Harfin Hayaletinde Derrida’yı Anlamak
Mehmet Çağrı Uluğer
8 Ekim 2024 / 12 Kasım 2024 (6 hafta – salı günleri)
19.30 / 21.30
Seminer Ücreti:
Tam: Tek oturum: 200 TL – 6 Hafta: 900 TL
Öğrenci: Tek oturum 150 – 6 Hafta: 750 TL
Kayıt olmak için [email protected] ‘a mail atabilirsiniz.
Düşünce tarihindeki emsalsiz özgünlüğü ile dikkat çeken simaların belki de başında gelen Jacques Derrida, çoğunlukla logos’u kifayetsiz bırakan mantığı ve adeta dekriptografi gerektiren güç jargonuyla meslekten felsefeci olanları bile ürküten bir filozoftur. Bunda yazı ve ötekiliğe dair problematiğine özgü paradoksal mantığın ve miras aldığı geleneğin bir payı olsa da Derrida’nın bilhassa İngilizce konuşan dünyanın epistemolojik açıklık talebini yüz üstü bıraktığı konusunda hiçbir şüphe yoktur. Ne var ki bu kriptik tarzın ardında ne obskürantist-seçkinci bir tutum ne de dillere pelesenk olmuş şu meşhur postmodern pathos saklıdır. Derrida’nın çalışmalarını bir epistemolojik sürgüne yazgılayan şey, problematiğinin her türlü logosantrik yansıtmaya karşı geçirimsiz ve opak kalan genel karakteri olmuştur. Kendini yalnızca ölüm gibi sessiz olan ve yazarı da inatla meçhule kayıtlı kalan bir harfin hayaletinde (différance) “iz” olarak belli eden; sanki epistemolojik temizlik girişimlerinin patolojik bir sonucuymuş ya da namevcudiyetinin mevcudiyette tetiklediği bir ‘tik’miş gibi kendini hissettiren tümüyle ötekilik muamması, Derrida’nın diline şiirselliğin kriptik-ezoterik üslubundan başka çare bırakmaz. Bir yerde söylediği gibi “şiir daima anlamsız olma riski taşır, bu risk olmadan bir hiçtir”. Haliyle gerektiğinde anlaşılmamak riski pahasına iş gören üslubunun okurda henüz düşünmeye başlamamış olabileceği şüphesini yaratmaya çalışan bir strateji olduğu bile söylenebilir. Tümüyle ötekinin izini süren külliyatı boyunca satır aralarında düşüncenin gerçekten düşünmeye başlamak için yüzleşmesi gereken bir gize dair tekinsiz olduğunca mesihsel de olan hayati bir mesaj vardır. Bir diğer deyişle, esrarengiz dilinin ardında her türlü epistemolojik yer değişimini ontolojik olandaki yer değişimine tercüme ederek her nerede değilse orada olmaya ve her neredeyse orada olmamaya devam eden ötekiliğin hayaletimsiliği saklıdır. Tam bir ubique et nusquam olarak hep kendinde saklı kalırken tüm görünürlüğü ve söylenebilirliği koşullayan bu hayalet, kabul edilmesi halinde metafiziğin mutlaklık ve saflık arayışı için korkunç sonuçlar doğuracak bir şeyi, metafiziğin üstesinden gelmeye çalıştığı tüm epistemolojik engellerin aslında ontolojik öncül olduğunu fısıldar durur. Çünkü tümüyle ötekinin okunaksız izi epistemolojik iktidarsızlığın ontolojik olanaksızlığa tekabül ettiği bir düğüm oluşturur. Onun okunaksız ve olanaksız gölgeler diyarı tüm gerçekliğin olanağını koşullayan gizemlerin gizemine işaret eder. Sayısız adı vardır bu gizemin: iz, ek, différance, arkhe-yazı, hayaletimsilik, shibboleth, hymen, pharmakon, sır, mesihsellik, adalet, khora, vaat… Kendi yerindeki namevcudiyetle tetiklediği sayısız ikameyi, bizzat kendi silinişinin ardında bıraktığı iz olarak olanaklı kılan tümüyle ötekinin harfte ve genel olarak yazıda kendini belli eden sessizliği hiçbir ampirik ana karışmadığı gibi rasyonel bir temele de işaret etmeksizin tüm gerçekliği koşullar. Sessizlik hiçbir zaman alelade bir gösterge olmamıştır. Hiçbir bildirimde bulunmasa bile inatla manidar bir inkârda konuşan, olumsuzlandığında bile kendinde saklı kalan sessizlik, tümüyle ötekinin sırrını koruyan bir gizemdir. Derrida’nın külliyatı, üstüne konuşulamaz olduğu için sadece kifayetsizce konuşulup durulan bu sessizliğin orta yerinde bir lahit hatta tümüyle ötekiye dair kriptik bir anıt gibi yükselir. Différance’ın okunaksız ve seste sessiz kalan meşhur “a”sı, hakkında ser verip sır vermediği tümüyle ötekinin silik izinden başka bir şey değildir ki adına “harf” denir. Bu durumda harf dünyanın tüm gizemi ve felsefenin meta-felsefi asli sorunsalından başka bir şey değildir artık. Lacan’ın her türlü simgeselleştirmeye direnen ve fetişist bir ret üstüne kurulu gerçekliğe indirgenemez Gerçek boyutu için harfi örnek göstermesi gibi Derrida için de harf, sağduyu isimli teorik uyuşturucunun gözlüklerini çıkarıp dünyaya bakıldığında görülecek asli muammadır. Bu seminerde adeta bir hurufi gibi dünya yazısını Derrida’nın gözlerinden okumaya çalışacağız. Derrida düşüncesinin yapısal ve terminolojik tüm güçlüklerinin üstesinden gelirken içeriğin derinliğini yüzeysel bir didaktizmin ya da pedagojik bir kolaycılığın insafına bırakmayan bir Derrida anlatısının olanağını yoklamak için davetlisiniz.
-
- Hafta: Yapısöküme Giriş ve İz Muamması: Palimpsestin İzini Sürmek
İzlence: Öncelikle Derrida’nın düşünsel güzergâhı ve problematik sürekliliğine dair genel giriş mahiyetinde bir sunumla yapısökümün erken ve geç dönemdeki kaygılarının serimlenmesi gerçekleştirilecektir. Derrida düşüncesinin bütünlüğüne yönelik doğru bir bağlamsallaştırmanın olanağını sorgulayacak bu girişin ardından mevcudiyet metafiziği tarihinin epistemoloji ve ontoloji arasında varsaydığı tekabüliyeti sorgulama imkânı sağlayan bir epistemik model olarak “palimpsest” izleğinin yapısökümdeki örtük güncelliği tartışmaya açılacaktır.
- Hafta: Yapısöküm ve İz Muamması: Palimpsestin İzini Sürmek
İzlence: Derrida’nın erken döneminde izlediği modus operandi’yi kavrama imkânı sağlayan palimpsest izleği çerçevesinde sırasıyla Levinas, Heidegger ve Freud etkisinde şekillendirdiği “iz” kavrayışı incelenecektir.
- Hafta: Derrida ve Baudrillard arasında Bir Cinayet Öyküsü: Kusursuz Cinayet Bağlamında Kapanım Problemi ve Yapısöküm
İzlence: Ötekinin arkhe-izi çerçevesinde Derrida’nın kapanım (closure) problemine yönelik yaklaşımı ile Jean Baudrillard’ın kusursuz cinayet (perfect crime) kavramsallaştırması arasındaki teorik teğet ve asimptotlara odaklanan bir soruşturma gerçekleştirilecektir. Özne-nesne probleminden, ölüm dürtüsüne, neredeyse-transandantal mantıktan, sır motifine, temsil-gönderge probleminden, simülasyon ve müphemliğe dek uzanan bir düşünsel güzergâhta metafiziğe karşı yapısökümcü stratejilerin paradoksal doğası incelenecektir.
- Hafta: Semiyo-teolojik hermeneutiğin yapısökümü ya da arkhe-yazının heretik hurufiliği üzerine
İzlence: Yapısökümün semiyoloji tarihinde oluşturduğu olay niteliğindeki özel kesintiye ve bu kesintinin yapısökümün genel mantığı içindeki özgül yerine odaklanılacaktır. Gramatolojik yazı kavrayışının serimleneceği bu kısımda bilhassa Patristik hermeneutiğe hükmetmiş doğal yazı-yapay yazı ayrımından istifade ederek “Tanrı kitabı” leitmotifinin epistemik değerini şüpheli hale getiren Derridacı arkhe-yazı ve différance kavramlarının yapısökümcü anlamı incelenecektir. Bu bağlamda Derrida’nın Edmond Jabès için kaleme aldığı Kabalacı izlerle örülmüş iki metninde önerdiği “radikal okunaksızlık” kavramının yapısökümdeki kilit rolü sorunsallaştırılacak; Sausseurcü semiyotiğin Derridacı eleştirisine yönelik bir okuma yapılacaktır.
- Hafta: Differance’ın Radikal Okunaksızlığı: Büyüleyen bir büyü-bozumun olanağı üzerine
İzlence: Derrida’nın différance önerisi sırasıyla filozofun Husserl, Hegel, Leibniz okumalarına yönelik bir inceleme ve serimlemeyle ele alınacaktır. Bu sayede Derrida’nın Aydınlanmanın düşünsel mirasına yönelik eleştirel sadakati sorunsallaştırılacak ve yapısökümün özgün büyü-bozum anlayışı tartışmaya açılacaktır.
- Hafta: Yapının Gayya Kuyusu Olarak Merkezin Eklentiselliği: Babil’de yapısöküm
İzlence: Derrida’nın Rousseau, Lévi-Strauss ve Benjamin metinleri üzerine gerçekleştirdiği okumalar çerçevesinde ileri sürdüğü eklentisellik kavramının, merkez ve köken gibi mevcudiyet metafiziğine özgü kaidelerin sözde-mutlaklığının altını nasıl oyduğu tartışmaya açılacaktır. Etnoloji, psikanaliz, dilbilim, çeviri, teoloji gibi alan ve konuları kat eden bir okumada Derrida’nın epistemik konumu için tercih edilebilecek bir çeşit ‘epistemolojik sürgün’ün temelleri ele alınacaktır.
- Hafta: Hayaletimsi bir Materyalizm Tanrı’ya niçin ihtiyaç duyar?
İzlence: Bu kısımda Derrida düşüncesinin Schellingci gizli kökenlere sahip olduğunu iddia eden Zizek’in yapısöküm yorumu ve Derrida’ya dair çeşitli iddiaları teoloji ve materyalizmin ekleminde tartışmaya açılacaktır.
- Hafta: Khora ve Negatif Teoloji
İzlence: Pek çok materyalist filozofun materyalizm ve teoloji arasında tesis etmeye çalıştığı derin ilişki ve yakınlığa Derridacı olası yanıtlar soruşturulacak filozofun negatif teoloji ve khora kavramı üzerine çalışmalarından yola çıkarak bunun olanağı yoklanacaktır.
Özgeçmiş: İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunudur. 2013 yılından beri muhtelif mecralarda çeviri, deneme, makale ve kitap tanıtımlarıyla yer alan ve konferanslar veren Uluğer, 2018 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji bölümünde “Etik Bir Özneleşme Politikası: Foucault’da İktidar İlişkileri Bağlamında Deleuze ve Guattari’nin Arzu Mikropolitikası” başlıklı teziyle yüksek lisans derecesi almıştır. Aynı yıl Derrida düşüncesinde ötekilik problemine odaklanan doktora çalışmalarına başlamıştır. 2022 yılında Felix Guattari’nin Kaozmos: Etik-Estetik Bir Paradigma eserini Gözde Erdoğan’la birlikte Türkçeye kazandırmıştır. 2024 yılında ise “Derrida’nın Hayaletleri: Différance’dan Adalete Yapısöküm ve Ötekilik” teziyle doktor ünvanı almıştır. Şu sıralar İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyoloji bölümünde yarı-zamanlı olarak felsefe ve sosyoloji dersleri vermektedir. Semiyotik, teoloji, marksizm, yapısöküm, şizoanaliz, yahudilik, din ve mistisizm üzerine çalışmalar yürüten Uluğer şu sıralar bilhassa marksizm ve din ilişkisine yönelik çalışmalar yapıyor.