare uyarlaması – Cadıların ´Macbeth´i – Erdoğan Mitrani – 2 Ekim 2024