Eksiği Kapatmak Değil, Üstlenmek: Tanrı/lar ve ‘Biz’
Walter Benjamin kapitalizmi bir din olarak kavrama girişiminde,
Freud’un teorisinin de kapitalizmin örtük ve temel mantığını
yinelediği görüşünü ortaya koyuyordu: “Hâlâ aydınlatılmayı
bekleyen çok derin bir analojinin sonucu olarak, bastırılmış olan,
yani günah fikri sermayenin kendisi olarak belirir ve bu sermaye
de bilinçdışı cehenneminin faizini öder.” Kapitalist dünya altında
oluşan simgesel ve psişik ekonomilerimizde ‘bireyler’ olarak
Tanrısal yargıçlık konumlarını işgal etmemize izin veren şey,
belki de tam olarak bu cehennemî faizi sürekli ‘suçlamalar’
halinde ödüyor olmamızdır. Nietzsche Tanrı’nın ölümünü ilan
etmişti; fakat geçen zaman bize ölmediğini, paranın mantığına
büründüğünü ve bu yolla kapitalist insani varoluşun içerisine dahil
edildiğini gösterdi. Artık yukarılardan parmak sallamıyor oluşu,
kendi tarihinde hiç olmadığı kadar aramızda dolaştığı anlamına
geliyor. Yine Benjamin’in nefis formülüyle, kapitalizm kefaret
değil suçluluk üreten bir kült dinidir ve Tanrı’yı da bu suçluluk
sistemine dahil etmiştir. Parmak sallama işini, “Seni görüyorum”
konumunu onun yerine bizler üstlendik. Durmaksızın birbirimizi
gözetliyor, birbirimizin eksiklerine işaret ederek bizzat insan
oluşumuzu tesis eden ‘eksikli varoluşlarımızı’ üstlenebilme
becerilerimizi de yine kendi ellerimizle köreltiyoruz. Simgesel Suç
ekonomimiz “asla yeterince bir şey olamadığımızın” sürekli
yüzümüze vurulmasından oluşan bir söylem biçimi üretiyor. Ne
yaparsak yapalım yeterince demokrat, yeterince ilerici, yeterince
Müslüman, yeterince Hristiyan, yeterince feminist, yeterince
sosyalist, yeterince aşık, yeterince dost olamadığımızın başımıza
kakıldığı bir dünya! Bu, bütün söylem biçimlerimize ideal bir
tamlığın, tamamlanmışlığın damgasını vurmuş olduğu anlamına
geliyor. Fakat ola ki başkalarında katlanamadığımız, işaret
etmekten beri duramadığımız bu ‘eksiklikler’ en nihayetinde
üstlenmeye yanaşamadığımız kendi insani eksikliğimizdir! Bu
seminer, krize işaret ederek kendini krizden azade kılmaya
kalkışmayan, hatta bizatihi krizi üstlenerek bir özneleşmenin
imkanlarına ve imkansızlıklarına işaret eden Grek tragedyalarının bugünün insanları olarak bizlere neler söyleyebileceğinin
arayışında olacaktır. Belirli değer ve ideallerin tam, bütüncül
insanları olarak mitik ve kurucu ‘kahramanların’ yarattığı sürekli
krizleri hem görünür kılan hem de bunların eleştirisini tam da bu
krizleri üstlenerek geliştiren metinler olarak tragedyalar, belki
kendi krizlerimizi başkalarının üstüne yıkmadan üstlenmemiz
yolunda bizlere de bir şeyler öğretebilir.
Birinci Hafta: Anlamın Kaymaları
Kurucu anlatının kendisindeki kaymaların izlerini takip ederek
Ajax tragedyasını konuşturmak. Grek dünyasındaki anlam üretim
süreçlerinin dönüşümlerinin (büyük savaşçılıktan zekaya, zihinsel
kabiliyetlere kayan vurgu), bilme biçimlerindeki değişikliklerin
bir haritası oluşturularak Akhilleus-Odysseus karşıtlığına ek
olarak Ajax-Odysseus karşıtlığı üzerine eğileceğiz. Zincire Vurulu
Prometheus ve Ajax.
İkinci Hafta: Emperyalizm Geçmişi de Fethedebilir mi?
Atina’nın yükselişi ve kandaşlık örüntülerinin politik güçlerini
kaybetmeleri bağlamında Oedipus üçlemesi (Kral Oedipus,
Oedipus Kolonos’ta ve Antigone).
Üçüncü Hafta: Miras ve hayaletler.
Geç gelen konuk: Dionysos sisteme yeni bir denge getirirken
geçmişin ve coğrafyanın hayaletlerini savuşturabilecek mi? Minos
ve Miken uygarlıklarının siteye musallat olmayı sürdürmeleri
üzerine. Herakles, Bakkhalar, Oresteia.
Dördüncü Hafta: Eksiklik Kendi Özümde.
Tragedyaların ışığında yerel bilmelere, bastırılmış, diskalifiye
edilmiş ya da sözcüğün özel bir anlamında ‘sömürgeleştirilmiş’
bilmelere bir çağrı çıkarmak. Bu diskalifiye edilmiş bilmeler
‘seküler’ söz biçimlerimizin yapısal olarak hangi dinsel retorikleri
tekrarladığı üzerine düşünme imkanları açsın umuduyla…
Bugün bir meclise vardım oturmuş pend ider vaiz
Okur açmış kitabını bu halkı ağlatır vaiz
İki bölmüş cihan halkın birini cennete salmış
Eliyle kürsüden biri tamuya sarkıtır vaiz
Çıkar ağzından ateşler yakar şeytan-ı melunu
Sanırsın yedi tamunun azabı kendidir vaiz
-Niyazi Mısrî
Abdurrahman Aydın. Eski akademisyen. Felsefe ve edebiyat
öğrencisi.
Fiyat:
Tek ders ücreti tam : 50TL,
Tek ders ücreti öğrenci : 30TL
4 Hafta toplu kayıt :
Tam:160
Öğrenci 95 TL
Kayıt için : [email protected]