Kozmik Korku ya da Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün
Yazan: Christian Lollike
Çeviren: Leyla Tamer
Yöneten: Kemal Aydoğan
Sahne Tasarımı: Bengi Günay
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Afiş Tasarımı: İlknur Alparslan
Oyun Fotoğrafı: Orçun Kaya
Oyuncular: Efsane Odağ Yıldız, Hakan Can Kargidanoğlu, Efe Taşdelen
Asistanlar: Mesut Karakulak, Sevda Yeliz Nar, Eren Evren
Stajyer: Doğa Altun, Asrın Şendil, Burak Nehir Çakıcıoğlu
Prova Notları
03.02.2025
*SENİ KURTARACAĞIZ, PLANET EARTH!*
Tiyatronun gerçekleşmesi üzerine herkesin içindeki yüksek istek ve enerji ile önce tanışıyor ve ardından masa başında okuma provasıyla stüdyoda süreci başlatıyoruz!
Amacımız dünyayı kurtarmak,
fakat,
“Hayatla çok dalga geçiyoruz ve hiç ciddi olamıyoruz”
Dünyamız gün geçtikçe artan mühim toplumsal olaylar ve krizlerle bir tam turunu tamamlarken bizler bir şeyler yapmak istiyoruz. Peki nasıl başlayacağız? İlk olarak bir sorun seçelim. Hangisi olsun? Tükenen doğal kaynaklar mı? Yok edilmek üzere olan ozon tabakası mı? Eriyen buzullar mı? Sera-cehennemi mi? Hızla artan dünya nüf… durun bir saniye sonu gelmeyen felaketleri sıralarken biraz korkmuş olabilirsiniz. Ama şimdi bunların üzerine elimizi taşın altına koymazsak o halde “ne zaman koymalıydık!?” Evet maalesef koyacağız diyemiyorum. Çünkü çoktan geç kaldık. Gezegenin hali çok korkutucu… Artık adeta bir canavara dönüşmüş bu sorunlara kapıyı hep bir açıyoruz bir kapatıyoruz böylece.
Özellikle de kapımızdaki en korkunç canavar olan iklim krizleri ile dolu gezegenimizde, dünya ile bağlantılı tüm tehlikeler ya sonradan göz önüne alınır ya da çoğu durumda tamamen görmezden gelinir oldu. Bu işleyişe mantıklı bir yoldan karşı çıkarak bir kahraman olmak istediğimiz de ise ve ardından riskler söz konusu olunca karanlıkta el yordamıyla adım atıp risklerin öngörülemez çıkışları karşısında büyük şoklar yaşayıp dehşete düşmemek için yani paranoyaya kapılmak istemediğimiz için bir anlığına “dalga geçilecek durumda olan bir dünya için niye bu kadar ciddi olalım?” Düşüncesine sahip olmak da bizi yine kaçış rampasına götürecek sanacağız ama maalesef belki de bu rampayı da mı kaçırdık… Kapımızda gerçek bir canavar beklerken vaktinde uyanabilecek miyiz? Ya da ne zaman uyanmalıydık…
Olamaz, kozmik korkuya kapıldık!
04.02.2025
“DÜNYA, SEN NELER YAŞADIN?”
Hareket vakti. Hakan’ın liderliğinde, toplamda 9 hafta sürecek olan oyun süreci için vücutlarımıza bir saati aşkın süren nefes ve bedenin aynı anda çalıştığı temellerinin (ilerleyen günlerde ayrıntı vereceğim) sağlam tekniklerin temrinleriyle dolu olduğu bir ısınmayla ikinci günümüze başlıyoruz.
Bugün oyunculardan 1970’den başlayarak 10’ar yıllık dilimler halinde dünyadaki önemli toplumsal olaylardan, ekonomik olaylardan ve kültürel sanat ile ilgili olaylardan derledikler araştırmaları konuştuk. Oyunun aklını anlamak istiyorsak metnin yazıldığı yıla kadar yani 2008’e kadar ne yaşanmış bilmemiz gerekli! O kadar fazla inanılmaz olaylar olmuş ki duymalısınız! Devrimler, kadın hakları hareketleri, petrol krizleri, salgın hastalıklar, Amerikan borsasının dünyayı etkilemesi gibi kültürünün etkilediği sonuçlar, barışçıl eylemlerin hüsran sonuçları, hükümet skandalları, yıkılan duvarlar, savaşlar ve daha gittikçe birbirini doğuran birçok olay. Bunları tartışırken kronolojik ilerledik ama oyun bundan uzak! Düz çizgisel yaklaşımdan kaçan bir oyun…
Pekala, oyundaki kişilerimiz nasıl yaşadı veya yaşıyorlar? Onların aklı nasıl? Bu varlıkların dünyayla ilişkisi nasıl? Gerçekler mi? Öyleyse hangi anlamda gerçek olabilirler? Yoksa birbirlerine karşı samimiyet zehirlenmesi yaşayan, postmodern dünyanın aygıtı olmuş 3 tipten ibaret gibi duran bir hayat talep etmeyen yalnız söylem içinde olan her seferinde postmodernizme varan karakterleri ile dolu bir akıldalar mı? Biz de sizin gibi öğrenmek için can atıyoruz! Yarın görüşmek üzere.
05.02.2025
‘KIYAMET, ÖRTÜNÜN KALDIRILMASI DEMEK’
Selam kozmoslu dost! Bugün Chevkov’un temrinleriyle tanışıyoruz ,fiil ve niteliklerden konuştuğumuz ardından bu teknikle ilk ısınmamızı yaptığımız ama henüz avcıyken mühayyil avı yakalayamadığımız ısınmayla provaya başlıyoruz ve ardından stüdyoya geçiyoruz.
örtüyü kaldırsak mı?
Hep beraber geleceği yarattık, ama nasıl bir gelecek yarattığımızı düşünmeye zahmet etmedik. Ve işte şimdi onunla karşı karşıyayız! Postmodern zihinleriniz böyle demiyor mu? Öyleyse zahmet ediyor gibi duruyor olabilir. Kıyametin imgesel tablosuyla karşılaştığımız an orada biraz kalabilir ve hemen geçemeyebiliriz. İyimser olmayan bir umut besleyelim o halde. Ve bunları sabah akşam aklımıza getirelim. Dünya’da farkına varan ilk ve tek kişi gibi söyleyelim bunları çevremize. Akla ihtiyacımız olacağından, eğitmek isteyelim kendimizi! Uyandığımızı düşündüğümüzden coşkulanalım! Bir trende seyahat eden yolcular gibi bir vagondan diğer vagona geçmeye çalışıp anlatalım bunları. Kapısında ‘dünya tarihini oluşturan devrim’ yazısı olan lokomotife vardığımız anda imdat frenine asılan kişiler olalım. Ya da formu hakikatle olumsuzlaştıralım örtüyü kaldıralım ve kıyametle karşılaşalım…
06.02.2025
“FLORENCE-NİGHTİNGALE”
07.02.2025
“ OL RU “
DOĞ “doğrusal olmayan” YAN
“ SAL MA “
Prova takvimimizin aksine, hayatta bazen belli bir örüntüde olmadan gerçekleşen olaylar, mekanlar ve anlatılarla karşılaşabiliriz. Mesela diyelim ki bir evin bahçesinde olan partiye davet edildik. Havuzun kenarından diğere kenara yürüyene kadar. Bir konuşma duyuyoruz, önünü sonunu duymuyoruz. Sonra başka bir konuşma duyuyoruz. Bir yandan garson şampanya kadehi uzatıyor ve ona ‘hayır, teşekkürler. Ben şampanya içmem.’ Diyerek devam ediyorsunuz. Sonra, şu kişiler az önce duyduğunuz konuşmanın devamını mı konuşuyorlar diyorsunuz? Sonra başka başka, başka, başka, başka ve başka konuşmaların içine dahil olup çıkıyor ve tekrar dahil oluyorsunuz ama aynı yerde değiller ve sizde değilsiniz, kimdi bu kişiler, baştaki muhabbet mi? Yok, hayır. Havuzun diğer tarafına sonunda geldik ama kimle konuştum? Ne konuştular? Onlar ne sormuştu? Bunlar şu konudan bahseden kişiler mi..!?
Non-linear bir atmosferin tam olarak içindeyiz şu an ve doğru çözümleme isteği ile pratik yapmamız gerekiyor.
Eminim, Brad Pitt, olsaydık bu durumun üstesinden rahatça gelirdik. Bu yüzden tıpkı dünyayı kurtarabilecek güce sahip olduğunu düşündüğümüz Brad’e, böyle bir durumda da ihtiyacımız olabilir.
Kozmoslular, doğrusal ilerlemeyen durumları çözmekte ve hatta izlemekte hepimize başarılar!
10.02.2025
“SORUMSUZLUK=TUTSAKLIK”
Prova haftalarından biri gitti, ikincisi başladı ve yedisi kaldı! Büyük Salon’da 12.00’da Hakan’ın önderliğinde 13.00’a kadar süren ısınmayla bedenler aktif hale geliyor. Tenis topları, sopalar atılıyor. Bir tenis topunu partnerinle sırtında tutarak ya da vücudunuzun herhangi bir yerindeyken ortak hareket etmeye çalışın! Hep hazır ve aktif olmakla ilgilendiğimiz ısınmayı tamamlayarak bitiriyoruz.
13.30’da Stüdyo’ya geçiyoruz.
Oyun hakkında öğrendiklerimiz artıkça çabamız ve yüreğimizin atışı artıyor. Ayrıca kahkahalarımız da tıpkı dışarıdaki hava gibi soğuk espriler sayesinde artıyor ve daha da artacak gibi gözüküyor..!
Efe: Geçen gün provadan erken çıkayım dedim ama yapamadım neden?
K.A: Neden?
Efe: Çünkü sevdaya yakalandım… (Asistan Sevda’ya)
(BUZ) (BUZ) (BUZ)
Biz güldük eğlendik ama karakterlerimiz nasıllar acaba? Sağlığı ve sıhhatleri yerindedir umarım. hal hatır sorduk ama daha ne kadar tanıyoruz ki? kim bu kişiler? Nasıl bir hayattan geçerek bu ana gelmişler? Nerede yaşıyorlar? Kaç yaşındalar? Ne yer ne içer veya ne yemez? Vejetaryen olan var mı? En sevdikleri filmi, ne olmak istediklerini, hangi işi yapacaklarını, hangi renkteki arabayı istediklerini, ne hissettiklerini ve en önemlisi ne yapacaklarını biliyorlar mı?
Bu soruların üç karakter için de farklı cevapları olması mümkün. Peki açıkta bilinen ne var?
K.A: Karakterlerin, hepsi farklı hayatlar yaşamasına rağmen, aynı kademelerdeler. Üç karakter de aynı ama bir çoğul prototipler gibi adeta tek bir varlık, vücutlar. Birbirleriyle kavga etmeyen aksine sürekli besleyen, sorunların farkında olup ama yalnız sonuçlarını konuşan, formasyon bilmeyen, problemin kendisini konuşamayan ve olandan vazgeçmeyen ama olandan da kurtulmak için ne olması gerektiğini dert etmiş üç “statükocu”, parlak ve havalı çocuklar. Ayrıca. Dünyayı kurtarma işini yani bu sorumluluğu da Brad Pitt’e yıkan. Nitekim bu sayede kendilerinin bir sorumluluk almadan, sıyrılmaya ve yırtmak üzere hazır bekleyen çocuklar.
ama,
Ne demiş J.P Sartre. “Sorumluluk özgürlük demek” özgürlük içinde olan insanın eylemlerinden, seçimlerinden, hiçbir şekilde suçluluk, pişmanlık, vicdan azabı duymaması gerekir. Özgürlüğe mahkûm olmak bir nevi sorumluluğa da mahkûm olmak demektir.
Maalesef şunu görüyoruz ki kozmosdaşım, sorumsuzluk içinde olan tutsak karakterlerimiz ile Sartre, pek iyi anlaşamazlarmış…
Saat 18.00! Provayı, yemek masasına geçerek bitiriyoruz.
11.02.2025
“HABİTUS – FORM – SİNİK TAVIR”
Bugün ekipçe beden ısınması yapmadan konuya hızlı bir giriş yapmak üzere stüdyoda buluşuyoruz. Şimdilik sahip olduğumuz ve her hafta artabilecek geçici dekorlarımız olan kanepe ve koltuğu yerdeki halıyla birlikte oturma odası halinde yerleştiriyor ve seyirciyle iletişime geçmeye istekli oyunumuzda kullanacağımız mikrofonu da alana kuruyoruz.
Her şey hazır başlamak için K.A’yı beklerken bir anda kapı açılıyor ve K.A, Onur Ünsal ve Kuko ile içeri baskın yapıyorlar
K.A: Onuuuur, bugün sen yönetiyorsun(!)
Kısa ziyaretleri için teşekkür ederiz. Özellikle de Kuko’ya, bize iyi provalar dilercesine, sırayla herkese kendini sevdirmeyi unutmadı!
14.00’da bizim habitatımız olan alanda provaya başlıyoruz. Bu arada siz hangi habitat insanısınız? Siz bu soruyu düşünürken. K.A’nın, oyun karakterlerinin aslında aynı habitatın yanı sıra aynı “Habitus’tan” geldiklerini söylüyor. Algılama, hissetme, düşünme ve davranma şemalarından, günlük hayattan siyaset alanına, kültürel beğenilerden konuşma tarzına kadar bütün toplumsal dinamikleri ortak. Sonuçta ortamlarımız, bize etki eder ve bizden bir şey yapar. Habitusun içinde de habituslar vardır. Düşünme yapısını, kavrama biçimini, dile getirişi belirler.
Habitus’un içinde olanların da ayrıştığı yol da formlar. Her ideoloji aynı türden varlıklar üretmez ve formlar da oluşan türlerden yararlanarak insan üretir. Mesela karakterlerimizin formuna ait bir özellik “Sinik tavırları” habitus’larının dile getiriş biçimlerini belirlemesi sonucu oluşan tavırları. Problemi tespit etseler de problemin harekete geçiriciliğini kullanmayan, her şeyi konuşabilen ama konuştuğu her şeyin içindeki kuvveti azaltan ya da silikleştiren. Sadece bir formun içinde var olabilen, o form dışında bocalayan. Oyun olduğunda sadece ilişkileri var olan onun dışında ilişkileri olmayan. Normalini kaybetmiş, oluşturdukları formlarıyla konuşan üç karakterle karşı karşıyayız.
“-Faayk you!
“-Are you talkin’ to me?”
Sizin çevrenizde bu özelliklere sahip birileri var mı? hani olur ya, bildiği konulardaki konuşma hali ile aynı şekilde yeterli donanıma sahip olmadığı konularda konuşmak için konuşan bildiğine kendisinin de inandığı çok ciddi suratlarıyla size bakıp uzun uzadıya tekrarlayarak ve boş, sonuçsuz cümlelerle bir yere bağlama ümidiyle bir arabanın buzda yaz lastikleriyle patinaj atar gibi
Havalar soğuk yaz insanıysanız form lastiklerinizi takmayı ihmal etmeyin, habitusunuzda sağlıcakla yaşayın. Yarın görüşmek üzere!
12.02.2025
“Politik fikir, politik fikir değil”
“Eylem, eylem değil”
“Aşk, aşk değil”
Oyuncular “Kokyu” çalışması yaparak ısınıyorlar. Ardından bugün için dekorumuzu 90 derece döndürüyoruz ve başlıyoruz!
-Dünya yok oluyor! Doğal kaynaklar tükeniyor!!!
-Öp beni…
-Ölüyoruz ve bu zenginlerin, bizim suçumuz!!!
-Yaa öp beni!
Kadın, erkeğin agresif tavrına yükseliyor ve erkekse onun bundan hoşlandığını bildiği için daha “egzajere” ederek davranıyor. Kadın öyle bir “öp beni” diyor ki. Erkeğin her defasında ortalığı yıkası geliyor.
PLANET EARTH, HERE I COME ulaan!
Kadın duygusal, erkeğin alaycı tavrına tav oluyor. Bu duyguları nerden öğrendiler? Bunların hepsi öğrenilmiş duygular hepsi her defasında öğreniliyor ve poza dönüşüyor. Kadına yüklenmiş rol. Normali bozulmuş bir kadınlık ve erkeklik inşa ediyor yazar. Politik konuşma erkeğe, “öp beni” kadına verilmiştir. Erkek, aşağılayan tondan konuşur, kadın ise bunu güç olarak görür. Kadın niye bu arabeske gönül indiriyor? Kız niye olumsuza çok prim veriyor? Manitacılık, manitacılık değil.
Negatifi anlatmak için de öpüşmeyi koyuyor. Oyundaki hiçbir cümleyi onaylayamayız çünkü negatif dünya bu, böyle bir dünya istemiyoruz. Politik fikrimiz bu oyunda yok, tersinden var. Negatifi var. Politik fikir, politik fikir değil.
(Orman oluşur, orman sesleri)
Ormanda neler var? Ormanda hangi sesler var? Rüzgar nasıl eser? Yağmur nasıl yağar? Hangi canlılar var ve nasıl ses çıkarırlar? İnkaları ve Kızılderilileri düşünelim. Bir zamanlar, ses yardımıyla piramitler inşa edebilen şu İnkaları veya Kızılderilileri. Nasıl şarkılar söylerler?
Efe, repertuarında o şarkılardan olduğunu söylüyor ve bir anda transa geçip “ımmaa heee mmmmhhhhaaaaa” sesleriyle çok ciddi bir şekilde başlıyor. Hem çok beğeniyor hem çok gülüyoruz.
Hakan: Efsane, bak nolduuuu? Efe’ye güldünüz ama çok güzel yaptı helal olsun.
Efsane: Ben gülmedim Efe’ye yaa!
K.A: Ben güldüm. Ne bu ciddiyet? Ne yapıyor ona güldüm.
Bugün 6 saat süren provamız da hem çok tekrar yaptık hem çok güldük. Ama tabii acıktık da. E hadi o zaman bize yemek vakti. Bir alt satırda görüşmek üzere!
13.02.2025
“RENK RENK VİCDAN”
Hakan’ın sabah elinde bir kutu çikolata getirmesiyle “vaay” ve “ooo” nidalarıyla keyifli bir prova gününe başlıyoruz.
“Vicdan: iyilikten huzur, kötülükten azap duymasına yol açan, davranışları hakkında âdil bir yargıya iten duygu.”
Kozmoslular! Vicdan sizce önemli bir şey mi? bizce. Vicdan önemli bir şey değildir, vicdan dinsel bir şeydir. Egemene ait bir aygıttır. Her renk vicdandan söz edebiliyorsak bu da bir kanıttır. Mesela
Evdeki teknolojik aletlerinizin çevreye çok zarar verdiğini mi düşünüyorsunuz? Eski buzdolabınız yerine A+++ Enerji dostu, yepyeni bir buzdolabıyla değiştirip kendinize bir “Yeşil vicdan” alabilirsiniz!
Afrika’da susuzluktan ölmek üzere olan ağlayan çocuğu görünce üzülüyor musunuz? kalbinin sızlamasına ve çaresizliğin içini kaplamasına dayanamayıp bir istisna yapmaya karar verip evlat edinebilir ve kendinize bir “Siyah vicdan” alabilirsiniz!
İklim” artık sizin için bir “Tanrı” haline mi geldi? Bunun ibadeti için çevreci örgütlere giderek burada günahlarının kefaretini ödeyebilir ve kendinize bir “Beyaz vicdan” alabilirsiniz!
-lezzetli çikolata vakti- Önce kadınlar sonra çocuklar -lezzetli çikolata vakti- Sonra tekrar çocuklar! -lezzetli çikolata vakti-
14.02.2025
“PARANOYAK ŞİZOFREN”
Hizmetçiler oyununun halısı üstünde bol kondisyonlu bir ısınma yapıyoruz. Sürünüyoruz, koşuyoruz, zıplıyoruz!
Büyük salondayız, yeterince ısındıktan sonra ara verip aynı yerde devam ediyoruz!
Karakterlerimiz bir apartman dairesinde olabilirler. Dairede ünlü “Brad Pitt” olabilirler! Hatta bir yapımcı, senarist, emlakçı, haber spikeri, organizatör, asistan, tavşan, melek, siyasi parti başkanı ve daha birçok şey olabilirler! Bunların hepsini bir apartman dairesinde hayal edebilir, oynayabilir ve gerçekleştirebilirler! Tabii bu oyuna fazla kaptırmamak da fayda var. Yoksa…
-Aynaya baktığında ne görüyorsun?
-Brad’i görüyorum…
-Bu rolü birazcık abarttığını hissetmiyor musun?
“Grandiyöz yetenek hezeyanı” Kişinin özel birtakım güçleri veya yeteneklerinin olduğuna inanması
“Grandiyöz kimlik hezeyanı” Kişinin kendini çok ünlü biri sanması.
…Yoksa, dış dünyanın gerçekliğinden uzaklaşarak hayalle gerçeği ayırt edememeye, var olmayan uyaranları algılayamamaya, gerçeklikle uyumlu olmayan düşüncelere katı bir şekilde inanmaya, içlerine kapanmaya, duygusal olarak donuklaşmaya, anlamsız görünen davranışlarda bulunmaya başlayabilir ve
kendisinin kurduğu dünya da, aşırı güven içerisinde olduğu, çok güçlü, yetenekli ve bilgili olduğu gibi kendisini birçok yönden üstün sanarak yaşamaya devam edebilir…
Bugün Haftanın son prova günüydü. Bunun anlamı “Moda Sahnesi Tv” ile de bir randevu demek! Orada da, burada da ve oyunda da görüşmek üzere sevgili kozmoslular!
17.02.2024
“KÜÇÜK KAHRAMANLAR”
Gü-nay-dın! Üçüncü haftamıza başladık!
Hem de sabah Efsane’nin kendi elleriyle yaptığı Glütensiz Kişleri afiyetle yiyerek!
Zaman geçiyor, biz de sahnelere geçiyoruz. Dünyayı kurtarmak için stüdyoda toplanmalıyız!
Filmlerin, özellikle “Hollywood filmlerinin” bizde oluşturduğu etkiyi ve televizyonda
maruz kaldığımız izletilerin sonuçlarını konuşuyoruz.
Sinema bizi ele geçirir ve biz buna müdahale edemeyiz. Film bize görüntüyü seçer ve görme biçimimizi belirleyerek manipüle eder. Bu yüzden A,B,C oyun karakterlerimiz de manipüle olmuş durumdalar özellikle Hollywood sineması tarafından! Düşüncelerinin kaynağını Hollywood üretiyor. Sanki filmin içindeler ama filmin aklına dahil olmuyorlar. Film aklının içindeler ama filmle birlikte değiller!
Dünya’yı –tıpkı Superman’in hep yaptığı gibi– son dakikada kurtarabileceklerine inanmak hoşlarına gidiyor. Bizim dostlarımız ise çok küçük…
Küçük kahramanlar, küçük girişimciler demek.
“-Ben Brad Pitt’im ve girişimci bir adamım!”
Kahramanlar konusunda;
Efe, uzun süre kendisini Spider-man’deki Peter Parker’dan etkilenip o gibi davranmış! (Etrafa ağ atmaya çalışır)
Hakan ise dünyayı kurtarırken bile daima havalı gözüken 007 James Bond!
Hakan: Kargidanoğlu… Hakan Kargidanoğlu. (Bond… James Bond.)
Her kahraman filminin ise bir düşmanı ihtiyacı vardır
“-Bu filmin bir antagonisti yok. Bir düşman. Bir kötü adam. Hava durumu kötü adam olamaz.”
Ama olay sadece hava durumu değil… Aslında yakından bile alakası yok. Olay, Olmayan toplum! Kapitalist dünya! Bireysizlik! Eylemsizlik! İdeolojinin belirlediği 25. Kareler! Vampir Sermaye! Daha farkında ve farkında olmadığımız ya da bilip bilmediğimiz ama eyleme geçip ya da geçmediğimiz, yüzlerce kendi filmlerimiz de olan antagonistle dolu “kötü adam”.
18.02.2025
“BRAD ORMANDA“
12.00’da Stüdyoda, vücutları iyice aktifleştiren ve esneten hareketlerle güzelce ısındık.
Arada bir gofretler ve muzlar yedik. Sahne tasarımını, dekoru ve oynanacağı düzlem hakkında konuştuk.
Brad ise o sıra yine prova da ama bu sefer ormanda!
Brad Birkaç gündür ormanda… Brad her geçen gün neredeyse kendine duyduğu nefretten kurtulduğuna inandı. En azından doğa ile uyum içinde yaşanan bir hayatta. Brad, Ormanda çok vakit geçirdi! Artık hayvanlarla, ağaçlarla ve yapraklarla konuşmaya başladı hatta ona cevap verdiklerini düşünmeye! Brad, angaje olmayı çok istiyor! Sorumluluk almayı ve sonuçlarına katlanmayı da ama bir şey… Bir şey…. Şey bir……… sanki…
Brad, bu hissi daha iyi nasıl tanımlayabilir mi? “H A Y I R”
Sanırım bir “Psikiyatrist” yardım etse iyi olur.
“Hani dünya sanki senin varlığını umursamıyormuş gibi mi hissettiğin?”
Brad, “Hayır” diyor. “H A Y I R “
Doğru teşhis değil bu! Dünyanın varlığını bizim hiç umursamamışız olmamızdır belki de sorun…
Brad kozmik korkuya kapıldı… çok korkuyor ve öylece yatmış dünyanın kalbini dinliyor. Dünya’nın içindeki müziği dinliyor… Duyuyor. Hiç hayal edemeyeceğimiz, hissedemeyeceğimiz ve artık tanımadığımız bir ruhun sesini…
19.02.2025
“OYUN KURUCU”
“Melankoli, Bir şey kaybetmek ama ne kaybettiğini bilmemek demek. Nesnesi belli olmayan” kayıp
Bir şeyler eksik. Bir şeyler eksik. Bir şeyler eksik. Bir şeyler eksik.
Dostlarımız, “Neden her sabah kıyamet gününe kalan zamanı giderek kısaltan bir çöküş evresini çoktan başlattığımızın mide bulandırıcı hissiyle uyanıyor?”
Bir şeyler eksik. Bir şeyler eksik. Bir şeyler eksik. Bir şeyler eksik.
Melankoliye zaman yok. Bununla yaşamaya oyun kurucularımızdan bir saniye bile izin yok. hemen sonraya geçmeliyiz!
Ve sonradayız!
PARTİYE Mİ DAVETLİYİZ!!? KATILMAYA ÇOK HAZIRIZ!
Şapkalar ve peruklar tekrar peruklar ve şapkalar! Biraz da gözlük! tipini oluştur ve doğru partiye!
Elimiz de apartman dairemizde oynayacağımız oyun için gerekli olan her şey var. O zaman Hollywood’daki keşmekeşlikten çok uzakta yaptığımız parti başlasın!
Oyun kurucu dostlarımız, hızlıca dahil olup beklemeden, role intikal ediyor. Yapabilme güçleri güçlü olan ve ironikleşmeleri ile partideki insanların kim olduğunu ve neler diyebileceklerini çok iyi biliyor olduklarından, hatta bunu yapmaya çok alışmış olan, şöyle ki; A, peruklarla geldiğinde sorgulamadan anında bu oyunu kurabiliyor olmaları dostlarımızın kişisel özellikleri olan sorgulayamamaları yönünden kaynaklanıyor olması anlamına geliyor…
Perşembe ve Cuma kar tatili olduğuna göre sizinle tekrar Pazartesi görüşeceğiz demek. O zamana kadar evinizde paralize olmuş şekilde dışarıda yağan kar eşliğinde bir Hollywood filmi izleyip vakit geçirebilirsiniz ama dikkat edin donup kalmayın. Hayır kardan değil film aklından dolayı…
25.02.2025
“ZİNDER VE CHEKHOV”
Pazartesi’yi atladık! Salıdan dördüncü haftaya başladık! İlk tur bitti diyebiliriz. Biraz erkenciyiz 10.30’da Büyük Salon’da KA, David ZİNDER’ın Chekhov’un oyunculuk tekniğinden beden ve ses imgelemleri ile dolu temrinlerinden yararlanarak ekip için yeni ısınma çalışmalarıyla başlatıyor.
Sıfır Noktası! Av-Avcı! 45’ açıda atılan bowling yerine geçen sopalar! At ve süzülsün. At ve süzülsün sonra da depar! Yürüyoruz. Yavaş… yavaş hızlanıyoruz… HIZLI! Arkana sakın bakma, çarpınca özür dilemek yok. Mekan tamamen jel ile kaplı ve bir kişinin hareketi diğerlerini etkiliyor! Oyunun adı ne? Enerji Çemberi! Al ve ver! Sağa sonra terse ve karışık, her yere! Teşekkürler. Daha çeyreğini bile biteremediğimiz temrinlerden birkaç fragmanlardı bunlar.
Ardından kısa bir ara verip 84 cm aşağıya dekorun olduğu zemine indik. Bugün ikili koltuk ve tekli koltuğu yan yana koyduk ve üç kişinin oturabildiği bir hale çevirmiş olduk.
“Musikinin” başlamasından itibaren “Garden party” kısmının son bulduğu yere kadar olan sahneleri çalıştık.
Hollywood bir hayat tarzı, ifade biçimi, bir form ve bu form sadece zihinleri değil bedenleri de ele geçirmiş durumda!!! Kendisi hariç eylemlere kapıları kapatmış. Kendimizi unutturuyor ve Brad gibi hisseden dostlarımız artık kim olduklarını düşünemiyor ve hissedemiyorlar… Sürekli o forma ait olanları bulup giyiyorlar hem vücutlarına hem zihinlerine! Bir Hollywood Jesti olmuşlar artık şaklabanlaşmışlar… Duygudan yoksunlar. Paralizeler!
Saate bakıyoruz, dördü biraz geçmiş. Hmm hoşgörülü bir saat. Kendimize de bir bakıyoruz yemek masasına geçmişiz! Yarın görüşmek üzere.
26.02.2025
“MESİH ”
Dün yaptığımız temrinleri bir adım daha ilerleyerek devam ediyoruz. Ekipçe 9 kişi sahne üstünde ısınıyoruz. Bugün enerji merkezlerimiz üzerine yoğunlaştık. “Düşünce-Duygu-Arzu” Düşünce merkezimiz tahmin edersiniz ki başımız da. Buraya yoğunlaştığımız da nasıl yürürüz? Ya da göğsümüze, duygu merkezimize? Peki, Oyuncunun asıl merkezi olan karın alt bölgesindeki arzu merkezimize yoğunlaştığımız da vücudumuza nasıl bir etkisi olur?
Isınmayı tamamladık. Dekora geçtik ve başladık sahne çalışmalarına,
Yere öylece uzanmış olan C şöyle diyor;
“Hayatlarını tamamladılar. Mesih’i gördüler. Onlar seçilmiş kişiler; dünyadan istedikleri başka bir şey kalmadı”
“Mesih” kavramı, İbranice “maschiah” sözcüğünden gelmektedir ve anlamı “yağlanmış, yağla ovulmuş olan”dır. Genel bağlamda ve kapsayıcı bir kavram olarak “selamet getiren” ve “kurtarıcı” ilahi kişi anlamında kullanılmaya başlanmıştır.
Ya İsa’nın kendisi? Yaşadığı zamanda Yahudilik içindeki Mesih beklentisine sahip yeni akımın kurucusu olarak ortaya çıkması şaşırtıcı değil. Muhtemelen bu beklentilerin hiçbiriyle kendini doğrudan özdeşleştirmedi. Eski dinsel anlatılardan anlaşılan ise, yakın çevresindeki inanların, kendisinin “yağla ovulmuş olan” olup olmadığı yönündeki sorularına genellikle çekimser yaklaştığıdır. O zamanki tarihsel bağlam düşünüldüğünde, bu isimlendirmeyle özdeşirlerse, çevresinde Zelotların(yobazların) siyasi isyanının bir parçası olarak algınabilirdi, ama elbette kendini bu ifadeden tamamen uzak da tutmadı. Bu konuda onu suçlayanlar karşısında, anlamlı bir sessizliğe büründü. Talebi ise, Tanrı’nın Krallığı’nın gelişinin doğrudan kendi ilanı ve etkisiyle bağlantılı görülmesi, böylece kendisinin “ahir zamanda selameti getiren” olması ve bu bakımdan “Mesih” olarak görülmesini içermektedir. Ama bunları salt o zamanın güncel “Mesih” tahayyüllerini üstlenerek gerçekleştirmemiştir…
Kozmik Korku karakterleri, ironik bir şekilde, Brad Pitt’i ‘Kurtarıcı’, ‘Mesih’ rolünü oynaması için çağırırlar. Bu bir tesadüf değildir; Hıristiyan inancına göre Mesih geri dönecek ve yaşayanları ve ölüleri yargılayacaktır
“Brad wants to join that religion. And he wants to join it now! Çünkü Brad bir misyon, kutsal bir misyon arıyor. Brad “
Brad kozmik dünya ve insanlığa göre bir Mesih…
Büyük salonda provayı bitiriyor ve yemeğe gidiyoruz!
27.02.2025
“DAHA İYİ GÜNLERİMİZ OLMUŞTU”
Bu sabah “efsane” başladık. Kundalini yoganın akışında devam ederken hep bir ağızdan okunan ‘humee hum brahm hum’ mantrasının frekansı tüm sahnenin titreşimini değiştirdi. Isınmadan sonra büyük salondan stüdyoya geçtik. Evet evet bugün titreşimli bir gün oldu. Titreşimin etkisi arttıkça arttı.
Yok olanları da yok eden dünyayı ele geçirmiş, doğayı ele geçirmiş, insanlığı ele geçirmiş bir kapitalizm var. Her şeyin tehlikeli olması, bizi tehlikeye sürükler. Doğa bir gün gelecek hesabını soracak elbette. Güneş hiç olmadığı kadar yakınlaşacak, kuraklık hiç olmadığı kadar ele geçirecek. Teselli bulmak, geçici çözümler aramak, yok saymak, ertelemek değil bizi bekleyen tehlikenin korkusunu yaşamamız gerekiyor.
C karakterine hayat veren arkadaş “Brad’e sor. İnanmıyorsan Prada sor.” diye espri yapmak isterken az kalsın felaketlerden önce bizim hayatımıza son veriyordu. Neyse ki çokta şey yapmadık.
“Güzel oyun güzel. Bu oyunun bir antagonisti zor valla ben diyim.”
Günün Alıntısı;
Modern hayat bizi korkunç, akla hayale gelmez felaketlerin ara ara farkına vararak bir hayat sürmeye alıştırmaktadır.
(Foti Benlisoy, Kapitalist Kıyamet, Habitus)
Oyunun yazıldığı tarihte dünyada ve Türkiye’de meydana gelen felaketlerden;
Taşağıl Mahallesi’nde ise 31 Temmuz 2008 tarihinde çıkan ve 5 gün sonra kontrol altına alınabilen orman yangınında 16 bin hektar ormanlık alan kül olmuştu. Yaklaşık 60 bin hektarlık alanın yanmasına sebep olan Manavgat’taki bu son yangın, Türkiye’deki en büyük yangın felaketi olarak kayıtlara geçti. Ev ve iş yerleri kullanılamaz hale gelmiştir, binlerce hayvan telef olmuştur. Kayıtlara geçen ise insan ölü sayısı ise 6’dır.
Nargis kasırgası, Myanmar’da 2 Mayıs 2008’de meydana gelen kasırga. Kasırga sonrası uydudan çekilen fotoğraflarda ülkenin haritasının değiştiği gözlenmiştir. Ölü sayısı 80.000 aşmıştır ve kayıplar ise 56.000 civarındadır. Kasırga Kuzey Hindistan Okyanus Havzasının son yıllardaki en öldürücü kasırgasıdır. 1975’teki Nina Tayfunu ve 1991’deki Bangladeş Kasırgası ile birlikte sekizinci büyük kasırga olmuştur.