DIKŞIN: Büyük Şans (Big Shoot)

Yazan: Koffi Kwahule
Yöneten: Kemal Aydoğan
Çeviren: Reyhan Özdilek
Sahne Tasarımı: Bengi Günay
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Asistanlar: Mesut Karakulak, Ayşe Sinem Kayır

Oynayanlar: Onur Ünsal, Mehmet Tekatlı

Yaş sınırı: +18

PROVA NOTLARI

09.01.23

 

Bugün günlerden Salı ve hava yağmurlu, kış sanki bugün gelmiş gibi. Saat 13.00’te yeni bir oyuna başlamak üzere toplanıyoruz, stüdyonun yolunu tutuyoruz. İner inmez dekor hakkında konuşmaya başlıyor ka, heyecanlanıyoruz. Ardından bu ikilinin yapısından bahsediyoruz, şovun nesnesi ve şovun sahibi olmalarından konuşuyoruz. Aralarındaki ilişki hareket edemeyen ya da hareketi kazanamamış ile hareket edebilen arasındaki ilişkiye benzetiliyor. Stan’in hareketlerini unutması “Elizabeth Hunter- Kafka’nın Maymunu” oyununu hatırlatıyor ka’ya. Tıpkı Kafka’nın Maymunu gibi Stan de bir ara forma dönüşüyor aslında, kendi benliğini kaybeden ve apolitikleşen birisi olup çıkıyor.  Diğeri ise işinde çok profesyonel, hiiç aceleye getirmeden yapacağı şeyi bize Stan’le ilgili bütüün bunları gösteriyor, aynı zamanda kendi aracılığıyla da Beyaz’ın kendini nasıl gördüğünü gözler önüne seriveriyor tabii. Kısacası bu ikilinin “gösterisi” bize çook şey anlatıyor. Bir düet gibi bir gösteri, ya da bir sirk gösterisi. Her nasıl olursa olsun, bu gösteri bildiklerimizden biraz farklı orası kesin!

 

17.00’de ilk günü tamamlıyoruz. Çok heyecanlı bir sürece başlamış olduk böylece, yarın görüşmek üzere!

 10.01.24 – Prova Günlüğü

 Sayın seyircilerimiz hepiniz bu görkemli gösterimize hoş geldiniz. Bugün ikinci gün basamak basamak yükselişe geçiyoruz artık. Prova için sahneye girdiğimizde Onur girer girmez kerpeten istedi. Bu bizi biraz ürkütmedi değil. “Bu kadar çabuk mu ?” diye sormadan edemesekte kerpetenin kullanım amacına uygun bir nedenden dolayı kullanacak olmasını öğrendiğimizde içimize su serpti. Fakat bu Stan halen daha siz uzaklardan bizleri okuyan seyircilerimizi bekletmekte ısrar ediyor. Üsküdar’dan Avcılar’a, Edirne’den Van’a, Suriye’den Hong Kong’a .

Bu oyunda bizi düet bekliyor. İki fazlalığın düeti. Eziklik & Fazlalık. Hareket eden ile hareket yetisini kazanamamış bir ilişki. Ama Stan neden sen bu adama istemediği şeyleri yaptırıyorsun ? O kesinlikle hiç istemiyor böyle davranmak.

Oportünist

Oportünizmi uygulayan, davranışı oportünizme uygun olan, duruma, kendi çıkarına göre davranan, durumlardan, koşullardan kendi çıkarına yararlanan (kimse).

Günün Sözü,

Jose Saramago’nun Kabil adlı kitabında şöyle yazıyor; “Bana kim olduğumu sorarsan senin kim olduğunu sorma hakkı mı da tanırsın.”

 

Günün Şarkısı, Ray Charles – Hit The Road Jack

 

Hit the road, Jack, and don’t you come back

(Yola çık Jack, ve geri gelme)

No more. No more. No more. No more.

(Bir daha, bir daha, bir daha, bir daha)

Hit the road, Jack, and don’t you come back no more

(Yola çık Jack, ve geri gelme bir daha)

Woman, oh, woman don’t you treat me so mean

(Kadın, oh kadın, bana bu kadar kötü davranma)

Your the meanest old woman that I’ve ever seen

(Gördüğüm en kötü yaşlı kadınsın)

But I guess if you say so

(Ama sanırım ne diyorsan öyledir)

I have to pack my bags and go

(Valizimi hazırlamalı ve gitmeliyim)

That’s right!

(Bu doğru!)

Baby. Listen, baby, don’t you treat me this way

(Bebeğim, dinle bebeğim, bana böyle davranma)

‘Cause I’ll be back on my feet someday

(Çünkü bir gün dizlerimi çökeceğim)

Don’t care if you do ’cause it’s understood

(Bunu yapıyorsan umrumda değil çünkü bu anlaşıldı)

You ain’t got no money. You just ain’t no good

(Paran falan yok, ve iyi değilsin işte)

Well, I guess if you say so

(Eh sanırım ne diyorsan öyledir)

I have to pack my bags and go

(Valizimi hazırlamalı ve gitmeliyim)

MELEK SIRTI

Hayale dalmış bir sahte sokak

Ve gerçek olmayan şu piston

İkisi de yalan

Gökten gelen bir melek çıkardı.

 

İster rüya olsun ister olmasın

Yukardan bakıldı mıydı

Yalan apaçık görülür

Çünkü melekler kamburdur.

 

 

Hiç değilse gölgeleri kambur

Odamın duvarı üstünde.

Jean Cocteau

11.01.24 – Prova Günlüğü

 

Heyy! Işık! Maestro, müziikk! Oyunda kullandığımız müziklerden bir tanesini sahnede muazzam dansımızla güne başlıyoruz. Sen kamera ben oyuncu sen çek ben oynayayım Staannnnn! Actiooonnn Stan, actioonnn!

 

Bu kurabiyeler ve meyveler her gün mü değişiyor? Provanın başındakiler değil dimi? diye bir soru geldi. E tabi bizde her zamanki gibi iltizamla taze taze hazırlandığını söyledik. Yalan değil ya valla bak. Sonrasında susamlı krakerin mermi görevi yapacağınıda düşünemezdik tabi J

 

Unutmayın arkadaşlar istenildiğinde her şey bir silaha dönüşebilir. Belki bir pet şişe belki de bir muz, belki para, belki su, belki de pipet hatta belki çiçek. Yeter ki yaşamak için, iyi bir yaşam hazırlamak için kullanalım. Git deyince git, gel deyince gel yeter be nedir bu Stan’in çektiği.

 

Aranızda Amerikanca bilen var mı ? Evet, amerikanca bilmek çok önemli, yani amerikanca bilmeyen insan kaldı mı ya? Yeterince Amerikanca değil miyiz? Herkes Amerikanca’yı anlıyor değil mi ? Neyse canım Amerikanca yoksa Jamaikanca’da olur. Açıkcası ben ikisini de konuşabiliyorum. Hem de aksansız konuşabiliyorum.

 

DIKŞIN!

 

Palimpsest, Metinsel çalışmalarda palimpsest, başka bir belge biçiminde yeniden kullanılmak üzere hazırlanırken metnin kazındığı veya yıkandığı bir parşömen veya kitaptan elde edilen bir el yazması sayfasıdır.

Günün Sözü,

J.M.Coetzee, Barbaları Beklerken adlı kitabında şöyle yazıyor;

 

“Savaş da bunun için çıkmıyor mu?… Razı olmayacağı bir duruma zor kullanarak boyun eğdirmek.”

12.01.24 – Prova Günlüğü

 

İçerden bir ses geliyor. Müzik sesi. Gözlerim mi bozuldu kırmızı renkte ışıldayan birini görüyorum. Baştan asağı kırmızı gözlükleri de parlıyor. Kıpkırmızı bir adam. Kim o, kim o diye gözlerimi odaklarken yükseklerden bana doğru kıpırdaman kollarını birbirine kavuşturmuş biri bana bakıyor. Bir an her şeyin etksine kendimizi bırakmışken “bana şurdan video çeker misin ?” diye bir ses yankılandı kulaklarıma. Tüm film geri sarıldı tabi.

 

Eğer yenilen ve korkak olmasaydı bir efendi de olmazdı. Bu nedenle ilk olarak aslında korkak doğar. Yakarsa dünyayı garipler yakar. Diye uzatmayacağım konuyu tabi. Oyunda biri birine sürekli bir şey yapıyor. Bitmeyen bir enerjisi var. Bu bitmeyen enerji de seyirci gözünü ayıramayacak gibi görünüyor. Bu etki birçok insanın bu kadar etkisizliğine bir şeyler söyleyecek gibi duruyor. Ölüm herkesten kurnaz, herkesten. DIKŞIN! Pouff!

 

Günün Sözü,

Frantz Fanon, ‘Siyah Deri Beyaz Maskeler’ adlı kitabında şöyle yazıyor;

 

“Sizi sömürgeleştiren yabancıların sizde yarattığı en büyük yıkım, zamanla sizin kendinize onların gözüyle bakmanızı sağlamalarıdır.”

 

Günün Şarkısı, Samsak Döveci

 

Langıdılanlan-langıdılanlan, samsak döveci
Gümbüdü-gümbam-gümbam-gümbam, ebegümeci
Ebelerin ilacıdır ebegümeci
Uyuz eşek yoncasıdır ebegümeci
Ebegümecini toplayalım
Lazım olur, saklayalım

 

Bonus Bilgi,

 

Ebegümeci faydaları nasıl tüketilmeli?

 

Güneş yanığı, böcek ısırığı gibi kızarıklıklarda yaraları iyileştirmek adına kullanılabilir. Ebegümecini günlük rutinlerinize çay formunda ekleyebilirsiniz. Kurutulmuş ebegümeci yapraklarından hazırlayacağınız çay ile bağırsaklarınızı canlandırabilirsiniz; ebegümeci müshil etkisi gösterebilir.

16.01.24 – Prova Günlüğü 

Selamlar, 

Stan Moda’da Beşiktaş’ta yaşayan bir korkak kentli, hiçbir şeye sesini çıkarmayan bir kentli, diyor ka. Aslında herhangi birimiz. Hatta kendisinden üçüncü tekil şahıs olarak bahsetmesi, dolaylamanın dolaylamasını yapması korkusunun yanında “genel” ile kendini eşlediğini de gösteriyor. Negatif bir eşleme bu. Bu kişiyle egemen -ya da yardakçısı- arasındaki ilişkiyi görüyoruz. Gittikçe soytarılaşıyor Stan, her eyleminin her sözünün egemene göre doğruluğundan şüphe ediyor, bunun tedirginliği sinmiş içine. Ah Stan, hiç profesyonel değilsin, hep kaçak oynuyorsun. Dünyanın her yerinden buraya yayan gelenlere haksızlık ediyorsun, buna ne hakkın var? 

Bu “şovun” temelinde Hegel’in efendi köle diyalektiği de var. Egemen Stan’e ihtiyaç duyuyor çünkü onun varlığının, malının mülkünün bir garantisi Stan. 

Bu hafta bizim için Salı başladı, küresel ısınmadan sebep ılık bir havada girdik salona. Bugün Kuko yoktu, eksik hissettik, umarım yarın gelir. Kostümler hakkında konuştuk, bir küçük ara verip günü kapadık. Oyun hızlı şekilleniyor, karakterler de sonunun nasıl biteceğini pekala biliyor: DIKŞIN! 

Yarın görüşmek üzere. 

“Then the Lord said to Cain,

 where is your brother Abel?

‘I don’t know’, he replied.

‘Am I my brother’s keeper? 

17.01.24 – Prova Günlüğü 

Cocteau ile melek hikayesini bilir misiniz? Hikayedekiler güldüğü için komik bir hikâye olduğu düşünülür ve gülünmesi için anlatılır. Yoksa efendimiz kötü mü anlattı hikâyeyi? Stan neden gülmedi? Efendi onun için her şeyi yapıyor halbuki. Yapıyor çünkü birbirlerine bir bağlılıkları var, biri var olmadan diğeri de var olamaz. Efendiliğin tesis edilmesi için Stan’e ihtiyaç var. Efendi onu hem koruyacak hem de aşağılayacak, hakimiyetini ise bu korku zemininden kuracak. Stan’e ait her şeyi onun elinden alıyor bunu yaparken. Onun mağduriyetini bile kendininmiş gibi gösteriyor, ona yaptıklarını kendine yapılıyormuş gibi gösteriyor, bir yansıma yaratıyor aslında. 

Genel atmosfere gelince; şehir bir çöküşte, belki de bir iç savaşta. Oyun hem bunu hem de gösteri toplumunu iç içe geçiriyor, birlikte anlatıyor. Bu hikâyede Koffi kimseyi aklamıyor, pozisyonlarını gösteriyor ama kimseyi dışarıda bırakmıyor. 

Bugün ilk süremizi de tuttuk, ikilinin ilişkisi üstüne konuşmaya devam ettik. 13.30’da başlayan provamız 16.30’da son buldu. Yarın kaldığımız yerden devam, umarız yarın Kuko da bizimle olur, kendisini özledik.

 

Yarın görüşmek üzere!

18.01.24 – Prova Günlüğü 

Merhabalar merhabalar,

Bugün biraz celladımızı tanıyalım istiyorum. Bu provada da konuştuğumuz gibi kendisinin her şeyi tasnif eden, sıralayan bir erkek aklı var. Yalnızca ikili cinsiyete göre düşünüyor, bu ikili cinsiyet düzenine göre arada kalanların ya da açık fikirli olanların da zamanında yakıldığına dikkat çekiyor.  Stan’i de o yakılacaklarla bir tuttuğu imalarında bulunuyor. Peki neden? Çünkü Stan örgü örüyor, şöyle erkek adam gibi bir hobisi yok. Cellat mizojinist de aynı zamanda. Üstüne homofobik, üstüne cinselliği silah olarak kullanıyor. Anlayacağımız: erkek ve egemen. 

Stan peki? Onun korkak olduğundan bahsetmiştik, Stan Stan’i kalkan olarak kullanıyor. Önce kendi fikrini söylüyor sonra hemen suçu Stan’e atıyor, “Stan şöyle dedi, Stan böyle dedi.” diyerek şiddetten sıyrılmaya çalışıyor. 

Bugün belirlediğimiz kısımları çalıştıktan sonra geldiğimiz yere kadar bir akış aldık ve günü kapadık. Velhasıl bizim için hafta sular seller gibi geçiyor, biz de bir anlamda, tıpkı Stan’in çitin yanından geçtiği gibi, geçiyoruz günlerin içinden.

Bence havalı bir not kapanışı oldu. Yarın görüşmek üzeree!

*Mizojini: Kadınlara karşı duyulan soğukluk, antipati veya abartılı düşmanlık, kadın düşmanlığı

BASINDA ÇIKANLAR