KADRO
Yazan: Wajdi Mouawad
Yöneten: Kemal Aydoğan
Çeviren: Ayberk Erkay
Sahne Tasarımı: Bengi Günay
Müzik Direktörü: Ulaş özdemir
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Kondüsyoner: Yeşim Coşkun
Oynayanlar
Wilfrid; Onur ünsal
Baba: Uluç Esen
Şövalye: Caner Erdem
Yönetmen, Emniyet Memuru, Emil Dayı, GenÇ Baba, Ankia, Hakim, Ame: Mert Şişmanlar
Kameraman, Cenaze Evi Görevlisi Kadın, Marie Teyze, Simone: Melek Ceylan
Sesçi, Tezgahtar, Mıchel Dayı, Yetişkin Baba, Wazaan, Hasan, Massi: Barış Yurtsever
Yönetmen Yardımcısı Kız, Lucie Teyze, Jeanne, Joseph, Hakimin karısı: Çağla Buldak
Yönetmen Yardımcısı Çocuk, Müşteri, Cenaze Levazımatcısı, FranÇois Dayı, Doktor, Issam, Farid, Jamil, Sabbe: Talha Kaya
Asistanlar
Ulaş Kaya
Kardelen Ezgi Yıldız
Gamze Akça özcan
Süre: 2 Perde 150′
+18
Wajdi Mouawad’ ın ajansıyla gerÇekleştirdikleri iletişim desteğinden dolayı Fransız Kültür Merkezi’ ne teşekkür ederiz.
BASINDA ÇIKANLAR
7.4.2019 – Pazar
www.gazeteduvar.com.tr – Özlem Ergun
https://www.gazeteduvar.com.tr/kultur-sanat/2019/04/07/dilin-anayurdunda-yasamin-kiyisina-yerlesmek/
25.2.2019 – Pazartesi
http://www.agos.com.tr – İlayda Öncü
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/22097/bir-veda-hikyesi-kiyi
15.2.2019 – Cuma
http://www.artfulliving.com.tr – Sema Elcim
http://www.artfulliving.com.tr/kultur-ve-yasam/babaya-veda-seremonisi-i-17897
28.12.2018 – Cuma
Birgün Gazetesi – Gözde Bedeloğlu
https://www.birgun.net/haber-detay/kiyi.html
12.12.2018 – Çarşamba
Birgün Medya – Renkli BirGün 30.11.2018
2.12.2018 – Pazar
birartibir.org/kultur-sanat – Alara Çakmakçı
https://birartibir.org/kultur-sanat/192-olumden-dogan-hayat
23.11.2018 – Cuma
http://www.diken.com.tr – Ece Karaağaç
http://www.diken.com.tr/oyuncu-onur-unsal-baba-yaralayici-bir-konu-olabilir/
27.10.2018 – Cumartesi
www.gazeteduvar.com.tr – Tuğçe Isıyel
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/10/27/sirtimizda-tasidigimiz-babalar/
13.10.2018 – Cumartesi
Akşam Gazetesi – Hande Sönmez
https://www.aksam.com.tr/cumartesi/kiyi-wajdi-mouwadin-metnine-unutulmaz-yorum/haber-782840
11.10.2018 – Perşembe
Ranini.tv – Ünsal Yılmaz
http://www.ranini.tv/ozel/33441/1/kiyi-hayatlar-savaslar-ve-umut
11.10.2018 – Perşembe
Ranini.tv – Ünsal Yılmaz
http://www.ranini.tv/ozel/33441/1/kiyi-hayatlar-savaslar-ve-umut
8.10.2018 – Pazartesi
Ranini.tv – Ayfer Akay
http://www.ranini.tv/ozel/33442/1/kiyida-bulusalim
4.10.2018 – Perşembe
T24 – Ferit Burak Aydar
http://t24.com.tr/k24/yazi/moda-sahnesi-kiyi,1966
3.10.2018 – Çarşamba
Şalom Gazetesi – Erdoğan Mitrani
http://www.salom.com.tr/haber-108221-wajdi_mouawad_moda_sahnesinde.html
PROVA NOTLARI
24.9.2018 – Pazartesi
13.00’te müzik çalıştık,Ulaş Özdemir’le
Sound çekler, soundlar, mikrofon ayarları, ses kontrolleri bir dolu şey.
Ulaş Özdemir bireysel olarak herkesle çalıştı.
Talha ile davul, Barış ile ud, Mert ile elektro gitar.
Yaklaşık bir saat çalıştık.
Canlı kanlı prova yaptık.
Ara verdik.
Ka, notlarını söyledi herkese.
Tüm detaylarına kadar oluşan hataları, almamız gereken önlemleri çözümleriyle anlattı.
Ka oyunculuk üzerine konuşmalar yaptı, uzunca bir konuşmaydı.
15.33’te teknik prova aldık.
Bir saat ara verdik.
Simone üzerine konuştuk.
18.09’da ikinci perdeye başladık.
20.30’da akışa başlayıp günü bitireceğiz.
Sevgiyle kalın efenim.
19.9.2018 – Çarşamba
Bugün 14.00’te buluştuk.
Giriş bölümü için müzik çalıştık.
Dün yarım bırakmak zorunda kaldığımız işlerimizi hallettik.
Kostüm, teknik, ses konusunda detaylı bir analiz yapıp kulağımıza, gözümüze hitap etmeyenleri belirleyip önlemler aldık.
Son haftaya giriyoruz.
Her geçen gün oyunun daha iyi anlatılma yollarını arıyoruz
Hep ince eleyip sık dokumak 🙂
Sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen sürükleyen Sürükleyen.
Ame, Massi, Josephin, Simone, Sabbe, Wilfrid
Teknik akıştan sonra prova biter.
Ve
Sonsuzluk.
17.9.2018 – Pazartesi
Bugün 17.00’de buluştuk.
Geçtiğimiz haftanın analizini yaptık hep beraber.
Ka, herkese notları tek tek söyledi ve herkes notlarını aldı.
Artık sahne düzenine geçtik.
Bu hafta tanıdık seyircilerimiz eşliğinde oyunumuzu oynuyoruz.
Önce bütün oyunu ses, ışık ve kostüm eşliğinde oynayacağız ayrıca bu akış İtalyan bir akış olacak.
Musiki çalıştık.
Oyun girişinde değişiklikler yaptık.
Oyuna, giriş müziğine girmeden önce tam bu kısma ön oyunlar bulduk İtalyan akışımızı bitirdikten sonra normal akışa geçtik.
En başından sonuna kadar seyircili provamızı alıp bugünü de bitirdik.
Bugünün notlarını yarın vereceğiz öyle konuştuk oyuncularımız yoruldular nedeni budur.
Seyircilerimizle oyun üzerine ka bir süre sohbet edip oyunla ilgili fikirlerini aldı ve dağıldık.
Son haftaya giriyoruz heyecan dorukta 🙂
14.9.2018 – Cuma
13.00’te ısınmamızı yaptıktan sonra kısa bir ara verip salonda toplandık.
14.20’de hepimiz salondayız.
Giriş müziğini çalıştık.
Udun sesi içimizi ferahlattı.
Ne kadar özel bir enstrüman olduğunu konuştuk, bir orkestra için ne kadar farklı bi sese ve yapıya sahip olduğunu, çaldığımız coğrafyaya, oyunun içeriğine, anlattığımız düzleme ne kadar uygun olduğu konusunda düşüncelerimizi paylaştık.
14.40’ta provaya başladık.
Çalıştığımız sahnelerde, ilişkileri ortaya çıkarmak adına tekrar gözden geçirdiğimiz yerler oldu.
Bir mekâna yabancı olan insanın davranışlarıyla, yabancı olmayan insanların davranışları üzerine konuşmalar yaptık ve bu doğrultuda davranışların hangi ölçüde değiştiği hakkında konuşmalar yaptık.
Ka-Hız ile serilik arasında çok fark var. Siz hiçbir zaman kendiniz hakkında bir şey yaparken düşünmezsiniz canınız ne istiyorsa yaparsınız, bu serilik demek, gündelik hayatımızı biz seri yapıyoruz fakat hız şudur: Dışarıdan direktif verilir ve o yapılır, bu hızdır. Siz hızı yaratmayın oyunun ritmine bırakın. Oyunun hızına bırakmalısınız kendinizi, bunu unutmamak gerekir.
16.22’de kısa bir ara verdik 16.45’te ikinci perdeye başladık.
Rollerin birbirini nasıl dinlediği üzerine konuşuyoruz.
Simone ve Wazaan’a sorular.
Ka-Sezen Aksu’nun dediği gibi sevmek her zaman yetmiyor.
Ka-Ve hayattaki karşılaşmalar bizim istediğimiz gibi olmayabilir.
(çokça deneyimlerimiz olsa da) bir oyuncu olarak temelde yapmamız ve dikkat etmemiz gereken binlerce şey olduğunu konuştuk.
Provamızı bitirdikten sonra her zamanki gibi notlarımızı paylaştık.
Resitatif bölümlerimiz üzerine konuştuk.
Ve provamızı bitirdik.
13.9.2018 – Perşembe
13.00’te kondisyon için toplandık.
Teknik birkaç işimizi el birliğiyle hallettikten sonra oyuncular kondisyon çalışmasında bugün Ulaş Özdemir’in gönderdiği Kuşlar bölümü için Yeşim hoca kuş formu üzerine çalışmalar yaptı.
Kuko (Onur’un köpeği birgün aradan sonra kendisini özletti o da yanımızda )
Müziğimiz eşliğinde kuşlar bölümünü çalışıyoruz.
Yeşim -Evet evet doğru enerji ayrılmayın birbirinizden.
Onur – Talha allah’ın gücüne gitmesin ama gerçekten kuş değil bu inanılmaz kötüsünüz.
Yeşim-Kuko inanılmaz allahın gücüne gitmesin ama o kadar güzel izliyor ki.
Mert-Allah’la ne ilgisi var hocam.
Yeşim-Kuko görseydin görürdün ne ilgisi olup olmadığını.
Çağla-Ben filistin’e katılmasam olur mu ?
Yeşim – Olmaz.
14.20’de salona indik.
Bitmeyen hazırlığımızı hergün eksiklerimizi tamamlamak için yeni değişiklikleri düzenlemek için çalıştık.
kısa bi ara verdik.
15.40’da akışa başladık.
İrfan – Burda ışığı söndürüyorum değil mi Kemal ?
Ka-Valla öyle yaparsan oyun devam eder süpriz yapmak istemezsen eğer mutlu oluruz.
17.15’te ara verdik.
17.30’da aramız bitti.
Ka-Barış 3 kez benim adım massi der misin ?
Barış -3. kime dicem abi.
Ka-Elin alışsın olum.
Akışı bitirdik.
Erkenden bitirmeye karar verdik…
Resitatifler kısmına Ulaş Özdemir eşliğinde baktık. Bölüm bölüm farklı yerleri çalıştık içimize sinmeye yerleri tekrar gözden geçirip hem üzerine konuşup hem oynadık. Ve provayı bitirdik 🙂
12.9.2018 – Çarşamba
13.00’te kondisyon çalışmamızı yaptık, ara verdik.
14.19’da salona inip sahne tasarımı konusunda, oyunda, başlangıçla ilgili değişiklik yaptık.
Her şeyimizle provaya başlıyoruz.
Önümüzdeki provalar normal kostümlü olacak şekilde çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Akşam, kostümleri saat 8.30’da hazır olacak şekilde hazır ve nazır bir halde oyuncularımıza teslim edeceğiz.
15.10’da akışa başladık.
irfan Abi’nin hapşırmasının üstüne( trafo patlaması gibi olan hapşırık.)
Ka-İrfan iyi misin ?
İrfan-Şimdilik evet.
Caner-Hapşırık değil bu başka birşey.
Ka-Başkalaşmanın önlenemeyen hazzı.
17.08’de ikinci perdeye başladık.
Oyun bizde bir sonsuzluk hissi yaratıyor.
Oyun alanımızı ne kadar rahatlatırsak o kadar kolaylaşırdı işler, biz de bunun üzerine en basit, hayatımızı nasıl kolaylaştırırızı arayarak üzerimizdeki tüm fazlalıkları attık.
Kelimeler, kelimeler, kelimeler
Kelimelerle bitmeyen ilişkilerimizi, rollerin uyumunu, kulağımızı hoş gelen gelmeyen ne varsa, içimizi ısıtan tüm kıyı cümlelerini , daha iyi duymak daha anlaşılır olması açısından notlarımızı birbirimizle paylaşıp son dokunuşları yapıyoruz birbirimize.
2. perdeyi de çalıştıktan sonra, bir süre daha müzik çalışıp provamızı bitirdik.
İyi ki kıyı 🙂
İyi ki.
11.9.2018 – Salı
14.20’de ısınmamız bittikten sonra salona indik.
Ulaş Özdemir’in gönderdiği giriş müziğini dinledik.
Herkes enstürmanlarına buna göre akort yapmakta.
Davulda Talha, cajonda Caner, gitarda Mert, armonikada Onur ve udda Barış ve vokalde Melek.
Ulaş Özdemir’in ellerine sağlık şahane bir müzik yaptı bize, kulaklarımızın pası silindi, emeğine sağlık Ulaş Abi.
Ka-Arkadaşlar provadan sonra oyunda tekrar etme hakkımız yok biliyor musunuz?
Yani en azından oyunda yapabildiğinizi gösterirseniz bizim de içimiz rahat eder en azından 🙂
Caner – Abi teknik akış olduğundan yüklenmedik.
Ka – Peki tamam. Sizden ricam arkadaşlar hız dediğim her şeyi dinamizm olarak algılarsanız çok memnun olurum.
16.27’de ara verdik.
16.50’de ara bitti.
Bir süre ışık ses üzerine çalışıp ikinci perdeden oyunumuzu çalışmaya devam ettik.
Ka – Arkadaşlar hız dediğim her şeyi dinamizm olarak algılarsanız çok memnun olurum.
18.27’de bir ara verdik.
Çay ve simit arası.
18.48’de ara bitti. Başladık provaya.
Oyunda geçen, gözümüzden kaçan bir takım kavramlar üzerine tekrar yeniden yoğunlaşmamız gereken araştırmalar yaptık, bazı kelimeleri etimolojik olarak incelemek için yardımlar aldık.
Eğer anlamlarını bilmeden konuşuyor olsaydık, bu sorunu geçseydik halimiz ne olurdu kimbilir, hesabını veremeden yolumuza devam etmeyi göze alamazdık, altında kalmamak için yeni fikirler ve yeni bulduğumuz oyunlarla çalışmamıza devam ettik. Caner-Massi’de Massi’ymiş abi ne versen yiyor valla.
19.48’de provayı bitirdik.
Prova bitse de teknik çalışmalarımızı tabi ki bitmedi 🙂
Tüm enstürmanlarla biraz kafamızı dağıtmak için hep beraber Erik dalı gevrektir dinledik 🙂
Kemal Abi davul çaldı, biz oynadık, ben zil taktım, barış gitar çaldı, yaklaşık yarım saat göbek atmalı danslar eşliğinde terleye terleye dans edip kurtlarımızı döktükten sonra salonumuzdan ayrıldık.
Yarın görüşmek üzere.
10.9.2018 – Pazartesi
13.00’te ısınmamızı tamamladıktan sonra, bu hafta tüm teknik personel ve asistanlar ile kostümler, metin değişikliği üzerine notlar ve tüm detaylarımızı yanımıza alıp ışığımızla bir araya gelip son virajlara doğru yol alarak Kıyı’ya çıkmayı planlıyoruz.
Ka-Wajdi’nin yazısını okudunuz mu? Etkilendiniz mi? Ne kadar güzelmiş, ne kadar iyi bir bünyedir inanamadım, Ayberk’te çok iyi çevirmiş gerçekten teşekkür ederiz.
14.40’ta sahnede en baştan başlayarak çalışmamıza başladık.
16.06’da ilk perdeyi bitirdik ve ara verdik.
16.26’da ara bitti.
Dekorlu ve kısmî ışık tasarımlı akışımıza devam ederken aradan sonra bir süre Ulaş Özdemir ile müzik çalıştık. Prova bittikten sonra da çalışacağız.
Bizi çalışmak kurtaracak.
Oyunu okurken ve oynarken gördük ki oyunu oyuncular yazmış Wajdi arkadaşlarıyla birlikte bir oyunculuk bilgisi eşliğinde tüm varyasyonları ve detayları salt bir edebiyatçı gözünden değil, oyunculuk ve oyuncu bilgisiyle yazılmış olduğunu, zaman geçtikçe daha iyi anladık ve en temel gücünü de buradan aldığını gördük.
Resisatif bölümler üzerine teknik akışımızdan sonra, Ka,Ulaş Özdemir ve Uluç Abi, o bölümler ve bölümlerin müziği için metinden anladıklarını etraflıca Ulaş Özdemir’e anlattı o da bu doğrultuda notlar alıp bununla ilgili uygun olabilecek, elinde hazır olan müzikleri paylaştı.
Her geçen gün heyecanımız, hevesimiz ve coşkumuzun kat be kat arttığı oyunun bizde yarattığı hislerle ilerliyoruz ilerliyoruz ilerliyoruz.
Wazaan – Daima ilerle, inancını yitirdiğin an dahi ilerle. Amaçsız kaldığın an dahi ilerle, aklın ayaklarına dur dese, bedenin hareketsiz bıraksa dahi ilerle,attığı her adımın beyhude olduğunu keşfetsen dahi ilerle.
13.00’te ısınmamızı tamamladıktan sonra, bu hafta tüm teknik personel ve asistanlar ile kostümler, metin değişikliği üzerine notlar ve tüm detaylarımızı yanımıza alıp ışığımızla bir araya gelip son virajlara doğru yol alarak Kıyı’ya çıkmayı planlıyoruz.
Ka-Wajdi’nin yazısını okudunuz mu? Etkilendiniz mi? Ne kadar güzelmiş, ne kadar iyi bir bünyedir inanamadım, Ayberk’te çok iyi çevirmiş gerçekten teşekkür ederiz. 14.40’ta sahnede en baştan başlayarak çalışmamıza başladık.
16.06’da ilk perdeyi bitirdik ve ara verdik.
16.26’da ara bitti. Dekorlu ve kısmî ışık tasarımlı akışımıza devam ederken aradan sonra bir süre Ulaş Özdemir ile müzik çalıştık. Prova bittikten sonra da çalışacağız.
Bizi çalışmak kurtaracak.
Oyunu okurken ve oynarken gördük ki oyunu oyuncular yazmış Wajdi arkadaşlarıyla birlikte bir oyunculuk bilgisi eşliğinde tüm varyasyonları ve detayları salt bir edebiyatçı gözünden değil, oyunculuk ve oyuncu bilgisiyle yazılmış olduğunu, zaman geçtikçe daha iyi anladık ve en temel gücünü de buradan aldığını gördük.
Resisatif bölümler üzerine teknik akışımızdan sonra, Ka,Ulaş Özdemir ve Uluç Abi, o bölümler ve bölümlerin müziği için metinden anladıklarını etraflıca Ulaş Özdemir’e anlattı o da bu doğrultuda notlar alıp bununla ilgili uygun olabilecek, elinde hazır olan müzikleri paylaştı.
Her geçen gün heyecanımız, hevesimiz ve coşkumuzun kat be kat arttığı oyunun bizde yarattığı hislerle ilerliyoruz ilerliyoruz ilerliyoruz.
Wazaan – Daima ilerle, inancını yitirdiğin an dahi ilerle. Amaçsız kaldığın an dahi ilerle, aklın ayaklarına dur dese, bedenin hareketsiz bıraksa dahi ilerle,attığı her adımın beyhude olduğunu keşfetsen dahi ilerle.
7.9.2018 – Cuma
13.04’te sahneye indik.
Bugün ısınmamızı farklı şekilde yapacağız. Isınmamızı oyun oynayarak yapacağız.
Oyunlar oynadık. Gülmekten karnımızın ağrıdığı, gülmekten gülemediğimiz noktalardayız
13.40’ta provaya başladık.
Baba
Oyunu çalışırken Wajdi’nin Shakespeare’i çok iyi analiz ettiğini tüm oyunlarının hepsini okuduğunu düşündük.
Kıyı bölümünde en son sahnede tüm oluşumun hala eski düzen devam ettiğini gördük zihinler de…
Kozmik kavram üzerine konuştuk.
Kainat düzeninin akla mantığa sığmayan boyutu olduğunu düşünüyoruz.
Tam da bu düzlemde Wilfrid ve yönetmenin ilişkisin de birbirlerini tamamladıklarını düşünüyoruz. Wilfrid’in söyleyemediği birçok şeyi yönetmenin söylediğine karar verdik.
15.05’te ara verdik.
15.26’da akış için misafirlerimiz geldi.
16.42’de ara verdik.
16.57’de aramız biticek..
Çok heyecanlıyız
Birkaç seyircilerimiz eşliğinde akış için hazırlanıp başladık.
Akışımızı aldık, oyunumuzu oynadık, şahane bir gün geçirdik.
İyi ki Kıyı.
Yolların kesiştiği yerde belki de rastlayacaksın ötekine.
6.9.2018 – Perşembe
12.05’te ısınma için sahnede toplandık.
13.20’de sahnedeyiz.
13.30’da provaya başladık.
Gündemi konuşuyoruz, siyaset, politika, bedelli askerlik ve bunun getirdiği zor koşullar üzerinden gündelik hayatımızı etkileyen sorunları konuştuk.
Müzik ve sanat üzerine sohbetlerdeyiz.
Müziğin biricikliği üzerine, neden daha öncelikli bir sanat olduğunu tartışıyoruz.
Simone’nin cümleleri ve hayatını, direnişini, müzik üzerinden seçiyor olmasını ve tiyatrodan ayrıştığı noktaları konuşuyoruz.
Onur-Müziğin zamanı ve görevi yok.
Kemal-Toplumsal bir yapıyı ele almak zorunda da değil, hiçbir anlam yüklemek zorunda değiliz müzikte, ama diğer sanat dalları bu şekilde değil.
14.56’da ara verdik.
15.14’te ara bitti.
Oyunumuzda geçen dans üzerine konuştuk.
Meksika dansı.
Onur Meksika dansı üzerine bildiği anıları araştırdığı hikayeleri anlattı.
Meksika dansının nasıl oluştuğundan ve hangi hikâyeden yola çıkarak kendini gerçekleştirdiğinden bahsetti.
İnsanlığın, kültürel olarak nelerden bahsettiğinden konuşuyoruz. Hikâyelerin hayatımızı nasıl etkilediğinden, yaşanan gerçek hikâyelerin, varoluşu hangi noktadan yönettiğinden bahsediyoruz.
Oyunda geçen karakterlerimizin özünde daha önceden de bahsettiğimiz gibi her karakteri tarihte karşılayan, temsil eden, karakterlerin geçmişleri ve hikayeleriyle var etmeye çalışıyorduk,tüm bu nedensellikler bize bir rota çiziyor, dolayısıyla bu düzlemde yaratım sürecimizi gözden geçirmeye gayret ediyoruz.
Ka –Gülmek.
Neşenin kendisi gerçektir.
gıdıklama değil, toplumsal gülme değil bedenin gülmesi ruhun gülmesidir.
Tam olarak şunu söyleyelim salak mısın nesin, niye gülüyorsun, tertemiz bir gülmeyle, iyimserlikle bebek gülmesi gibi gülünmeli, bu çocuk hiç sahneden inmesin diyelim.
16.52’de küçük bir ara verip 17.00’de provaya başladık.
Oyunda geçen isimler üzerine konuştuk, anlamları, kökenleri, nereden geldiği, neden hangi sebeplerden isim konulduğundan bahsettik.
18.26’da provamız bitti.
5.9.2018 – Çarşamba
Bugün 12.00’de mini mini esneme hareketleriyle ısınmaya başladık. Ben yazıyorum bugün Gamze ben.
Yeşim : Kapat gözleri bir dakikan var.
Talha : Sonrası tufan diyor yani.
Yeşim : Ya konuşmayı ya mekiği tercih edin.
12.52’de meditasyon tadındaki ısınmamızı bitirdik.
13.10’da aşağıda toplandık.
Wilfrid’in içinde olduğu durum aslında hepimizin yaşadığı durum, Wilfrid’in önce anne ve babası parçalanmış ardından yurdu.
Yönetmen, şövalye ve baba 1.perdede Wilfrid için en önemli üç figür. Tüm oyunun içinde Wilfrid dışındaki karakterler onun dinamizmi. Oyun ilerledikçe Wilfrid, donuk Wilfrid’den yaşayan Wilfrid’e dönüşüyor. Oyundaki hiç kimse finali bilmiyor. Finale Wilfrid gidiyor ”peepshow”dan ”Aşk” a geçiyor. Wilfrid babaya verdiği sözü tutup, gelen tesadüfler geri çevirmediği için finale gidiyor.
Bu oyunda, hangi sahneyi çıkardığımızda oyun devam etmez, diye sorduk ve her şeyin gerekli olduğunu bir sarmal olduğunu konuştuk.
Oyundaki her cümleyi kendi gibi değil şiir gibi anlamamız lazım, her cümle altındaki alt metni konuşmamız için var. Oyun daha çok tanıma isteği, bilme isteği üzerine kurulu .
Birinci perdede yardım isteği varken ikinci perdede karşılaşmalar var. Birinci perdede daha çok Wilfrid’in güçsüzlüğünü ve yardım isteğini görüyoruz.
14.24’te ”Burada” sahnesinden başladık .
15.19’da 15 dakika ara verdik bu arada Uluç Abi okuldan geldi.
15.35’te sahnenin devamına başladık .
17.09’da 10 dakika ara verdik .
17.24’te provaya başladık.
Yarın, Hakim’in gittikten sonrasını alacağız.
4.9.2018 – Salı
13.04’te büyük salondaki ısınmamıza başladık.
Güzel güzel ısındıktan sonra kısa bir ara verip 14.25’te tekrar aşağıda toplandık ve ”Burada” bölümüyle provaya başladık .
İlk perdede Wilfrid kendine sadece ben bir hiçim diyebilecek yetidedir. Wilfrid’in Hakim karşısındaki ilk konuşması üzerine konuşuyoruz. İlk perdede çaresizliğini gördüğümüz Wilfrid’in ikinci perdede nasıl dönüştüğünü görmeliyiz. Tüm bunların üzerine tekrar tekrar yoğunlaşıp yeni oyunlar ve yeni bakış açıları belirlememiz üzerine oyunumuzu yapılandırıp bu doğrultu da çalıştık.
Ka: Aslında Wilfrid’in bize en çok benzeyen yanı çaresizliği.
16.12’de ara verdik.
16.30’da ara bitti.
Teknoloji ve imkânları üzerine konuştuk.
Her şeyin birbirine bağlandığı dünyada yaşam alanımızı özgürlüğümüzü elimizden alan teknoloji üzerine konuştuk ve bu katı yapının üstesinden nasıl gelirizin yollarını aradık.
Teknoloji anılar zinciri, aracısızdır.
Bugün ezberi sıkılaştırmak için en baştaki sahneleri hızlı hızlı tempolu bir şekilde tekrar tekrar aldık her hatada tekrar başa döndük.
Simone – Bu bombanın tek bir yerde patlaması mümkün olacak. İnsanların kafalarının içinde.
Ame- Ne demek istiyorsun.
Simone – Hikayeler anlatacağız. Bizlere unutturmak istedikleri her şeyi, hepsini baştan inşa edeceğiz ve onlara anlatacağız! Dilimizi koparmaktan başka çareleri kalmayacak!
18.34’te provayı bitirdik.
3.9.2018 – Pazartesi
13.00’te ısınıyoruz.
Bugün ezberi çözmüş bir vaziyette çalışmamıza başlayacağız, artık hızlanıyoruz.
13.20’de aşağıya indik.
Oyunda içerik olarak dil üzerine konuşmalar yaptık, her yeni başlangıçta yeni şeyler keşfedip kendimizi anlamak için çabalamaktan kafa patlatmaktan alamadık kendimizi çünkü bu bize çok keyif veriyor.
Örnek olarak, oyunun girişinde ”yapılması gerekeni yapmak gerekiyor” kısmı İngilizce’de bir kalıp, biz Türkçe’de böyle mi kullanıyoruz diye düşündük, belli kalıpları benzer kısımları karşılaştırarak karşılıklarını bulup, yerine, uygun olan cümleler için çevirmenimiz Ayberk Erkay’la haberleşerek değiştirdik. Bir zorunluluk hali olmasından dolayı bunu yaptığında bir özgürlüğe çıkış yolu olarak değerlendirilmiş olduğundan yapılması gerekeni yapmak gerekiyor kısmını uygun şekilde değiştirmiş bulunduk.
Tiyatro ve oyunculuk üzerine konuşmalar yaptık, Avrupa’da ve diğer ülkelerde işlerinden nasıl ve hangi düzlemde ilerdiği üzerine konuşmalar yaptık.
Herkes günümüzde tiyatronun nasıl bir yapılanma içinde olacağına dair öngörülerde bulundu.
Tiyatronun ideolojik aygıt olduğuna inanmanın bir hata ve yanlış olduğuna kanaat getirdik.
15.32’de başladık çalışmaya.
Oyun sinemaya inanmamamız gerektiğini söylemekte, bize verilen kodlamalardan bize böyle geldi.
Yazar diyor ki hayat büyüktür sinemadan…
17.18’de ara verdik.
17.35’te ara bitti.
Caner Cindoruk ve Mutlu Güney abimiz provamızı ziyaret ettiler kendilerine teşekkür ederiz.
Ka -Ekonomik krizden ötürü laf çok pahalandı öyle ki kilosu ne kadar biliyor musunuz ?
Onur- Ne kadar
Ka-Bence dikkat etmek lazım dolar uçtu laf da uçtu arkadaşlar.
Oyun cümlesi
Baba – Wilfrid sen hayatımın bir düşten ibaret olmadığını, bundan uzun zaman önce bembeyaz bir örtünün üzerine dökülen şarap gibi ,varlığımda leke bırakan bir hareket yaptığımı bana hatırlatmak için buradasın.
30.8.2018 – Perşembe
11.52′ de salondayız.
Neşeli gençleriz.
12.58’de ısınmamızı bitirdik.
13.26’da salona indik.
Metin okumaları üzerine konuşuyoruz.
Ka- Metne bir şey yapmadan okumaya çalışmak gerekir.Metin zaten bize her şeyi söylüyor, dolayısıyla ekstra bir şey yapmaya gerek kalmıyor. Bunu esas alarak hareket etmemiz gerekir.
Simone’nin bıktım demesi üzerine bu kelimenin varlığı üzerine konuşuyoruz.
Hep dışarıdan davranan bir Simone’den bahsediyoruz.
Etik ve ahlak üzerine sohbet ettik ve bunun ayrımları üzerinden konuştuk. Esasen etiğin ahlak olmadığını, herkesin kendi etiğini oluşturduğu üzerine konuşmalar yapıldı.
Ahlak ve etiği liberalizm ve kapitalizm üzerinden incelemeye koyulduk önce etiğin ve ahlakın ne olduğunu konuşup fikirlerimizi paylaştık daha sonrasında bunu oyun düzleminde, karakterlerin söylediklerini ve yaptıkları üzerinden incelemelerde bulunduk.
Herkesin bir değer dünyası kurabileceğinden ve bu ölçüde hareket edebileceğinden bahsettik.
Ahlak daha yargılamaktan ibaretti.
Simone’yi, Ame’yi yargılayarak inandırabilirdi, mesela bu, ahlak olurdu.
Ama yine Simone, Ame’yi sorunun çözülebileceği hakikatine de inandırırsa bu etik olurdu.
Uzunca bir sohbetin ardından provaya başladık, mini bir ara verdik 5 dakika
15.02 saat
Bu kısımdaki oyunun bizden hep maddi şeyler istediğini düşündük hiç uhrevi bir şey talep etmediğine karar verdik.
Simone daha nihilist bir yerden hareket ediyor Ame daha şiddetkâr.
Duygusallık iyi bir şey değil çünkü kötüye kullanılabilecek bir şeydir.
Simone, Ame ilişkisi bu yöndedir, Simone bombayı insanların kafalarının içinde patlatmaktan bahsederken Ame restoran ve garlardan bahsetmektedir.
16.55 ara verdik, 17.05’te mola bitti.
Oyunda geçen kavramların üzerine konuşuldu, karakterlerin neden bahsettiğini ve cümlelerin oyuncuların hangi kavramı konuştuğu üzerine konuşma yaptık, uzunca bir süre ara vermedik çok çalıştık, 18.20’de provaya son verdik.
29.8.2018 – Çarşamba
Bugün kondisyon çalışmamıza 12.00’de başladık.
Her günkü klasik ısınmamızı yaptık.
Açmalı, germeli, pliyeli, terlemeli…
13.00’te ısınmamızı bitirdik.
20 dakika ara verip, marke olup yeni gelen kostümlerimizle provamıza başlamak üzere yerlerimizi aldık.
Aksesuarlarımızı tamamlamaya başladık, neyi nereden bulabileceğimiz hakkında konuştuk, oyunda kullandığımız tüm aksesuarların listesini çıkarıp hazırlığımıza başladık.
Hikâyenin nerelere gidebileceğinden ve hayal gücümüzü sınırlı tutmamamız üzerine konuştuk, bizi, sahnede yaşam alanımızı kısıtlamayacak malzemeleri bulduk, bunun üzerine çalıştık bir süre.
Caner’i, En Kısa Gecenin Rüyasından biliyoruz zaten, tam da bunun üzerine aksesuarları konuşurken…
Caner – Abi biz eşek kafası takan adamız bize bir şey koymaz.
Herkes güler.
13.54’te ” Başkası” sahnesine başladık.
Ezberden önemli olan, olayı kavrayıp sözlerin ne dediğini anlamaya çalışmak olmalıydı, lafların içindeki olayı anlamaya çalışmalıyız diye konuştuk .
Etik ve ahlak üzerine konuştuk.
Hakikatin, etiği ve ahlakı nasıl etkilediğinden ve birbirleri üzerine etkileşimlerinden bahsedildi.
Sessizliğin imkanı üzerine konuştuk.
Massi’nin düşünce adamı olmadığını düşündük, eylem adamı olduğu üzerine fikirlerimizi paylaştık.
Sabbe’nin tam tersi daha ironik ve sarkastik bir adam olduğunu ve bu yönelimlerde olduğunu düşündük.
Tüm karakterlerin yönelimleri, eylemleriyle, nelere nasıl tepki verip ilişkilendiğinden bahsedildi.
15.40’da ara verdik 15 dakika.
Ara bitti. Sayfa 76’dayız oyunun bu kısmındaki yerler üzerine atmosferi ve roller üzerindeki etkilerini konuşuyoruz.
Ölüm ve hiçlik ile ilgili konulardan bahsedildi, ”Yol” bölümündeki kavramların yoğunluğu, provayı, oyunu bi kenara bırakıp bu kavramları üzerine yoğunlaşmamız gerektiğine neden oldu.
Onur -Şövalye’nin en iyi bildiği şey ölüye ne yapıldığı:)
Zaman çok çabuk geçti, prova da bitti.
28.8.2018 – Salı
13.00’te başladık ısınmaya 🙂
Bugün daha farklı hareketler yaptık rutin hareketlerin dışında, çok daha zorlayıcı ve bir taraftan da eğlenceli hareketlerdi, nerdeyse her gün birlikte çekilen halayın çabasıyla, Yeşim’in, halayda figür değil tavır istiyorum demesinin üstüne.
Caner – Melek halaydan düştü arkadaşlar.
Melek halaydan düştü bu hızı vücudu kaldıramadı.
14.39’da ”Başkası” sahnesinden başladık provaya.
16.06’da ara 15 dakika
Gündemi konuştuk, bugünü, politik süreci, dünyayı, ekonomiyi, siyaseti oyuna bağlayan etkileşimler üzerinden bağlantılar kurup çalışmaya başladık.
Geldiğimiz yerden itibaren yaptıklarımız üzerine konuştuk.
Söylemeden edemeyeceğim ama Ka gerçekten oyunun dünyasına hizmet edecek çok güzel oyunlar sunmuştu, bu oyunları bulmamız için içerik olarak şahane anlatılar da bulunmuştu işe de yaradı.
Oyun ”Başkası” kısmından itibaren hakikaten ismi gibi başka bir boyuta yolculuk sürdüğünü, hepimiz hem metni dinleyerek hem de ilişkileri görerek hayranlıkla dinliyorduk metni, aklıyla bin yaşasın Wajdi Mouawad.
Ka’dan soru?
Dert nedir?
Oyunun dertleri üzerine konuştuk.
Simon’un acıyı nasıl kavradığını, onu nasıl anlattığını ve onun diğer arkadaşlarına yaklaşımı üzerine konuştuk.
Duygu direnmek midir üzerine tartışıldı.
Duygulanımların, bizim ve gündelik hayatımızın üzerinde bıraktığı etkilerin de arzu kavramından, empati yoksunluğumuzdan, acıdan, birine acımaktaki duyarsızlık veya duyarlılıklarımızın hangi nedenler ve çıkarlar üzerine etkileşim göstermesine Spinoza’dan Deleuze’den örneklerle anlamlandırmaya gayret edip bir kez daha son geldiğimiz yere kadar gelip provamızı bitirdik saat 18.38’de
Bize bu süreci dolu dolu yaşatan, şifa olmasına neden olan herkese şükranlarımızla
27.8.2018 – Pazartesi
Isınmamızı yaptık.
Yazın başından beri 16. provamızı yapıyoruz.
14.21’de aşağıya indik.
Ka oyun üzerine yeni fikirlerini ve daha önce yaptığımız ve yapacağımız oyunlar üzerine yeni fikirler getirdi bizlere onlar hakkında konuştuk.
Yeni bir haberimiz var, yarın afiş çalışması için fotoğraf çekimimizi yapacağız.
Oyunda ihtiyaç duyduğumuz zaman şövalye gelmekte.
Bir hayal gücüne ihtiyacımız vardır.
Başkası bölümünde de Simon’un şövalyesi Wilfrid’dir.
Wilfrid’in şövalyesiyse Guiromelan’dır.
Bu öteki demek, yani ötekiyle kurulan özgürlük gibi birşey.
Wİlfrid geldi derken Simone Wilfrid bunu olumlu karşılamalıdır.
Çünkü diğer karakterlerin hep bir şeyleri eksik tuzu biberi sosu bir şeyi yani.
Tüm karakterlerin bir eksikliği bulunmakta. Oidipus’un, Mişkin’in de bir zamansallığı bulunmakta bunu göz ardı etmemeliyiz.
Sİmon’un mucize fikrinin aşkın bir mucize olduğunu düşündük, Wilfird’in geliyor olmasını Simone göre daha zihinsel bir beklemek gibidir.
Ka -Simone sende mucize olduğu için mucizeye mucize olduğunu inandırmaya çalışıyorsun.
Wazaan’ın Simone için söylediği, Simone cılız, Simone öfkeli benzetmeleri üzerine ve tüm bunları neden söylediğinin üzerine de konuştuk.
16.15’te ara verdik.
16.33’te ara bitti.
Ve salona indik.
Metnin zaman imkanları üzerine konuştuk, oyunda ara vermek ya da vermemek üzerine, olaydan seyirciyi koparır mıyız bu süreç nasıl ilerlerizi tartıştık. Oyunun da başlayıp sona ermek, erdirmek gibi bir ihtiyacı da vardı…Çünkü oyun, gündelik hayata çıkarsın istemiyordu seyirciyi, düşünmeye devam ediyoruz 🙂
18.50’de provayı bitirdik.
23.8.2018 – Perşembe
12.55’te ısınmaya başladık.
Yeşim Hoca şahane müzikler eşliğinde karşıladı bizi.
Isınmanın sonuna doğru gelen sesler.
Onur- Haydiiii kalp krizi
Mert- Tendon lifler haydi parçalanın…
Gamze – Acil müdahale bende
Onur- Boku yedik o zaman.
Talha – Dalak dalak dalak dalak.
13.52’de ısınmayı bitirdik.
14.20’de provaya başladık.
Oyun üzerine baba ve Wilfrid’in ilişkisi üzerine konuştuk. Baba’da da biraz Mişkin olduğunu düşünüyoruz çünkü o naiflik ve olumlu düşünme halleri baba figüründe de mevcut durumdadır.
Ka- Ölüm karşışında değişmemek en gaddar durumlardan biridir.
Duygulara yoğunlaşıyoruz, metni anlamanın ötesinde artık kelimelerin hayatımıza biraz daha oyunun anlattığı şeye yaklaşmamız gerekiyor, şu ana kadar yüzeydeydik derinliği gösterdiği için yüzey iyiydi artık duyguyu araştırmaya ve doğru yönelimleri bulmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz.
Oyunu oyuncu tarihselleştirmezse eğer oyuncu pes eder eğer 7000 yılı okumazsak içselleştirmezsek hiçbir zaman anlayamayız. Wilfrid’in derdi ne zaman başlıyor, Sümerlerden, İlyadadan başlamış dertleri, bu yüzden herkes bu oyunun tarihselliğinin geçmişini, ötesini bilmesi gerekir, bilmek öğrenmek, tanımak, gerekir.
”Kedere yenik düşmemeye çalışmak eylem gücünü yok eden bir kuvvet olduğunu algılamak”
Her sözcük fizikseldir ve bedeni doğrudan etkiler.
Bu cümlenin bizim için neler ifade ettiğinden bahsettik.
Onur- Oyuncu duygu hafızasıyla oynamaktadır.
Duygu hafızası kas hafızasıyla birlikte çalışıyor bence.
15.58’de ara verdik.
16.15’te provaya başladık yaklaşık bir saat boyunca eylemler, sözler, oyunculuk, rolü nasıl anlamalıyız, yol nasıl alırızın üzerine konuşmalar yaptık, herkesi fikirlerini söyledi, tartıştık, dinledik daha iyi anlaşmanın yollarını aradık.
18.37’de provayı bitirdik.
22.8.2018 – Çarşamba
12.54’te salona ısınma için girdik.
Bayramda dahi çalıştık, herkes ziyaretlerde
İyi ki Kıyı.
14.14’te tekrar aşağı indik, provaya başlayacağız, biri bizi düşünüyor.
Oyunun duygusunun ağır yerlerini belirledik ve en hızlı yerlerinden daha dışlak sahneler üzerine nasıl hareket etmemiz gerektiğinden bahsedildi.
Wilfrid’in ”dün” bölümüne kadar anlattığı her şeyin düşsel olduğuna karar verildi.
Ve şu ana kadar anlatılan her şeyin düşsel düzenleme olduğunu düşünüldü.
İnsan kendini gerçekleştiremediğinde, kendini düşsel mekana atıp bir şey yapmaya çalışıyor, gerilimi ve gerçekliğin problemlerini derleyip toparlamak üzere hazırlanan bir formül gibiymiş.
Wilfrid tüm olay yaşanmış gibi de bakıyor, hiçbir şey olmamış gibi de duruyor, ikisi bir arada onun için.
Bu adam bir oyuncu mu acaba, belki de filmin romantizmine gönderilen bir şey gibi de duruyor ama yine de belirsiz olduğuna karar vermeden hepsinin mümkün olacağını düşündük.
Bu oyunun en önemli özelliği şuymuş, dramatik yapının keyfini çıkarmak içinde yapıyor, tüm bunlara sanki ihtiyacı varmış gibi düşündürüyor. Yazar da oyuncu olduğu için oyunun hem yönetmeni hem oyuncusu ve bunların hepsi Wilfrid gibi durmaktadır diye düşündük.
Yeni olan, kendine bir mekân yaratıyor. Babanın mutlu olma aptallığı var, savaşa rağmen babanın mutluluğunu örselemek değil bu ama ne olursa olsun sorarsın, savaşa rağmen seviyor musun? Böyle sorularla karşılaşıyoruz oyunda.
Arebesk kültürden konuştuk, Arebesk dinlemekte problem yok ama arebesk olmakta problem var.Tüm bunların nedeni ve oluşturanları Ame’ler, Sabbelerdir. Wilfrid’in geldiği coğrafyada Ameler var artık Sabbeler var, savaş gerçekliğini yaymış bütün sokaklara, dolayısıyla savaş bir insan yaratıyor. Bakın mesela hakimi yaratıyor savaş, ne diyor hakim: “Bi içki daha getir” sonra da “önden mi arkadan mı” diyor, bu ne demek ya, bu çirkinliği nereden alıyorlar sizce tüm bunların nedenleridir baba sanki savaş hiç üstüne gelmeyecekmişçesine yaşıyor ama tüm bunları yaratanda savaştır.Yeni bir canlı türü üremektedir, bu, baba söylemlerinde romantik şeyler var ama babaerkilliğin sağlayabileceği sonsuz bir mutluluk olmayacağını anlamamamız gerekiyor. m sorunlu karakterler kendi tedavi ediyor…
15.24’tee ara verdik…
15.42’de provaya başladık.
En baştan 42. sayfaya kadar 3 defa geldik.
Ve 17.16’da ara verdik.
17.36’da arayı bitirdik ve tekrar en baştan alıp provamızı bitirdik.
21.8.2018 – Salı
12.58’de ısınmaya başladık.
Isınma hareketlerinde yaptığımız bazı hareketlerin Ortadoğu’da cenazelerde, insanların hangi hareketlerle acılarını yansıttığı üzerine konuşmalar yapıldı.
13.57’de ara verdik, provaya başlamakiçin 14.30’da provaya indik.
İrfan, oyun alanına ışık yaptı bu ışıkların mekanımızın içinde bulunmasına göre oyunlarımızı hazırlama gayreti içinde olacağız.
İyi bir ısınma geçirdik bugün, herkes kendini gayet iyi hissetmekte.
Bugün yine dün gibi en başından alacağız, sahnelere yine ”BURADA” kısmından başlayacağız.
Şövalye sahnelerini ve peepshop’u çalıştık, şövalyelikler üzerine konuştuk.
Porno sektörü üzerine konusmalar yapıldı, görsel dünyanın hayatımızı nasıl etkilediğinden ve yönettiğinden; aşkı, sevgiyi 21.yüzyılda ilişkileri nasıl yozlaştırdığını bir kez daha görmüş olduk.
Şövalye’yi Cyrano’ya benzettik haklıydık da.
Cenaze levazımatçısı sahnesiyle hamlet mezarcılar sahnesi üzerine konuştuk, morg görevlilerinin nasıl ve hangi psikolojide olabileceklerinden bahsedildi, morga girenlerin, mekan açısından bize bakış perspektif katması nedeniyle deneyimlerimizden bahsettik. Hamlet’teki mezarcılar nasıl felsefe yapıyorlarsa Kıyı’daki cenaze levamzımatçısı da felsefe yapıyordu… Yaşamanın en kolay yol olduğunu düşündük, ölüm ve yaşamı arasındaki farkı kıyasladık ve göz ile yaşamın hayata bakışını anlamaya çalıştık.
15.58’de ara verdik.
16.17’de provaya başladık.
8. Aile
Ortadoğu aileleri üzerine konuşuyoruz, feryatlar, cenazelerdeki ilişkiler ve buna yönelik tavırlar üzerine konuşmalar yapıyoruz, hız ve tempo arasındaki farkın oyunu nasıl etkileyeceğine yönelik tempolu çalışmalar yaptık, sürekli deniyoruz, araştırıyoruz, okuduğumuz kitaplar üzerinden paylaşımlarda bulunuyoruz.
Sahnelerin gidişatına göre konuşma ritimleri ve dramaturjik yönelimleri araştırıyoruz.
Oyunda geçen isimlerin hangi dini ve mezhebi yanstığını ve dolayısıyla oyunda nasıl bir ilişki kurulması gerektiğini düşündük.
En başından itibaren sahneleri tekrar aldık, ilk bölüm olan ”Burada” kısmı için zaman tuttuk, oyunun ne kadar zaman süreceğine ve hangi tempoda konuşmamız gerektiğini, sahnelerin ne kadar süreceğini ve hangi sahnelerin nerelerde birbirine bağlanacığı üzerine bölümlere ayırarak çalışılmasına karar verdik.
Önümüzdeki hafta hızlanıyoruz, ezberi de bitirmeye başlıyoruz.
17.41’de provayı bitirdik.
Wilfrid – Ya size ne olacak, hayatınız cesetlerin arasında geçmiş zaten! Ama ben biliyorum işte ya, babam o orada yatan, çıplak bir de üstelik, yok yok yapamayacağım!
Cenaze levazımatçısı – Mesai bittiğinde ne yapıyorum size anlatayım, burdan çıkıyorum sokakta yürüyorum ve insanların gözlerinin içine bakıyorum, inanın acayip eğleniyorum o gözlere bakarken çünkü o gözlerde, işim gereği münasebet kurduğum ziyaretçilerimin gözlerinden asla görmediğim şeyi görüyorum: Parıldayan ruhu, duyguya anlamını veren yaşamın o muhteşem alevini. Sokakta yürürken bir çocuğun gözlerinin içine bakmak büyük bir mutluluk. Gelin kendiniz görün. Burada yatan babanız değil, gözleri boş, yanakları çökmüş, ruhu gitmiş.
20.8.2018 – Pazartesi
13.00’te ısınmaya başladık.
Herkes ısınma üzerine fikirlerini söyledi. Yeşim, ısınma çalışmaları üzerine daha önce deneyimlediği hareketlerden bahsetti. Herkes hafta sonu tatilinden sonra uykusunu almış bir halde gelmişti provaya, iyi uyumanın prova ve ısınmaya ne kadar destek olduğuna hak verdi.
14.00’te ısınma bitti.
Saat 14.15’te aşağı indik.
Bugün, ” BURADA” bölümünü çalışacağız.
Herkesin öne geçip mihmandarlık yaptı, yürümeleri her gün çalışmamız gerek , oyunun temelinde bu yürümelerin büyük önemi vardı.
Bu oyun bir matruşkalar oyunu, herkes birbirinin içinden çıkabilir, şövalye de babanın kendisi gibi. İsmai,l Wilfrid için biraz zayıf bir baba, babanın gücü onun için çok düşük. İsmail bir ötekileştirilmiş ve kavşakta karşılaşılamamış olan. İsmail akrabalık sistemi tarafından güçsüzleştirilmiş bir baba. Şövalye güçsüzleştirilmiş İsmail’in yerine konmuş gibi duruyor, Wilfrid için gerçek babanın yapamadığını şövalye yapıyor. Şövalye modern insanın matruşkası gibi.
Şövalye eski yasanın, ahlakın temsilcisi, Wilfrid için adaleti temsil eden bir kılıç gibi düşünüyor . Şövalye, kralın temsilcisi, adaleti koruyan yerde.
Caner, oyunun eski bir yazısında şövalyenin yuvarlak masa şövalyelerinden olduğu ve aralarındaki en utangaç şövalye olduğunu söyledi . Wilfrid’in babasından dinlediği Kral Arthur masalındaki şövalyelerden Guiremelon’u seçmesi yönetmenin Wilfridin gözüyle en naif olanı seçmiş olmasını konuştuk.
Wilfrid’in finalde babayı denize gömüp yeni bir yol doğurması öncesindeki her şeyin eski olması. Baba, erkillik ya da ataerkillik, yapısal ve figürselde bir problem doğuruyordu .
Tüketim toplumunda büyümenin etkisiyle üretimi bilmiyoruz, Wifrid’in yaptığı bunu hayal etmektir.
Babayla kurduğu ilişkiyi toprağa değil denize gömmek, bugüne kadar var olanı yıkmak. Wilfrid bunu yapmak istiyor çünkü toprağa gömerse yine aynı düzene devam etmiş olacak . Öncelikle temeldeki olan şeyi bünyeye almak lazım, toplumsal olanı değiştirmezsen kendini de değiştiremezsin’i vurguluyor.
Babada var aslında, şövalyeyi de yasayı teşhis eden olarak anlayabiliriz. Nasıl baba ölüyorsa, şövalyenin de ölmesi lazım, Wilfrid ikisini de uğurluyor ve formu değiştiriyor, eski makineyi bırakıp yeni makineyi üretiyor, senden kurtulmak değil ama seni yeniden kurmak. Wilfrid bu konuda bir de ilişki talep ediyor, artık büyüdü , bu oyun aslında delirme oyunu : ilk yarısı delirme , ikinci yarısı sancılı iyilişme.
Delirmek fazla akıllıdır, aklın fazlalaşması halidir, peki nasıl olabilir?
Delirdiği andaki fazlalıktır, aklın fazlalığıdır, her şeyi daha çok akılcılaştırdığımız zaman ve normal hayatımızda kuramadığımız ilişkiler kurup, herkesi inandırıp, kendince olan dünyayı üzerine giyip seni buna inandırır.
Wajdi de deli oyunu yazma biçimi ve oynama biçiminin izi gibi, öfkeyle yazılmış bir oyun. Oyun tam bir deli oyunu, sistemin karşısındaki deliler ve sistemin delileri. Bu delilik aslında kendi sistemini kuracak olan akıl, Wajd,i temelde sistemle arasında mesafe koymuş, Batı onu sancılandırmış, bir Ortadoğulu olarak Batı’da olmak onun için çok örseleyici olmuş olabilir.
Uzun bir sohbetin ardından
15.10’da ”Burada” bölümüne başladık .
Bugün Talha olmadığı için onu Ulaş markeleyecek . Bugün ben yazıyorum ben Gamze.
İlk bölümü ”Peep Show” a kadar olan kısmı aldıktan sonra başa döndük, bu sırada sahne zemininin tamamen giysilerle kaplı olduğunu ve bütün dekorun bundan ibaret olacağını konuştuk.
Wilfrid hikayesinin farkında bu yüzden kafasının içinde dönen kazanda Batı’nın bütün cümleleri var ve bunların hepsi ağzından çıkmaya çalışıyor gibi .
KA: Mucize bu oyunu iyi oynamamız.
Oyunda Hıristiyanlığa atıfları var , graal kasesi İsa’nın son yemeğinde kullnılanı kase, sürü çobanı da İsanın unvanlarında biri. Sürü çobanı kavramı oyunun sonunda değişiyor. Hıristiyanlığı öven bir yerde değil yazar, tam tersine aslında sürü çobanına ihtiyacımız yok, ölü insanlarının isminin yazdığı rehberlerin başında dur diyor.
Mucize beklentisi bize kendi gücümüzü unutturuyor.
Wilfrid’in oyuna başladığı yer hepimizin durduğu yere inanmamak, anlam kaybı rutinleşmiş zevk iken böyle bir yerden değişmeye başlıyor.
Wilfrid’in temeldeki isteği bu hayatın isteğini değiştirmek .
Barış : İnlemelerde ciddi miyiz Kemal Abi ?
Ka: Ben değil yazar ciddi?
” peep show”
Wilfrid’in tamamlayamadığı her şeyi parçalanmış o yüzden, cinselliği bir kapatıcı ve kaçış unsuru olarak kullanıyor.
16.28’de ara verdik , 16.45’Te tekrar toplanacağız .
16.45’te toplandık, en baştan başladık .
Wilfrid, zorunlu olarak geldiği yerin karmaşası içinde ve bundan kurtulmak istiyor, düşlerinde bu karmaşadan kurtuluyor.
18.48’de çalışmayı bitirdik. Yarın tekrar aynı yerden alacağız.
17.8.2018 – Cuma
Selam benim adım Ulaş, bugün beni şeftaliye boğdular.
Utanç içindeyim.
Bittim.
Her şey dün başladı, Ka, Cuma için yani bugün için prova 13.00’te demişti.
Ben, provanın 13.00’te kondisyonun ise 12.00’de olduğunu düşündüm ama böyle değilmiş.
Ceza olarak ben, kondisyona girecektim ki Yeşim Hocam müsaade etmedi sağ olsun.
13.00’te kondisyon varmış, 14.00’te de prova varmış.
12.51’de provaya başladık 10 kala bırakacağız.
Kondisyonda halay çektik.
Onur-Halayınızın…
Onur-Kemal Abi, bu adam benim gibi olacak diye korkuyorum ama kulağıma gelen tını ses de bu gibi.
Ka-Şimdi değil daha sonra girelim bunlara.
14.15’te aşağıya indik.
14.26’da provaya başladık.
Onur-Kim olduğumu bile hatırlamıyorum ki ben canımı neyin yaktığını bileyim. Kemal Abi bu cümle şey di mi ?
Ka-Muhakkak olan can acıması başka çare yok, bu oyunda zaten bunu bulma tam olarak bir modern insan cümlesi gibi…
Barış’ın repliği, bir erkek ve bir adamken, Barış-Bir erkek ve bir adam dedi.
Onur -Freudyen dil sürçmesi yaşandı.
Simone’yle ilgili fikirlerin, kötü fikirlerin bu kadar yayılmasının en büyük nedeni hakimdir, onun aklı ve yaşam tarzıdır. Bunu 52. sahnede karşılaştıklarındaki ilişkilerinden anlıyoruz.
16.13’te ara verdik
16.30’da buluşmak üzere…
16.34’te provaya başladık.
Onur-Kemal Abi, Sabbe’nin hikayesine bi karışabilir miyim ?
Ka-No
Onur-Simon’un anlattığı acıklı hikayeye karşılık, o da kendi hikayesini Sabbe kafasıyla, sanki iyi güzel bir şey anlatıyormuşçasına benimde eğlenceli bir hikayem var demiyor mu?
Ka-Evet biz zaten bunu böyle konuşmuştuk sen nerdeydin ki?
Ka-Kederle anlatamayız diyor, kedere boyun eğmeyeceğiz altta çalan alt yapılardan bahsediyor aslında, Sabbe’de ikaz başlıyor eğlenceli hikâye deyince önce bir hareket edelim diyor, onda bu acı hikâyeler, bu işler, böyle gülerek eğlenme çağrışımıyla hareket ediyor. Hâkim gibilerin kültürü böyle, bu yüzden arebesk olmuşlar… Bakın memleket erkek arebesk kültürünün hepsine, hepsi yandı yıkıldı ama hala acıyla arebeskle hareket ediyorlar, bence bir tane gerçek acıyla kesilsek o zaman demleneceğiz. Oyunun şöyle bir hikayesi var bence herkes çukura düşüyor ve biri geliyor diyor ki Wazaan’ın dediği gibi durmayalım ilerleyelim diyor. En sağ duyulu Simone bile düşüyor, düşünün yani ve herkes mihmandar oluyor sırayla… Sadece mihmandar olamayan tek kişi Ame’dir. Ame negatiftir.
Ka-Ame Savaş yorgunudur.
Provayı bitirdik.
Ada sahilleri çaldık hem çaldık hem söyledik hem oynadık.
16.8.2018 – Perşembe
11.55’te ısınmaya başladık sakinlik ve sükunet içindeyiz.
Kollarımızla yaptığımız dairelerle aşağıdan yukarıdan kendimizi sarıp sarmaladık.
Onur’un doğum gününü şu an için pastasız kutladık.
Onur-Sizin de yoğun gününüz kutlu olsun arkadaşlar.
Talha- Doğum günün mü bugün senin.
Yeşim-Çok az daha yapıcaz.
Onur- Günü mü?
Talha -Doğum mu?
Yeşim – Hayır arkadaşlar sağ, orta, sol orta.
Barış – Sonunda hem sağı hem solu ortaladık.
Yeşim – Karnı aktive edin arkadaşlar etmezseniz olmaz.
Çağla – Ben belime çok yükleniyorum karnım mı yok acaba?
Mert-aaa böyle olunca aktive mi oluyormuşssun ben de karınsızım sanıyordum yani benim de karnım yok gibi.
13.03’te ara verdik.
13.25’te provaya indik.
Bugün birinci perde yarın 2.
Önümüzdeki hafta her gün bir bölüm çalışmaya karar verdik.
Biraz aksiyona nasıl dönerizin yollarını arayacağız, iç aksiyona nasıl gideriz onun üzerine çalışacağız çünkü hızlanmamız ve oyunu hızlandırmanın yollarını aramamız gerektiğini düşündük.
Giriş için farklı müzikler bulacağız.
Ka- Barış idareten aldığımız udu yemişsin haber verseydin yanına aparatif bir şeyler getirirdik armonica harmonica falan.
Barış-Evet yedim abi, kusura bakmayın böyle olsun istemezdim.
Ka-Afiyet olsun Barışcım. Peepshop sahnesindeki inlemeler kapitalist sistemin sesi ve onun iradesidir, arkadaşlar onu da yemeyelim bari.
Cenaze levazımatçısı sahnesi
Wilfrid- Babam öldü şövalye guiromelan.
Şövalye- Bu her iyi babanın, evladından önce yapması gereken şeydir.
15.09’da ara verdik.
15.35’te provaya başladık.
Ka-Bıyık çıkarsana.
Onur-Çıkarabiliyomusun lan.
Mert-Sarı fırça, pek nadir seyreksaçak.
Ka-O incitici cümle kimden geldi.
Talha-Onur’dan.
Oyunun en komik repliğinin ”Bu her iyi babanın, evladından önce yapması gereken şeydir”olduğuna karar verdik ve en iyi replik…
16.55’te provayı bitirdik.
Omçe’nin doğum gününü şimdi de pastalı kutladık, şimdi iyi ki doğmuş iyi ki var iyi ki tanımışız adamı.
15.8.2018 – Çarşamba
Bugün biraz erken başladık sahnede kondisyon için yerimizi aldığımız
saat 11.54
Onur- Hocam kondisyonda Caner Erdem ölmesin?
Yeşim- Onu En Kısa Gecenin Rüyası’ndaki performansıyla biliyoruz yeni kapı devrilir o devrilmez 🙂
Mert -Ulaş prova notlarını ağlama konusunda çarpıtmışsın bence,
sence ?
Ulaş- Çarpıtmadım neyse onu yazdım bunları da yazacağım.
Onur- Her şey yazılıyor abi, ben bunu anladım söylediklerimize dikkat
edelim.
Ben-Teşekkür ederim.
Yeşim- Buyrun arkadaş paralel hareket
Ulaş- Ben mi paralelim ?
Yeşim- Hayır Ulaş hareket.
Caner- Abiler tişörtü sokun şortun içine poponuz görünmesin.
Barış- Savan yok mu abi bir savanı olan yok yerde kayıyorum yer altımdan kayıyor
Allah rızası için.
Onur- Yer değil Barış sen kayıyorsun
Yeşim- Soru var mı?
Onur- Hocam akış içinde hareket halinde belli oluyor soru olduğu.
Yeşim- Akışta sorunu sen yaşıyorsun sadece sol kolu başının tepesine koy,
her şey soldan buyrun sol sol sol yandan yat sola yat tam tersi solu bana
dönderin.
Onur- Hocam bu solla ne alıp veremediğimiz var bizim.
Yeşim- Hızlı hızlı arkadaşlar şikayet etmeyin.
Talha- Hoca haklı.
Onur- Hocam kıçım yere basmıyor, Ulaş üstüme oturur musunuz, hocam
yardım eder misiniz ?
Yeşim- Yalnız sen yapamıyorsun biraz çalışsan olucak Onur.
Onur- Hocam sizde solu yere vurun diyorsunuz ama kendiniz sağı vuruyorsunuz sadece,
olmuyor böyle biz ciddi bir iş yapıyoruz.
Kondisyon bitti.
fondü piliye tandu pardon bunu yazarken yanlış yazdım fondü’yü yani böyle kaldı
böyle de bırakırım.
13.25 provaya başladık.
Sahne -YOL-
Düşler ve Homurtular
Ka- Ya bu Ame’nin hiç bi söylediği olumlu değil hep bir kriz var hep kriz çalışıyor kendisinde
ama neden böyle olduğunu anlıyoruz tabi içinde şiddet var ordan besleniyor.
Bunu iyileştiricek mekanizma yoksa çok zorlanıyorsun, usanıyorsun bir yol bilmiyorsan
patlatıyorsun, çözümü kendini patlatmakta buluyorsun, bakın mesela gelin diyorlar
adama gelmiyor, arıza çıkarıyor kaç sayfadır, kendilerine eşlik etsin diye uğraşıyorlar ve
kendini yavaş yavaş sağaltıyor, seyreltiyor, inat ediyor, direniyor gelmemek için, çünkü
yaşadığı vakanın etkisiyle yaşıyor. Bu arada Ame istiyor ki herkes onun kendisini sevdiğini
ifşa etsin, hep bir sevilmek ve ilgi istiyor, çünkü arızalı, normalleşememiş adam.
Ka- Arkadaşlar herkes bu yolculukta Kıyı’ya giderken kuş sesi yapsın yapamayan varsa
eğer yeteneklerini zorlamasın düdük çalsın kuşlar korosu olsun.
15.06’da ara verdik. 15 dakika ara verdik.
Aramız bitti ve sayfa 42’den başladık…15.23’te başladık provaya.
Talha bir saat önce aramızdan erken çıktı onun yokluğunu ve rolünü ben Ulaş en
Tarkansı ses tonumla okudum.
Onur- Ulaş sahneye göz kırptın.
Ben- Beni biliyorsunuz.
Yarın 1.perdeden başlayacağız ve saat 12’de buluşacağız… 17.54’te provayı bitirdik.
Yolların kesiştiği yerde rastlayacaksın belki de ötekine…
14.8.2018 – Salı
Saat 13.00
Sahnedeyiz.
Çağla – benim dün kollarım çok ağırdı normal mi?
Yeşim – Evet normal yalnız Barış’ın ciddiyeti korkutuyor.
14.16’da provaya başladık…
Ka- Wilfrid yani sen, sert bir coğrafyaya gelmişsin özellikle senin için bir gerilim var ama Simone tokat yediğinde yanına gitmek gibi bir istek olur yardım etmek istersin
sen de ister misin?
Onur- Evet isterim.
Ka- İnsan zayıf bir aygıt arkadaşlar, mesela Oidipus’un köye dönmeyi reddetmesi
eski mekanına gitmesi kolay değil ve bu oyun insan güçsüzlüğünü anlatmaktadır
Köy adını duyunca bir anda panik olabiliyor Ame. Mert’in tiradında Ame köye
gitmek fikrinden kurtulmak istiyor, bu gözardı edemeyeceğimiz bir şey yani Ame
Oidipus’un suçluluğunu hissetmeli, öyle bir varlıktır bu yüzden Wajdi Antonin
Artaud’u okumayı önermiştir, başka bir tiyatro anlayışından bahsetmiştir. Kendini
en suçlu hisseden Oidipus’tur ona göre kodlamamız lazım, Mert sen biraz Marlon
Brando’ya mı benziyorsun? Allah nasıl yapıyor bunu ya hep payımıza düşen
hayranlık ya.
Onur- Eee hiç öyle olamayacağız be abi.
Mert- Şeftali alabilir miyim abi?
Ka- Neyse dağıtmayalım. Oidipus hemen kaos yaratmaya müsait, Ame’yi de böyle
anlamalıyız.
Oidipus – Şiş ayak demektir kelime anlamı olarak.
Talha’ya soru, Sabbe’yi oynadığı için gülmek ne demektir diye sorduk.
Kitapları okumaya yetişememiş pazartesi okuyup anlatacakmış Talha.
Ka- Gülme şimdiki zamanda gerçekleşir dolayısıyla, şimdiki zamanını konuşabiliriz,
Sabbe bir de gülmeyle neyi becermeye çalışıyor. Kilisenin gülmeyi yasaklaması olayı
vardır, dikkat edelim bu fikre, gülmek bir direnişe dönüşüyor.
Talha bence günün acısından kaçma anlayışıyla gülünmeyen yerden kaçıyormuş.
Ka- Gülme dediğimiz şey aynı zamanda her dem arkasında durulacak bir şey değil.
Toplumsal gülme nedir, insan olarak bir direnişi örgütlerken nasıl ilerliyor, mesela
Hamlet’inki kurgusal bir gülmedir, dolayısıyla tiyatro bilmek için entelektüel olmak
gerekir kesinlikle. Wajdi diyor ki bu oyunu yazarken 9 tane kitap okuman lazım.
Dolayısıyla bize şunu teklif ediyor, sizin de benim gibi okumanız lazım ki aynı
seviyeden bakalım…
Ka- Barış’la Talha gülme kitabını okuyup anlatacak olur mu beyle?
Barış- Talha- Tamam.
Barış- Bende kitap var ama bi kısmını aldım.
Onur- Nasıl yani yarısını kesip almak gibi mi?
Sessizlik…
15.58’de ara verdik…16.15’te ara bitiyor…
Ka- Oidipus herkes adına acı çekiyor, tüm insanlık adına ilksel acıyı çekiyor
arkadaşlar.
Sorumlu olmadığı bir acıyı çekiyor. Ataerkil bir yerden teşhis etmekten
bahsediyoruz, 3 bin yıldır var, annesiz baba merkezli ve bu acıyı da hiç
anlamamıştır. Bünyesinde geçirdiği acı hepimizin acısıdır. Ame’nin acının üzerine
konuşmasının üstüne Barış’ın yani Massi’nin gülmesi şahane bir cevaptır gerçekten.
Barış- Abi ben bunun üstüne gülemem ya.
Onur- Abi, Barış’ın yerine birini alalım hemen gülemiyorsa ne dersin ?
Ka- Ne dersin Barış?
Barış- Abi öyle demek istemedim…
Ka- Bi de gülme düeti var off tadından yenmez. Burada kesilmezse eğer melodram
olurdu, deşmeden metni ne derse onu söylemek lazım.
Onur- Talha sen olmasaydın repliklerimi çok daha iyi okurdum.
17.55’te bitirdik yarın 12.00’de buluşuyoruz. Hoşça kalın.
13.8.2018 – Pazartesi
13.00’te kondisyon çalışması için hazırlık yaptık.
Bugün 2.perdeden başlıyoruz provaya, öyle karar verdik.
Hafta sonu prova yapmamıştık, bu nedenle herkes dinlenerek geldi.
Oyuncular ısınırken bir tarafta Ka stajyerlerle kendilerine verilen ödevler hakkında konuştu. Filmler, tiyatrolar, eğitim sistemi ve tüm bunların belirlediği etkileşimler üzerine konuşmalar yapıldı.
14.15’te provaya başladık. Oyun üzerine konuşuyoruz.
Oyun tanıdık bir yerden simgesel bir yere gidiyor sayfa 42’den sonra.
Biraz 2.perdeyle uğraşalım istedik. Oynama isteklerimizden yürüyelim ve bunun üzerine konuşmalar yapalım dedik.
Ka -Belki biraz Barış’a ve Simone’ye sorular sorabiliriz.
Ka
Wilfrid ve Sabbe 1/2 gülüyorsa Massi tam gülüyordu, çünkü onlar Oidipus’u yansıtıyordu, dolayısıyla çözemedikleri bir intikam gücü bulunmaktaydı. Sabbe’nin gülmesi biraz zorlanmalı bir gülmedir bir iradesi varmış gibi duruyor, çünkü o hıncından kurtulamamış. Bunu düşündürmelerinin nedeni kavga etmeleridir. Sabbe hala içinde bitiremediği birtakım olaylar doğrultusunda hareket ediyor. Josephine ve Massi onların son aşaması gibi, çünkü yaşamak için bir nedenleri var. Josephine’nin hafızada isimleri tutması, sevinçli ve istekli bir ritimde yaşamak için hayatta kalmaya değer bi hali var. Bunlar sırtımızı yaslayacağımız nedenlerdir. Toplumsal yapılar hep değişiyor, bin tane forma giriyor ama her şey geçecek ve değişecek, biz toplum olarak Bodrum’da tatil yapmak için yine çalışacağız ve buna devam edeceğiz. Massi ve Josephine’nin dışındakiler aslından biraz kayboluyorlar, Simone, Massi’de bir tür umudu çalıştırıyor. Ame, Massi, Sabbe aşama aşama geliyorlar diğerlerinin seviyesine.
Wilfrid finali yapıyor, babayı denize gömme hareketi Wilfrid’e aittir, dolayısıyla kırılma noktası Wilfrid. Kırılma etkisini, paradigmanın kapısını Wilfrid açmaktadır. Kıyıya indikten sonra söylüyor Wilfrid bir şeylerin farkına vararak hareket ediyor…
Bize bu oyundaki karakterlere yeni dünya lazım, yeni gelen şey fikirdir yani babayı denize gömmektir fikir.
Ayrıca toprağın doyma noktası bir tür zorunluluktan dolayı çıkıyor, zorunlulukla geliyor fikir topraktan yer olmadığı için bir ihtiyaçla doğuyor.
Wazaan soru…
Onur – Bu adam benim adım Wazaan’dır diyor neden Wazaan benim adım demiyor ?
Barış-Adamın şiirsel bir dili var çünkü.
Ka-Tatmin oldun mu ?
Onur-hayır bence adam her sorulan sorunun arkasındaki soruya cevap veriyormuş gibi konuşuyor, bilicilik var. Birden bence benim geçireceğim yolculuğu biliyor Wazaan, bence Wilfrid’in yolculuğunu biliyor, ne olacağını görüyor anlıyor.
Barış -evet bence de öyle.
Ka-Bence de bilici olduğu kesin ama şöyle netleştirmemiz lazım, nasıl biliyor gerçekten karşılaştığı için mi biliyor yoksa malzemeyi mi biliyor, yani bu tarz vakalarla karşılaştığı için mi yoksa malzemeden mi hangisi?
Onur-Mucize hiç beklemediğimiz yerden geldi diyor.
Ka-Sorular soruyor İsmail’i soruyor, ilk kurban İsmail mesela anneyi tanıyor ama babayı tanımıyor, dolayısıyla Jeanne’den tanıyor olması da bi yere tekabül ediyor, Jeanne üzerinden gidiyor, bir kadınla bir erkeğin aynı noktaya bir araya gelmesi gibi aşk yok ve aşkın sevginin olmadığı bir ortam var dolayısıyla bir kadın ve bir erkeğin bir arada olmuyor olması da Wazaan’a bir algı gelmesi gerekir ki bir fikri olsun.Yani unuttuysa eğer Wazaan babayı toplumun nerden geçtiği bilgisini verdiği anlamına gelir bu.
Wazaan’ın bir tür tarih bilim gibi bir tavrı var bir büyücü gibi değildir Wazaan.
Ka-Bence Wazaan, Wilfrid’in varlığının potansiyellerini bildiği için bir mucize diyor.
Çağla-Evet çünkü bir yenilik gelecek.
Ka-Wazaan’ın Wilfrid’’de gördüğü ikinci toprağa gelme kuvveti bir kuvvettir, dolayısıyla buna sırtını yaslayarak bir mucizedir diyor.
Bu oyun olmayan neyin önünde oynanıyor , bu oyunun fonunda olmayan bir şey var orda oynanıyor , olmayan neyin önünde oynanıyor.
Mert-Soyut mu konuşmamız lazım.
Barış-Bu oyunda olmayan hiç birşey yok adam her şeyi yazmış be abi.
Ka-Bu oyunun olmayanı annedir… Dolayısıyla anne eksiğinin rollere yaptığı şeyler, mesela Oidipus’ta bir anne eksiği var, acayip bir tamamlanma ihtiyacı Hamlet’te de var, sen ne kadar varsın diyor anneye hesap gibi soruyor.
Oyunun finalinde babayı anneye gömüyor denize yani.
Babayla anneyi bir araya gömmek çocuğun simgesel bir düzlemde tamama ermiş gibi duracağını işaret ediyor.
Mesela yaşamaya başlıyor hikaye deniz, kum, öpüşmeler bunların hepsi tamamlanma parçaları gibi oluyor.
Mert-Ame, Sabbe ve Simone’yle karşılaştığında hep ne istiyorsun diye soruyor neyi öğrenmek istiyor bu adam ?
Onur-Biraz psikoloji de sorduğu gibi seni açığa çıkaracak sorular olabilir.
Ka- Ama yanlış sorular sorduğu için de olabilir. Tek başına soru soruyor olmak bir şeyi kilitlemekte olabilir?
Soru sorma isteği güçlü olabilir, mesela niçin sorusuna gelen yanıt nedir? Sonsuza kadar yok.
Kim? Sorusunun daha hareket eden bir yanıtı var ama niçin sorusunu bilmiyoruz.
Bu soruyu soran Ame’ye bakmamız lazım.
Onur-Onun psikolojisi gibi bir yardım çığlığı gibi bir soru bu. Ame’ye akıllı bir psikiyatr bilmem sen ne istiyorsun gibi bir soru sorabilir.
Onur-Hep mi kör bu adam ?
Barış-Ben geceyi hiç görmedim diyor, ironi de yapıyor olabilir.
Onur-Evet zaten ironik bi cümle zaten başlı başına.
Barış -Evet ama önce görüp sonra görmeyen biri bu ironiyi yapar mı bilemiyorum.
Onur-Bunu meslek olarak yaptıysa olabilir mi yani?
Ka-Peki neden İlyada’nın metnini söylüyor?
Bunu şunun için söylüyorum, yanıtlar bizim için netse hikâyedeki roller için de o kadar nettir, net olabilir.
Bu yanıtları verirken aslında hep metne gitmemiz lazım, oyunun isteklerinin dışında bir yere gitmeden hep oyundaki metne giderek ilerlememiz lazım oradan bir sözü göstermemiz gerekir.
Kitap önerisi – Şiddetin Topolojisi vaktiniz varsa bakın mutlaka.
Ka-Simone soralım.
Onur-Wazaan’ı ne kadar zamandır tanıyor?
Melek-Savaşın içine doğmuşum ben kendimi bildim bileli tanıyorum bence.
Wazaan’ı yapanda acıdır. Wazaan’ı tüm 2500 yıllık tarihin acısı diye anlamalıyız.
Mucizenin kurucusu olarak Wazaan’ı görebiliriz çünkü Simone ile Wilfrid’i karşılaştırıyor.
15.35’te ara verdik ve 15.45’te provaya tekrar başladık.
Ulaş Özdemir de aramızda müzik için.
(Barış’ın tişört tarzının omzunun kesik olmasının üstüne)
Çağla- Barış’ın omuz dekoltesi olacak mı?
Barış-Benim omuzlarım geniş ondan.
ka-Annesini çağıramaz böyleyse eğer.
16.50’de ara verdik.
17.10’da ara bitti…
Provaya başladık, birkaç sahnenin ne kadar sürdüğünü bilmek için zaman tuttuk 🙂
18.11’de provayı bitirdik.
Emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
Yarın görüşmek üzere hoşçakalın.
10.8.2018 – Cuma
Bugün 10 Ağustos
13.00’te yine her zamanki gibi ısınmamıza başladık dün çok yorulduğumuz için bugün biraz daha rahatlamaya yönelik hareketler yaptık, bu çalışması için Yeşim Hoca’ya teşekkür ederiz.
Yeşim- Bugün acımasızlık yok.
Onur-Anne beden eğitimi öğretmeni ona rağmen yapamıyorum.
Mert-Ağlama işe yaramış demek ki. Bilseydim salıdan itibaren ağlardım.
Yeşim – Arkadaşlar dirsekleri iyice koyun, dizler bükülmeden her nefeste biraz daha.
Onur-Ulaş yardım et bana.
Yeşim – Hayır.
Ulaş-Hayır abi edemem.
Yumuşatma etkinliğimiz bittikten sonra, kimin getirdiği belli olmayan bir masaj aleti bulundu.
Herkes birbirine bu aletle masaj yaptıktan sonra 5 dakika ara verdik. 14.11’de provaya sayfa 42’den Orası kısmından başladık.
Ka-Wazaan buraların hakimindir dolayısıyla ona göre davranmalıdır.
Ka-Simone diğerleri gibi değildir aynı frekansta hareket etmez dolayısıyla aynı etkileşimde de bulunmuyor. Bu sahneler atak sahnelerdir.
Ka-Hakim keyfiyetli bir abimiz.
Hakim’in sözü ‘’Bahçeme neyi gömeceğimi bilmem lazım.’’
Ka -Bu söz bu oyunun anahtarıdır.
15.38’de ara verdik. Sayfa 76’dayız Sahne -Yol- Hamasete düşmememiz gerektiğinden bahsettik.
Şövalye-Oyun bir kuram sınavı gibi değil mi?
Oidipusla Hamleti karşılaştırılıyor. Hamlet’in bu coğrafyada nasıl yol aldığının yollarını aratıyor oyun içindeki tartışmaların bile bu karakterler bağlamında ilerliyor. Yine Hamlet öfkeli ve yine kavgaya yönelik bir dili var. Bu durum Wilfrid’de başka bir paradigmaya gitmektedir.Karakterlerle konuşurken sadece duygulanımlar var. Yazar sadece Lübnan’lı olmanın dışında coğrafya ve belirli bir tarih olmadan da kökten bir yerden ilerliyor. Zamanı geçmeyen bir oyunu yazma isteğidir. Güncel tiyatro gibi değil ikisinin arasında olan bir yerde derdi anlatmaktadır. Hamlet var oyunda Mişkin var güncel var birçok şey var.
Ka-Yalnız Talha’yı bi konuşmamız lazım Onur- Onur-Olmuyor di mi abi?
Ka-Çıkışta konuşalım
Talha -hahhahahaahaa
Mert – Abi hakim üzülüyor dimi?
Ka-Üzülüyor ama olayın üzerinden ne kadar geçti önemli olan noktalar bunlar. Biz bildiğimiz bir şey yapıyoruz oysa ki hakikate yakın yerlerden gitmemiz lazım mesela kör kör bakışmalarla ilgili bir yerlere getiriliyor ve oyun Simone’nin sözüne kadar diyor ki körsün sen demek istiyor ki aslında bir görme problemi var oyunda. Oidipus’ta da bir görme problemi var dolayısıyla Emile’de tüm hikayeyi ve problemleri yanlış karşılıyor.
Oidipus ve Ame’nin tüm iddiası hiç şüphe etmiyorlar ben görüyorum diyorlar. Mesela Hamlet’in Ophelia’dan şüphe duyduğu yer var ama Oidipus’ta yok
Shakespeare oyununda gerçeğin gerçekliğine dair şüphe duy ama Ame’nin yani Oidipus’un ilişkisinde bu yok dolayısıyla bunlar başka türlü yoğunluklardır. Dolayısıyla bambaşka cümleler kullanmaktadırlar. Mesela mezara koyalım cümlesi eski paradigmaya ait bir dil. Oyunun bundan kurtulmak aşamasında olduğunu bulmamız gerekir demek bu. Eskiye ait bir bilgiden kopmamız gerektiğinin farkında olmaktır.Kurtuluş için bir araya gelip Massi diyor ki denizin kıyısına götürelim! Herkes devrimci düşüncedeyken bile eski bir fikirdeler mezara toprağa gömmek ve mezar taşı çakmak bu demektir ama birşey yapıyor olmamız gerekir toptan, yeni değerler dünyasına geçiyor olmamız gerekmektedir. Henüz daha denize gömme fikri yok biz 42’sayfayla birlikte tam olarak bir sonra ki aşamaya geçiyoruz. Sayfa 42’den sonra başka bir dünyayla başlıyor vahşi ve hırçın bir dünya var dolayısıyla başka bir boyut. O kadar iyi bir oyun yazmış ki Wajdi hemen kendini gösteriyor. Kıyıya gidip denize gömmek başka boyuttur aslında.
Uluç-Sıradan insanın yazabileceği bir boyut değil trajik bir şey yazmış yazar.
Barış-Mişkin’de ermişliğe ulaşmış kadar bir karakter sanki.
Ka-Wazaan nerde konumlanıyor, Mişkin nerde konumlanıyor pek anlamıyorum aslında, ermişler mi
Budalalar mı bilemiyorum.
Barış-ERMİŞ Mİ BUDALA MI?
Ka-Abdal
Onur-Abdal
Barış -Abdal
Ka-Gülmeler daha özgürlükçü gülmeler ayrıca kıyamet tablosu olduğu için Hamlet’in gülmesi
gerekiyor. Hamlet’in gülmesini oluşturuğu yerle Hamlet Mişkin’i tetiklemiş ama aynı şeyi yapmıyorlar çünkü aralarda 300 yıl var.
Uluç-Şarkı söylüyor ve gülüyor ve başka ne yapıyorlar?
Ka-Davul çalıyor.
Ka-Oyun bizden entelektüel odaklanma bekliyor oyun istiyor ki imgelememiz gereken yerleri belirleyin diyor. Ne tür bir bilgiye ihtiyacınız olacağını iyi anlamamız gerekir. Sizden şunu bekliyorum Oidipus ve Hamlet olma bedeninden ne anlıyorsunuz onu düşünmemiz gerekir. Hamlet’in delirmesi ateşin üstünde olan bir delirme, boşlukta değil ülke birbirine girmişken bir varoluş belirmesiyle oluşturacak eylemlerdir.
Wazaan kimdir Kral Oidipus yollar’da kitabını okuyanlar için Wazaan odur.
Gözü kör etmek nedir?
Artık mucize olduğunu söyleyen birini uzaktan tanıyan sezgileri güçlenen bir adam haline dönüşüyor…
Yazar Oidipus’tan kurtulmamız öyle kolay değil demek istiyor aynı zamanda Hamlet’ten de Mişkin’den de kurtulmak öyle kolay bir şey değil.
Mert-Sanki koca bir 2500 seneyi bir akşam da anlatmamız gerekiyormuş gibi geliyor.
Ka-Araya bir zaman girdi coğrafya ve zaman girdi diyor. Batılı biri var o babayı gömdü yani Wilfrid ama Ame gibiler babayı gömemiyorlar çünkü Ame gibiler de sert bir ilişki var Oidipus bu yüzden beceremiyor o eylemi, baba erkilliğinin de ağırlıkları ve yoğunluklar bulunmaktadır.
Uluç – Ölüm meselesini tamamen metaya dönüşüyor çünkü ilk etapta bu sorun aile mezarlığı sorunuyken cenaze işlemlerivle prosedürken sorun diğer tarafta yani doğuda ölüm ilişkisi ve mezarlıklarda yer kalmamasıyla vahşetle anlatılıyor. Bir tarafta Batı ve arkaik dünya var bir tarafta vahşi bir dünya var.
Ka-Baba olan her şey çocuğa göre ölü aslında, kuşak farkı denilen şey babanın ölü olmasıyla orantılı, babayla konuşamama hikayesi onun olmamasıyla ilgilidir. Tiran gitmediği için de baba ölüdür. Ölü haliyle cesediyle yüz yüze geldiğinde bir ilişki de doğuyor ölü baba ölülüğünü biliyor çocuk çocukluğunu, yani gerilimlerinin gücü bitmiş iletişime geçebiliyorlar. Denize atmakta da bir kopuş var aynı zamanda, ölenlerin isimlerini de veriyorlar isimleri vermelerinin nedeni bu yüzdedir, ölüleri temsil eden ancak bir baba olabilir sürü çobanlığı yani isimler babaya asıl sorumlusuna veriliyor. Genç birine neden vermiyorlar çünkü onların mürüvveti var çünkü baba zaten böyle bir baba. Oyunun böyle kurduran bir hayal ettiren bir tarafı da var. Zucco, mesela öyle bir oyun değil bu coğrafyayı ve tarihi anlatmak istiyor sana Zucco’nun yazarı batılı, ama Wajdi doğulu. Zucco ‘da Batılı kırıklığı var. Zucco diyor ki ben kavgacıyım. Wajdi, Kıyı’da diyor ki ben sizi tarihî ve coğrafî bir yolculuğa çıkaracağım ve tüm bunları anlatacağım.
Travmayı çözebilmek için babayla karşılaşmak gerekir, yani travma babaysa onunla görüşmen gerekir. aynı zamanda mekan da olmalıdır çözüm işleminde.
Uluç-Hocam fena gitmiyoruz di mi ya?
Şövalye – Bence iyi gidiyoruz ya.
Uluç-Karışık ama
Onur-Biz ona dolaşık demiştik.
Ka-Evet dolaşık.
Çağla-nerden alalım abi
Ka-alttan al.
Onur-Çağla bu oyununun en güzel rengi sensin.
Şövalye – Abi 2 sayfa var burda 2 sayfa boyunca öpüşüyorlar mı?
Ka-2 sayfa mı?
Onur – Ben 2 sayfa öpüşmem.
Şövalye-Kaç sayfa öpüşürsün.
Talha -Şişko
Çağla-Kemal abi duyuyormusun ya?
Ka-Dramaturgi duyuyor valla.
18.15’te provayı bitirdik şahane bir prova geçirdik emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Sağ olun var olun
Barış’ın bugün doğum günüydü tam çıkmadan onu da kutladık.
Doğum günün kutlu olsun Barış nice senelere kara çocuk.
9.8.2018 – Perşembe
Kıyı oyunumuzun bugün 4.provası 13.00’te kondisyon çalışması için hazırlığımızı yaptık spora hazırız.
Sporun 12. dakikası ”terliyoruz.”
Onur- Ambulans bekliyor mu kapıda?
Yeşim- Param param param param parçaaaaah. Arkadaşlar solun üstüne inip kalçayı yere koyuyoruz.
Şövalye- Hocam biz solun üstüne yattığımız için arkaya düşüyoruz.
Yeşim- Önemli olan çıkış arkadaşlar.
Onur- Evet arkadaşlar ıhhhhhahhh sesleri duymak istemiyorum. Tek tek yapalım arkadaşlar toplu olmuyor.
Barış- Bence yapmayalım.
Onur- Bacaklar koptu 3 gündür yok hissetmiyorum midemiz bulanıyor revire gidebilir miyiz?
Yeşim- Arkadaşlar yerde sürünürken kütür kütür sesler çıkarmayın çok yumuşak hareket edin.
Şövalye- Hocam kemikler biraz iri de ondan şey oluyor.
Onur- Hocam yer ahşap boş zemin hocam.
(Ka dergi okurken)
Onur- Abi komik mi derginin derdi.
Ka- (güler.)
Yeşim- Onur biraz bu tarafta yap da ayağını çarpma.
Onur- İnşallah çarparım da ayağım kırılır da bir daha kullanamam hocam.
Dip not-Buradan sonra yazılanlar ciddiyetle yaşanmıştır.
Mert Şişmanlar, çocukluğunda halk oyunları figürü görmediği için hareketleri yapamadığını
kaldıramayıp gerçekten ağlamıştır.
Onur- Mert iyi misin ?
Mert- Ağlayacağım galiba.
Onur- Ciddi misin olum.
Mert-(Koşarak aşşağıya iner)
Talha– Mert, Mert dur ne oldu buna neden ağlıyorsun.
Mert- (Ciddiyetlidir ağlamaktadır)
olmuyor abi yapamıyorum.
14.00’te spor çalışmamız bitti. Ara verdik ve provaya dünkü kaldığımız yerden değil de en başından başlamaya karar verdik.
saat 14.28’de sahnedeyiz .
Ka-Morg –Sahnesi, hamlet mezarcı sahnesi gibi hamlet gibidir.
Onur- Benim oynadığım gibi değil mi abi.
Ka- Evet Onur.
Cenaze levazımatçısını Hamlet’e benzettik ve morgda tahnit sahnesinde cenaze levazımatçısını hamlet gibi oynaması gerektiğini düşündük.
Ka- Wilfrid’in babayı gördüğü sahnede Wilfrid’e babayı görmek kolaydır ama Hamlet’in görmesi zordur arkadaşlar.
15.41’de ara verildi tam 19 dakika.
16.03’te aramız bitti.
Oyunun yapısı gerçeklikten kopma imkanı tanıyor bizlere.
Ka-Aile sahnesi üzerine (Oidipus kesinlikle anal dönemi geçememiştir anal dönem problemi bulunmaktadır)
17.25 saatimiz, çalışmalarımız üzerine konuştuktan sonra salonumuzdan ayrıldık.
8.8.2018 – Çarşamba
Bugün 8 Ağustos, önce spor yapacağız. 13.00’te büyük salondaki yerimizi aldık. 13.17’de Ka stajyerlerle yabancı diller üzerine sohbet etti. Isınmaya, dansla, yöresel figürlerimizle başladık.
1 sol,sağ,2 sol,sağ,3 sol,sağ diyerek devam ettik.
Yeşim: Topuklar yere bassın arkadaşlar.
Şövalye: Benim gaviscon basmam lazım.
(Gülerler)
Dün sayfa 80’de kalmıştık.
Spordan sonra 15 dakika ara verip sahne düzenlemesini konusunda değişiklik yaptıktan sonra kaldığımız yerden provamıza devam ettik.
Uluç ve Şövalye’nin dans ettiği sahneye Meksika ölüler dansı müziği bulduk.
Ka- Wilfrid, oyundaki yönetmen iktidar aygıtlarından da vazgeçiyor. Batıyı, edebiyatı da yok sayıyor çünkü bu sinema ve benzeri şeylerin 21.yüzyılda bize kendilerini dayatmaya başladığını düşünüyor… Sanatsal isteklerle filme çekiyoruz her şeyi her şey film oluyor dolayısıyla popülerin olanın sanatı olmaya başlıyor ve insanın baş başa kalacağı bir şey kalmıyor. Bizi oyun destan pozisyonuna itiyor.Wilfrid gittikçe sakinleşen bir adam haline dönüyor büyümeye başlıyor dağın bir başında kalıyor babasıyla. Bu sahne Wilfrid’in erginlenme zamanı gibi duruyor. Babayla olan ilişkisi onun bir tür temizlenmesi gibi algılayabiliriz. Şuan kodlamalarımız bunlar olsun…
Ka-Yukardan mana yağıyor arkadaşlar koruyun bizi.
15.34’te ara verdik yaklaşık 22 dakika.
15.55’te aramız bitti.
Ka- Wilfrid’le ilgili merak ettiğimiz sorumuz var mı? Varsa soralım Wilfrid’e.
Uluç-Wilfrid’ geçmişini neden merak etmemiş diye sordu.
Onur-Baba merak etmediyse çocuk neden merak etsin?
Uluç-(baba) Ben hiç mi merak etmedim sanıyorsun.
Talha -Babadan sonra inanılmaz bir değişime uğruyor neden böyle bir değişime uğruyor bir anda ne oluyor da babasını merak ediyor.
Ka- Ben annesiz olmayı annesizliği çok merak ediyorum.
Babasızlık annesizlik üzerine konuşmalar yaptık. Bazılarımız etrafımızda annesi veya babası olmayan insanların yakından bu mağduriyeti yaşayan insanların hikayelerinden bahsedildi…
Ka-Bu babasızlığı ve annesizliği insanlığın başına geldiğini düşünsek nasıl olur?
Onur-Facia olur orta doğunun başına bu gelmiş işte.
Ka- Annenin yokluğu babanın varlığı sadece Ortadoğu’ya has birşey mi acaba?
Onur -Değil tabi, daha yiyen, çiğneyen bir batıdan bahsediyoruz. Batının ihtilalini yaptığı şey bu gibi batının da annesi ölmüş dolayısıyla o da buna göre yapılandırmış kendisini. Ortadoğu’nun daha babasız olduğunu düşünürsek Batı’nın da böyle olduğunu görürüz.
Ka-Batı eğer baba referanslı bir toplumsa zaten babalık rollerini sana aşılıyor.
Onur-Shakespeare’de su annelik anlamına geliyor. Sürekli kadınlar kendilerini suda boğuyorlar.
Ka- Babayı tanımadan öldürmek hepimizin sıkıntısı, Wilfrid’in sıkıntıs,ı zaten hiç anneyi babayı bilmiyor olmasından kaynaklanan bir harekettir bu. Söz vermek Wajdi’nin temellediği şeydir. Babanın çürümesine rağmen onu götürüp gömüyorlar, sadece Ortadoğuya ait bir kültür, bir ima olamaz diye düşünmeliyiz biz. Babalık kendisini teşhis etmiş ve hiçbir şeyi bırakmıyor ataerkillik her şeyi hukuke etmiş, dolayısıyla Batı’dan gelen bir Wilfrid’i esas almalıyız. Ursula Leguin’in asıl yolculuk geriye dönüştür dediği gibi. Oyunculuk bir dönüşüm olduğu için dünyanın halini anlamaya daha uygun bir iştir arkadaşlar. Batılı bir çocuğun babasını gömme yolculuğuna çıkmasıyla doğulu bir çocuğun bu yolculuğa çıkması bambaşka şeylerdir.
‘’’Hayatı öldürmeye çalışan birine Wilfrid’in sözlerinden bahsedelim.’’
Wilfrid’in içinde Apollon ve Dyonisos var. Wilfrid’in dışındaki çocuklar şiddetin kendisine dönmüşler çünkü onlar doğulular dolayısıyla şiddetle yaşamışlar yaşam boyu. Wilfrid’de bu yok onlar şiddetten haz alırken Wilfrid sözün peşinden gitmektedir. Şiddet üretimi alışkanlıktır hemen meyledebilir şiddete meyilli insanların buna göre yaşaması mecburidir. Sürekli şiddetin ortasında kalınmıştır çünkü.
Ortadoğulu olan Ame’nin Babayı öldürmesi savaş yüzünden babayı tanımaması oğlunun babayı öldürecek duruma gelmesi ve hep bu varlık problemini gömmeden çözemiyor olmak bir görevi tamamlayarak hayata başlaması gerektiği manasına gelir.
Aynı zamanda Wilfrid ölen babayla konuşuyor çünkü manevi olarak sırtında taşıyor öldüğünü duyduktan sonra.
Onur-Babasızlık kavramı Wilfrid için doymayan bir açlığa dönüşüyor olabilir mi, bu köksüzlük ve sevgisizlik seni açlığa kadar getiriyor diyebilir miyiz ?
Ka-Tabi ki
Onur-Çünkü bu sevgisizlik alıcı olmaya getiriyor insanı sürekli seni alıcı kılıyor sürekli alan ve vermeyi bilmeyen insanlardan bahsediyoruz, arzu öyle bir şey ulaşamadıkça istiyorsun, istiyorsun, istiyorsun… Oyunda da var Wilfrid seviştiği insanın kim olduğundan bahsederken bir dolu isimden de bahsediyor, aynı zamanda Emil diyor, Chantal diyor, Mustafa diyor bir dolu isimden bahsediyo,r doyumsuzluk insanı bu noktaya getiriyor çünkü.
Onur-Düşünsenize büyük bir ceza gibi hiçbir şeyi tam özümseyememek tam olarak böyle bir şey hiçbir zaman tam anlamıyla doyamamak.
Ka-Bizim devletle ilişkimize bakın hep bir babalık ilişkisi var.
Onur-Hep bir kandırmaya yönelik bir ilişki kuruyoruz hep arkadan dolanarak yaşıyoruz.
Şövalye-Baba figürü her yerde çünkü.
Ka -Yapı bunu gerektiriyor. Babalaşamıyorsun kötü baba oluyorsun. Biz eksikler ordusuyuz. Ataerkillik erginleşemediği için erginleşememek çocuklara yoksunluğun getirdiği tepkilerle ilişkilerini yönettiriyor
Ka- Bence oyunun iyi taraflarından bir tanesi annenin ve babanın kötü olmamasıdır. Her şeyi başı kadastro, sen toprağın kendi işlevini üretmesine müsade etmezsen, eğer ona bir bina dikip nesneleştirirsen yaşamayı gerçekleştiremezsin… Bize toprağımıza bir bina dikip onu özel okul yapıyorsun ve biz çocuğumuzu okutmak için para vermek zorunda kalıyoruz neden?
Ama denizde bu yok denize bunu yapamıyorsun babanın denize atılmasının nedeni de bu yüzden. Tam da bunların hepsinin getirdiği yaşamsal varoluşların hepsi toprak tarafından oluşturulan yaşam düzeninin getirdiği mecburi hayatlardır. Biz zorunda kaldığımız hayatlar dayattıkları hayatları yaşamak zorunda kalıyoruz. Başka türlü ilerlememiz mümkün olmuyor çünkü.
17’10’da okumaya başladık. İlk sahneden itibaren. 17.57’de provaya ara verdik. 5 Dakika aradan sonra, 30 dakika müzik çalışıp,provamızı bitirip salonumuzdan ayrıldık.
Yarın için ihtiyaç listesini oluşturduk ve buna göre hazırlık yapmak için salonumuzdan ayrıldık.
7.8.2018 – Salı
13.00’te Yeşim eşliğinde ısınmak ve spor yapmak için salona hazır bir şekilde konumlandık. Ufak ufak ısınmalara başladık. Dün okuma provamızdan sonra ihtiyacımız olan birkaç aksesuar istenmişti.Biz de ihtiyacımız olan aksesuarlarımızı hazırladık: Ben, Gamze ve Kardelen yerlerimizi aldık.Yeşim eşliğinde oyuncularımızın kondüsyon çalışmasını izledik.
Lambaya püf de eşliğinde kondüsyon yapan yeşim hocamızı, günümüzü şenlendirdiği, eğlenceli bir ders yaşattığı için çok çok teşekkür ederiz.
Yoğun spor ve kordinasyon çalışmasının ardından.
Onur-Bugün prova iptal sağlıkçıları çağırın abi, fuco nerede, pardon kuko nerdesin (Onur’un evladı ismi kuko bizim için dünyanın en güzel köpeğidir o da aramızda misafirimiz.)
Ka-Tiyatro zor di mi arkadaşlar?
Yeşim- Ayaklarınızı hissediyor musunuz?
Ka- İyi ki oyuncu değiliz ya valla.
Yeşim- Yarın daha çok hissedeceksiniz.
Onur- Ne güzel gelecektik mis gibi.
Yeşim- Beni yarı yolda bırakmayın lütfen daha maksimuslar tutulucak merak etmeyin.
Onur- Prömiyere gelsinler de yeter hocam.
Spor çalışmamız bittikten sonra ses çalışmak için bi 15 dakika ara verip toplandık. Onur piyanonun başına geçti ve ses çalışmaya başladık 5,6 egzersiz yapıp ses açtıktan sonra bu çalışmamızı da bitirdik..
Piyanoda ninanina nina nina niiiiiiii yaptık en iyi nina nina ni yapanı seçemedik ne yazık ki 🙂
İlk sahneyi 14.20’de okumaya başladık.
Wilfrid -1.Gece Sahnesi
Ka- Oyun, bildiğimiz bütün tragedyaların değişmiş hali arkadaşlar.
Bu oyun 42 sahneye kadar bir bütündür.
Ka-Sanki Wilfrid’i sarmalamış gibi bir hali var herkesin. Şövalye ve babanın dışındaki herkes Wilfird’i sarmalıyor bir tür trabzan yaparak konuşmalısınız ve sizde Wilfrid konuşurken fısıldamalısınız çünkü hepinizin toplamıdır Wilfrid. Tabi seyircimizi imge zehirlenmesinin içine sokmadan oluşturacağımız bir işlev bulmamız gerekiyor. Wilfrid’in ilk sahnesi sanki batılı insanlara bir suçu anlatan suçluluk kompleksi gibi duruyor. Aynı zamanda trabzanı oluşturan herkesin Wilfrid’e hak vermesi gerekiyordu, biz böyle düşünelim.
Oyuncular uzun sopalarla trabzanı yaparken hem Wilfrid’e hem de seyirciyle ilişki kurabilecek tavırlarda bulunabilirler denildi.
Ka-Burası kesinlikle modern insanın sıkıntısını anlatmaktadır.
(Ka çekim sahnesi üzerine )
Ka-Bu çekim sahnesi ancak kabus olabilir başka da hiçbir şey olamaz arkadaşlar.
Ka- Onur sürekli bir film oynuyormuş hissi üzerine kurduğun replikleri sürekli kafanın içinde konuşan, kendine kızdığın bir tepki gibi düşünmeliyiz. Sopaları kamera gibi kullanırken bir anda silah gibi bir forma bürünerek de kullanmalıyız.
Talha-Yaaaaaahhhhhhhhhh.
Onur- Ne yapıyorsun oğlum ata mı biniyorsun.
Talha- Abi benim kendi iç dünyam burası.
Ka- Şövalye’ye ışın kılıcı yapabiliriz değil mi? Bengi- Star wars kılıcı olabilir.
Onur- Bu arada ucunda materyal olmayan sadece lazer olanları var.
Ka- Hakim’in kendisi ideolojinin cümlesi gibi duruyor. Efendinin köleye ihtiyac duyması gibi.Süreklikendini yeniden yapılandırıp ikna ediyor gibi duruyor modern bireyin üstüne çullanmış ideolojisi gibi.
Ka- Onur defolun gidin demek, hayatımdan bi siktirin gidin demek gibidir.
Sayfa 8’de Morg Sahnesi
Cenaze levazımatçısının aklında sürekli yasa kavramı bulunarak hareket etmektedir.
Ka- Ya bu Wilfrid’in kafasında…
Onur- Dj var abi kafasında ya (Şövalye’ye söyler)
7.Prosedürler Sahnesi’nde
Şövalye- Bu sahne keşkül kaldırmaz abi.
Ka-Kiloluk viski kaldırır mı?
Şövalye-İslilerden kaldırır abi.
8 Aile.
Melek- ağlar inler.
Onur- Abi burda meleğin dinmeyen bir inlemesi var.
16.00’da provaya 20ara verdik.
16.27’de provaya başladık ara bittikten sonra tam saatinde okumaya başladık.
Fena bir prova geçirmediğimizi gördük ilk gün olmasına rağmen.
Ka- Biz babayı taşımayı fiziki anlamda anlamıyoruz daha çok manevi bir yükmüş gibi algılıyoruz. Sadece babalık yükünü yüklenmiştir Wilfrid. Aynı zamanda Sabbe’nin üstünde bir Hamlet deliliği bulunmaktadır.
Caner Cindoruk provamızı ziyaret etti bize küçük tatlılar getirdi tatlı yiyelim tatlı oynayalım diye teşekkür ederiz.
Onur- Tiyatromuzun ceo’su geldi teşekkürler caner.
Prova’ya devam kaldığımız yerden.
Talha’nın cümleleri karıştırması üzerine.
Onur- Abi Talha’ya haber versek olur mu acaba?
Ka-Talha gelmedi ki
Onur- nerede abi kime söyleyeceğiz.
Ka-Diksiyona haber verelim diksiyon gelsin.
17.54’te provayı bitirip yarım saat müzik çalışmak için 15 dakika ara verdik.
udumuz, kahonumuz ve piyanomuz eşliğinde enstrümanlarımızla çalışmak için sahneye aradan sonra indik şimdi müzik zamanı 🙂 Müzik çalışmamızı da yaptıktan sonra 18.32’de provamızı bitirdik biraz lafladık güldük eğlendik prova sürecinde bulduğumuz müziklerimizi dinledik sohbet ettik ve yarın 13’te buluşmak üzere salonumuzdan ayrıldık.
Onur-İnsan ayağı kayar ölür, kalp krizi geçirir ölür, insan normal hastalanır ölür, insan normal ölür normal ölmeli, insanın kafasına bomba yağar mı abi ya!
6.8.2018 – Pazartesi
Yeni oyunumuz ”Kıyı” için 14.00’te toplandık. Oyunumuzun yazarı Wajdi Mouawad, Lübnan asıllı. Oyun için tüm ekip sezon içinde toplamda 6 kez buluştuk. Bu buluşmaların hepsinde oyun hakkında dramaturjik yoğunlaşmalar, okumalar, detaylı araştırmalar yapmaya gayret ettik. Bu süreçte, oyunun dünyasınıa hizmet edecek şekilde aynı coğrafyada oyuna dair bizim bildiğimiz, tanık olduğumuz, duyduğumuz benzer hikayelerimizi birbirimizle paylaştık. Oyunumuzu seyirciye anlatabilmenin yollarını bu ve benzeri çalışmalarla yapılandırmaya çalıştık.Yazarımız ile yönetmenimizin önerdiği kitaplar doğrultusunda yaza hazırlık olması açısından bu sürece bir çok kitap okuyarak girdik.Kitap isimlerini tabi ki paylaşacağım.
moda sahnesi’nin buram buram esen sokağındayız. Asistanlar, stajyerler, oyuncularımız tüm ekip buluştuk, tanıştık. Kıyı’nın yeni sezonda olacak prömiyeri için ilk adımlarımızı atıyoruz biraz kapıda sohbetlenip çay, kahve içip salona doğru hareket ettik.Yerlerimizi alıp şampanyalarımızı patlattık. Bu oyunun müziklerini Ulaş Özdemir yapacak o da aramızda, oyunda kullanacağımız enstrümanlarımız hakkında konuştuk ,oyuna uygun ve bu dünyaya hizmet edecek müziklerden bahsettik. Plan programdan bahsedip provalardan sonra istiyoruz ki müzik çalışılsın.
Yeşim Coşkun da aramızda dans ve kondüsyon çalışması için neler yapacağımızdan bahsetti tabi her zaman ki gibi provadan önce bir saat bu çalışmaya vakit ayıracağız.
Ka,birkaç değişik oynama halinden bahsetti, oyunun rüyada buluşmahalleri gibi olacağını hayal ettik. Kıyı oyununu Wajdi Mouawad’ın zaman kavramıyla yazdığını düşündük.
Ka- zamanın karşısındaki insanı yazmıştır.Zamanı kavrayamayanla zamanın karşısında zamanı dürtmeye çalışan Wilfrid’i yazmıştır. (Wilfird’i Onur Ünsal oynuyor ) Ama zaman karşısındaki insan gibi. Tarih perspektifi gibi. Yazar tarihteki Oidipus’u kendi coğrafyasında günümüzde bu coğrafyada ve bu çağda görmüş yazmış, karakterleri sınıflarla antik çağlarla arketiplerle anlatmış. Bize böyle geliyor tabii… Wajdi tarihi de tartıştırıyor yani modern insanı yazan arketiplerden bahsediyor. Oyunda bir şeyler kaynıyor ama bu kaynayış insanlık magması gibidir bunu unutmamak gerekir… Buradan hareketle bir insanlık tekinin kurtuluşu var mıdır ve insan buradan nasıl var olacak deyip bize soruyor. Anne karnından çıkış gibidir oyun hepimize hayırlı olsun 🙂
(Sessizlik)
Ka-Oyun insanlığın psikanalizi gibi duruyor.
Onur- Oyun kurşun gibi başlıyor.
Ka- Evet ne zaman başlıyorsa başlasın hiçbir şey tamamlanmadan sen yani Wilfrid çekip gidiyorsun bir anda. Bengi dekorla ilgili birşeyler söylemek ister misin ?
Bengi-Dekorun nasıl olacağını bilmiyoruz henüz.
Ka- Evet 15 yıldır çalışıyoruz Bengi’ye teşekkür ederim, ilk defa bilmiyoruz dedi.
Ve okumaya başladık.
Oyundaki yönetmen’in, Ame’nin Oidipus’u temsil ettiğini düşündük, Sabbe’nin Hamlet’i, Massi’nin de Mişkin’i temsil ettiğini düşündük. Wilfird’in ise hepsinin toplamı olduğuna karar verdik. Ortak bir dil ve ortak davranış yaratılması hakkında konuştuk. Her bir kişi birden fazla rol üstlenecek bu oyunumuzda.
Ka- Oyunun aralarında zaman zaman film çekim sahnesi bulunmakta, burada film başlayıp biten birşey gibi duruyor, her şey akıyor ama aynı zamanda her şey bitebilir, kapalı bir alan yaratılıyor filme baktığımızda. Her şeyi sınırlandıran bir şey film. Oyun Wilfrid üzerinden devam ediyor ve hep 2. planda filmi eleştiriyor, burada gerçeği ve hakikati manipüle eden bir işten bahsediliyor.
Bengi- İnsanın ölümle ilişkisinin kopmasında çok önemli bir rolü var, çünkü sinema izletiyor seni.
Onur- Sinema çünkü insanı çok iyi öldürüyor ve en iyi ölenler var, dolayısıyla ölümle yaşam ilişkisi de sınırlandırılıyor.
Talha- Yalnız Barış’ın sesi Nur Subaşı’na benzemiyor mu?
Herkes- (Güler) Ben ulaş- Yazarım.
Şovalye- Ben şövalyeyim di mi?
Ka- Evet ama hangi anlamda?
Onur- Bi anlamda.
Şövalye- peki.
Onur- Şövalye Guiromelan konuşurken bir şeyler bi müzik falan çalıyor di mi?
Ka- Yaylılar.
Onur- Bu arada bence Simone Ophelia’nın direnmeye karar vermiş tarafı gibi duruyor.
Ka- Evet doğru bence de. Bir de Şövalye’nin konuşmaları Wilfird’in iç konuşmaları gibi sanki kendine söylediği şeylermiş gibi bana öyle geliyor en azından…İnsan tanımadığı kimsenin rüyasını göremezmiş bu yüzden çocukluk kahramanına söylediği şeyler Wilfrid’in kendi cümleleri gibi.
16.03’te
Kısa bir ara verdik.
Ve 17.35’te provamızı bitirdik. Yarın 13.00’te buluşmak üzere salondan ayrıldık.
Hoşçakalın.
”Kıyı”yolculuğumuza kaldığı yerden devam edeceğiz.
Kitap Listesi :
Lübnan’da iç savaş, Yazar: B.J.ODEH, Belge Yayınları
Ölüm Terbiyesi, Yazar: Zeynep Sayın, Metis Yayınları
Döşeğimde Ölürken, Yazar: William Faulkner, İletişim Yayınları
Gecenin Sonuna Yolculuk, Yazar: Louis Ferdinand Celine, Yapı Kredi Yayınları
İlyada, Yazar: Homeros, İş Bankası Kültür Yayınları
Budala, Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, İş Bankası Kültür Yayınları
Seksen Günde Devri Âlem, Yazar: Jules Verne, Fark Çocuk
Maldoror’un Şarkıları, Yazar: Comte de Lautreamont, İmge Kitabevi
Cinsel Kimlikler, Yazar: Camille Paglia, Epos Yayınları
Tiyatro ve İkizi, Yazar: Antonin Artuad, Yapı Kredi Yayınları
Odysseia, Yazar: Homeros, İş Bankası Kültür Yayınları
Oidipus Yollarda, Yazar: Henry Bauchau, Metis Yayınları
Antigone, Yazar: Henry Bauchau, Metis Yayınları
Komedi: Sonsuzun Fiziği, Yazar: Alenka Zupacic, Metis Yayınları
Dergi :Suret : Atalar, Babalar, Hayaletler, Yazar : Kolektif Yayınevi : Encore, Süreli Yayınları